Karmaşık tradutor Inglês
8,308 parallel translation
Bu karmaşık bir durum, olanlar hakkında kendimi kötü hissediyorum ve dün olanlardan hoşlanmadım ama seninle çalışmayı seviyorum.
I mean, it's complicated and I feel terrible about so many things, I'm not sure I liked anything that happened yesterday, but I love working with you.
Aile karmaşık bir şeydir.
Family is complicated.
Çok karmaşık.
Very complicated.
Bu tarz karmaşık durumları anlayacak kadar büyüksün.
You're old enough to understand complicated things like this.
Bart, bu oldukça karmaşık bir durum.
Well, Bart, that's, um... That's very complicated.
Her şeyi daha karmaşık hâle getireceğinden korkuyorum.
I fear it could complicate things even more.
Belki artık bundan biraz daha karmaşıklaşmıştır.
Ow. I think maybe it's a little more complicated than that now.
Uzun uzadıya anlatacaksak, evet, ama karmaşık bir durum.
Long answer, yes with a "but."
Mona pek çok insan için karmaşık şeyler ifade ediyordu ama Mike için tek bir anlamı vardı.
Mona was a lot of complicated things to a lot of different people, but she was just one thing to Mike.
Yoksa işler karmaşık hale gelir.
Otherwise, it's just too much work.
Matt Skokie'nin karmaşık bir internet geçmişi vardı.
Matt Skokie had a complicated Internet history.
Üç ay sonra biraz karmaşık ama, Bugün de yine aynı izlenime sahibim.
Three months later... it's complicated but... I have the same impression today.
Benim için bunların çok mu karmaşık olduğunu düşünüyorsun?
You think it's too complicated for me?
Burada her ne varsa... Düşündüğümüzden daha karmaşık.
Whatever's here is much more complicated than that.
Ve sonra bebeğim hakkında kimsenin bilmesi imkansız şeyler söylüyorsun. Tüm bunlardan sonra da bu gece buraya gelip korktuğunu anlatıyorsun. Asıl karmaşık olan bu.
You say something about my baby, something you have no way of knowing and then you come over here tonight and tell what's been terrorizing me, is more complicated then some run of the mill ghost.
Buradaki çok karmaşık bir şey dedi.
He said there's something complicated going on here.
Her olay karmaşık ve belirsizdi.
All of the events of that period appear confused and indistinct.
Bana çok karmaşık geliyor.
It seems very messy to me.
Kızlar, aşk karmaşıktır.
Love is complicated, girls.
Annalise'le benim karmaşık bir ilişkimiz var.
Annalise and I have a complicated relationship.
Onun lezbiyen olması ve sana âşık olması gibi mi karmaşık, yoksa...?
Like, she's a lesbian who's in love with you complicated, or...?
Annalise'le benim karmaşık bir ilişkimiz var.
[Sighs] Annalise and I have a complicated relationship.
Karmaşık bir meseleydi.
The issue was a complex one.
Dr. Whitehall'un ölümünden ve sebep olduğu katliamlardan sonra yaşantımız çok daha karmaşık bir hâl aldı.
Our world is much more complicated now after the tragic death of Dr. Whitehall and the ensuing bloodbath that it caused.
Bu bir kuantum karmaşıklık köprüsü.
This is a quantum entanglement bridge.
Ama karmaşık konular, asıl önemli olan konular daha fazla odaklanmayı gerektirir.
But... complicated issues, issues that matter... they take too much focus.
Meksika hükümeti Michoacan eyaletindeki karmaşık durumu kontrol etmek için yeni adımlar attı.
The Mexican government has taken new steps to control the complicated situation in the state of Michoacan.
Bunlar senin gördüğünden biraz daha karmaşık olaylar.
Well, it's a little more complicated than the way you're putting it.
Karmaşık bir durum.
It's complicated.
Aramızdaki ilişki biraz karmaşık bir hal aldı.
Things between us have gotten a little complicated... again.
Beni dinle Iris. Bu iş çok karmaşıklaştı artık.
Look, Iris, this got complicated.
Ama kader karmaşık bir şey değil mi?
But fate, it's tricky, isn't it?
Biraz daha zaman gerek. Rakamlar beklediğimden daha karmaşık.
They're a little bit more comprehensive than I first anticipated.
Bir de 15 yıllık karmaşık yaşanmışlığı düşünün.
Now imagine 15 years of compounded experiences.
Benden, sizin hatanız olmadığını, sizi daha az sevmeyeceklerini yetişkin ilişkilerinin karmaşık olduğunu, falan filan feşmekanı söylemem istendi.
I have been authorized to assure you that it's not your fault, they don't love you any less, grown-up relationships are complicated, et cetera, et cetera.
- Karmaşık bir plan.
A complex plan.
Karmaşık bir durumdu.
It was complicated.
Karmaşık! Yat uyu.
Go to sleep.
- Chas'ın işi çok karmaşık.
Chas's line of work is messy.
Biz- - bizim durumumuz biraz daha karmaşık, Teddy.
Well, o-o-our situation's a little more complicated, Teddy.
Çok pahalı ve çok karmaşık olacakmış.
It's gonna be really expensive and really nasty.
Lobos'un bu kadar karmaşık bir organizasyonu yönetmesi için bu adama güvenmeyeceği de belli.
And Lobos wouldn't trust that guy to run an organization this complex.
Geminin programlaması son derece karmaşık.
I-It's not. This ship's programming is highly sophisticated.
Burada bir karmaşıklık yok.
There are no complexities here.
Aklım hala karmaşık, ve senin Daniel la ilgili zamana ihtiyacın var.
My mind is still all over the place, and you need time with Daniel's memories.
Anlattıkların çok karmaşık.
The whole thing's so crazy.
Biliyorum ama işler bu ara biraz karmaşık hale geldi.
I know, but things are a little more complicated right now.
Meşgul ve karmaşık hayatını dengelemekte çok iyisin.
You're doing a hell of job balancing such as busy - and complex life.
Durum biraz karmaşık.
It's, uh, complicated.
- Bak, karmaşık geldiğinin farkındayım.
Look, I know this is very complicated. Complicated?
O zaman, Pierce'e söyle gıkını çıkarmasın.
So, tell Pierce to keep his mouth shut.