Kanser tradutor Inglês
5,168 parallel translation
Pekâlâ, normalde nasıl insanları savunuyorsunuz bilmiyorum Bay Dean ama oğlumu seviyorum ve beni kanser gibi gösterdiğimle suçladığınız için kırıldım.
Okay. I don't know what kind of people you usually defend, Mr. Deane, but I love my son, and I'm hurt that you'd accuse me of faking his cancer.
Savunmam Bobby'nin kanser olduğu.
My defense is that Bobby has cancer.
Finn'in bazı eski kıyafetlerini o kadının kanser kampanyasına bağışlamıştım.
I donated some of Finn's old clothes to that woman's cancer drive.
Kardeşim kanser benim.
My brother has cancer.
- Kanser çocuk ne yapıyor burada be?
What the hell is cancer kid doing here?
- Kanser değil, unuttun mu?
He doesn't have cancer, remember?
Ona bisiklet sürmeyi öğretmek veya küçükler turnuvasında desteklemek yerine Carol Grady çocuğunu tekerlekli sandalyeye oturtup, onun kanser olduğunu söyledi.
Instead of teaching him to ride a bike or cheering him on at Little League, Carol Grady put her son in a wheelchair and told him he had cancer.
- Kanser benim ruh halimi bozuyor.
- Cancer kills my mood.
Kanser değilsin, evlat. Yani yaşayacaksın.
You don't have cancer, kid.
Kanser.
Cancer.
Kanser işgalci bir güç gibi.
The cancer is an occupying force.
Tüm kanser hastalarının "yaptığı kafayı" sevdiğini söylüyor.
He says all his cancer patients love its "deep body stone."
- Kanser, oldukça kazançlı bir medya alanı.
Cancer is very lucrative media. Ain't that the truth?
Yeni kanser tedavileri, mucize kanser tedavisi...
"New Cures for Cancer," "Cancer Miracle Cure."
- Onun kanser olduğunu mu düşünüyorsun?
- You think he has cancer?
Babasının kanser olduğundan oldukça eminim.
This one is pretty sure dad has cancer.
Cidden, gerçekten kanser olduğunu mu düşündünüz?
Seriously, do you really think it's cancer?
- Kahretsin, kanser.
- Damn you, cancer.
- Kanser biliyorum.
- I knew it was cancer.
- Kanser olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think he has cancer.
Baba, kanser isen bize söyleyebilirsin.
Dad, just tell us if you have cancer.
Hayır, eğer babamız kanser ise, ona bakılabilecek bakılabilecek.... bir yer lazım...
No, and if daddy had cancer, he'd have the kind where you looked at... like the one... all your friends died of it...
- Kolon kanser.
- Colon cancer.
Tanrım, kanser değilim.
God, I don't have cancer.
Kanser olmamı mı istiyorsunuz çocuklar?
Do you kids want me to have cancer?
- Kanser olmadığından emin misin?
- You're sure it's not cancer?
Kanser değil, ki bu harika.
No cancer, which is great.
- Alice kanser mi?
- Alice has cancer?
Kanser, sifilis, tüberküloz... Her birinin gizemi aydınlatılmayı ve bizi gelecek yüzyıla taşımayı bekliyor.
Cancer, syphilis, tuberculosis, all their mysteries waiting to be unlocked and take us soaring into the next century.
Kanser hastası çocukları ziyaret ediyordu, ve onlara gerçekten çok iyi davranıyordu.
He was visiting kids in the cancer ward. And he was so good with them. So real.
Evet ama feci bir kanser değildi.
Yeah, but not a bad one.
Yani, kanser falan olduğunu söylediler biliyorum, ama kellik olmadığından eminler mi?
I mean, I know they say she has cancer and everything, but are they sure it's not alopecia?
"Eh, en azından kanser değilim!"
"Well, at least I don't have cancer!"
Kanser olan bir çocuk hakkında.
It's about kids with cancer.
Kanser modası olmasın da, ne olursa olsun.
Cancer chic is anything but.
Kanser çok agresif.
This cancer is aggressive.
- uterusta ve göğüslerde yüksek kanser riski...
- ovaries and fallopian tubes...
Eroin, kanser için yeni tedavi yöntemi mi?
Is heroin the new cure for cancer?
- Şimdi. Washington'daki Walter Reed Hastanesi'nde. Son evrede kanser hastası.
He's in D.C. at Walter Reed hospital... terminal cancer.
Keşke kanser olsaydım.
I wish I had cancer.
Kanser olan insanlar için pembe kurdeleler takarlar yürüyüşler düzenlerler ve sen de kendini şey gibi hissetmezsin, şey gibi...
When people have cancer they wear pink ribbons for you and... Form long walks and there's money and you don't have to feel like some kind of... [mumbles something]
Bu temiz kanser, ama yine de kanser.
It's a clean cancer, but it's still cancer.
Kanser olduğumu söylemiştim.
I have cancer. I tell you.
16 yaşındaki bir bilim dehası Johns Hopkins'deki kanser araştırmasında çalışıyor! 16 diyorum!
There is a 16-year-old science prodigy studying cancer research at Johns Hopkins!
Diğer tipik kanser ilaçlarıyla beraber anksiyete yüzünden lorazepam alıyormuş ve sıradan antidepresanlar da cabası.
Well, along with other typical cancer drugs, he was also on lorazepam for anxiety and a garden variety of anti-depressants.
Yani diyorsun ki Graeme'in kanser teşhisi şu büyük araba kazasından sonra koyuldu?
- Mm-hmm. - And you were saying... that Graeme's cancer diagnosis came after a serious car accident?
"Kanser Mavileri" diye bir şey olduğunu söyledi.
She just assumed that it was "The Cancer Blues."
Bir çeşit kanser şeyi.
Some sort of cancer thing.
Bu da kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli maddelerin yokluğuna sebep olurdu. Bu maddeleri ortadan kaldırabilirsek kanser hücrelerim ölebilir.
That would remove the fuel necessary for cancer cells to grow and if we could remove the fuel, then my cancer cells would die.
Yayın hayatıma bir süpermarket gazetesinde kanser editörü olarak başlamıştım.
I started as a cancer editor at a supermarket tabloid.
[Aaron Swartz, Jack Andraka'nın devrimsel kanser testininin önünü nasıl açtı]
They were shipping an early test for pancreatic cancer that was going to save lives, and he said, "This is why what Aaron did was so important." Because you never know, right?