Kanıtla tradutor Inglês
1,599 parallel translation
Bunu hemen kanıtla, yoksa buradan giderim, sende D bölümüne döner ve orada çürürsün.
Prove it right now, or I walk outta here, you go back to D unit and you die there.
Madem bize Terör PARK olduğunu söylüyorsun, kanıtla o zaman.
If you're Terror PARK, prove it!
Kanıtla.
Prove it.
- Kanıtla.
- - Proof it.
6 ) Kanıtla Sonuçların evet-hayır şeklinde ifade edildiğinin farkında olmalısınız.
You should be aware that results are rarely couched in yes-no responses.
Kanıtla o zaman!
Prove it!
Bu başarılı olman için bir şans. Miras aldığın yeteneği kanıtla.
This is the chance to make up.
Kanıtla!
Prove it.
Kendini bana kanıtla.
Prove yourself to me.
- O halde bunu kanıtla.
- Then prove it, alright?
Pekala, kanıtla.
Okay, prove it.
Sen suçsuzluğumu kanıtla, ben de Chris'in sana çıkma teklif etmesini sağlayayım.
You get me off the hook, and I'II make sure Chris finally asks you out. ( CHUCKLES )
Hadi Annie, delilin var, suçlu olduklarını kanıtla.
Come on, Annie, you have the evidence, now nail'em.
Pekâlâ, bir dahakine kanıtla gelirim.
Okay. I'll get back to you on that one.
Kanıtla o halde.
Prove it.
- Kanıtla!
- Prove it!
- Kanıtla.
- So show me.
Sen kanıtla.
You show me.
Bana olan aşkını kanıtla.
PROVE YOUR LOVE TO ME.
Kanıtla!
- PROVE IT!
İddia makamı, son dakikada sunduğu adli kanıtla önümüzü açtı Sayın Yargıç.
The prosecution opened the door, Your Honor, by introducing last-minute forensic evidence.
O zaman kanıtla.
Then prove it
İyi bir kız ol, senden istediklerini yap ve güvenilirliğini kanıtla.
Be a good girl, do what they ask and prove you're trustworthy.
Silik biri olmadığını kanıtla.
Prove you're not just an echo.
Kanıtla o zaman.
Then prove it.
Yanıldığımı kanıtla, tatlım.
Prove me wrong, hon.
Üzerinde alıcı olmadığını kanıtla.
Show me you're not wearing a wire.
Polis olmadığını kanıtla.
Prove you're not a cop.
Kanıtla o zaman.
Prove it!
Üzgünüm ama kanıtla ilgisi olmasaydı seni işinde tutabilirdim.
I'm sorry, but if it wasn't for that evidence thing, I'd, I'd let you keep your job.
Walter, Dr. Kinberg'i öldüren o şeyin benim oradan aldığım bir kanıtla genetik olarak benzer olduğunu düşünüyor.
Walter, he thinks the thing that killed Dr. Kinberg is genetically similar to some evidence that I grabbed from the people who abducted me.
O zaman kanıtla.
Then prove it.
Tam olarak kim olduğunu bulmuş değiliz veya neden yaptığını ama kanıtla bununla birlikte ilgi çekici oluyor.
Well, we're not exactly clear on who or why, but the evidence is impressive nonetheless.
Kanıtla. Tel surat!
Prove it, brace-face!
Geri dön ve gerçekten "Y" kromozomu taşıdığını bana kanıtla.
Get back out there and prove to me that you actually have a "Y" chromosome.
Hiç damardan uyuşturucu kullanmadım. Hiç seks yapmadım. Kanıtla o zaman.
I've never done IV drugs, I've never had sex.
Bana, sözünü tutacağını kanıtla.
Show me you cankeep your promise.
Gerçekten varsan, bana kanıtla, vakit geldi.
If you are up there, please prove it to me This is the moment.
O zaman kanıtla!
Then prove it!
- Öyle mi? kanıtla bakalım.
- Oh, prove it.
- Öyleyse yanıldığını kanıtla.
Then his evidence to the contrary.
Biliyor musun, bunun gibi bir kanıtla,
You know, with this kind of evidence,
İnanmayacağını biliyorum.. "Kanıtla" dersen "memnuniyetle" derim.
I sense your skepticism. "Prove it," you may say.
Dr. Price ; hırsızlık, soygun ve kanıtla oynamaktan tutuklusun.
Dr. ice, you're under arrest for felony theft, burglary and evidence tampering.
Kanıtla o zaman.
Prove it.
Yaşamak istiyorsan söylediğini kanıtla.
If you want to live, prove what you said.
Bana vaktimi boşa harcamayacağımı kanıtla.
Prove to me I'm not wasting my time.
O zaman onu sevdiğini kanıtla.
So prove you love him.
Kanıtla ilgili evraklarda tutarsızlıklar saptanmış.
The chain of custody on the crowbar was contaminated.
Silik biri olmadığını kanıtla.
- Hey! - Prove you're not just an echo.
Hala somut bir kanıtla tek bir cinayete bile bağlayamıyoruz.
Well, we can at least get him for faking his identity.