Kağıtlar tradutor Inglês
4,006 parallel translation
Perdeler, duvar kağıtları, tablolar...
The curtains, wallpaper, pictures...
Sen, hâlâ görüşmelerin olduğu evin mülkiyetiyle ilgili sözleşmeyi imzalamadan ben boşanma kağıtlarını imzalamayacağım.
But I'm not going to sign those divorce papers until you sign this agreement that we still have to negotiate the property settlement.
Çöpte bazı kağıtlar buldum, Anlaşılmayan bazı yazılar ve ışık Ve ses dalgalarının kontrolü.
I found some papers in the trash, some esoteric writings on manipulating light and sound waves.
Çoktan kağıtları hazırladım bile.
I've already put together the paperwork for you.
Bu şaşkın için velayet kağıtlarını imzalamaya geldim.
I'm supposed to sign custody papers today for this knucklehead.
Bu Genç bayanın Geçen Etkileyici Kağıtları Sayesinde Bir Fırsat Elde Etti.
This young lady, whose previous papers have been anything BUT impressive, has risen to the occasion.
Buradaki kağıtlar ve harita parçalarında, o inin yeri vardır.
There are stacks of maps and papers in the lair.
Bu kağıtlar az önce kıpırdadı.
These papers just moved.
- Bu kağıtları hareket ettirmiş olabilir.
- That could have moved the papers.
Sanırım kağıtların yerini biliyor.
I think she knows where the papers are.
Kağıtlarını hiç görmedim.
I didn't see any of his papers.
Artık kağıtları arıyor olmayacaklar.
They're not going to be looking for any papers now.
- Leipa'nın kağıtları nerede?
Where are Liepa's papers?
Bunlar Binbaşı'nın kağıtları mı? Evet.
Are those the Major's papers?
Tuvalet kağıtları sert.
The toilet paper's hard.
Buraya yalnız gelip içeriye geçip, seni kucaklamak duvar kağıtlarından konuşmak istemiştim.
I wanted to come here alone, you know, walk in the door, hug you, talk about the wallpaper.
Ha bu arada, sevdiğin o kapitonlu tuvalet kağıtlarından biraz daha aldım.
Oh by the way, I picked up some more of that quilted toilet paper that you like.
Kaldığımız şu otelin mektup kağıtları tamamen utanç verici.
These hotels one has been staying in, the notepaper is simply shaming.
Ama eksik olan sayfayla ilgili mesajını aldım, ve dosyamda kağıtlarımın arasında buldum, sanırım yanlışlıkla almışım.
But I got your message about a missing transcript page, and turns out I did stick it in my folder, by accident.
Çıkış kağıtlarını imzalıyorum. Böylece eve götürebilirsiniz.
I am printing her so you can take her home.
İnce kağıtların zamanlarından bu yana, veresiye aldığım günlerden bu yana içindeyim!
♪ Since the days of paper thin ♪ ♪ Way back when I've been putting it down ♪
O kağıtları imzalamam gerektiğini biliyorum, David.
Yeah, I know I have to sign the papers, David.
Boşanma kağıtlarını değiştirmek istiyorum.
I wanna change the papers.
- Kağıtları imzalamıştın!
- You signed them papers!
Bu arada, şurada, masanın altından arkadaşına as kağıtları veren adamı kovabilirsin.
In the meantime, you should probably fire that dealer over there who keeps dealing aces off the bottom of his deck to his buddy.
Kağıtları kontrol ettin mi?
Did you check the papers?
Boyaları, duvar kağıtlarını yerler ve kabuklarını tarihi eserlerin üstüne bırakırlar.
They eat the paint, the wallpaper, and drop their roach feces all over the historical artifacts.
Sınıfı geçmek demişken ; vize kağıtlarınızı Bay Lewicki'ye yollarsanız sevinirim.
Speaking of passing this class, please pass your Midterm papers to Mr. Lewicki here.
Onun hırsı da tüm bu kağıtları bu gece okumak.
His ambition is to read them all.. Tonight.
Birkaç gün sonra da kağıtlar e postayla gönderildi.
And a couple days later, the essay showed up in my e-mail. I..
Sadece şu ufak iade kağıtlarını imzalarsan hava limanına doğru yola çıkarız.
If you just sign this little waiver of extradition, we could be on our way to the airport.
- Araştırma ve kağıtlar içindi bu!
For research and papers! Not that!
Bizde stok listeleri olduğundan eğer saldırıya uğrarsak anında kağıtları yakarız.
Besides, if we are attacked, we burn the paper and... We have no lists or inventories.
Sen yeri seç, Kağıtları imzalarım.
You pick the place, I'll sign the papers.
O kağıtlarının birinde gerçekten adamın karısını yumruklayacağını öngörmediysen söylediğin her şey olay sonrası mantık yürütmenden başka bir şey değil.
Unless one of your index cards actually predicted the guy was gonna punch his wife, everything you're saying is post hoc rationalization.
Karbon kağıtların bu kadar iyi muhafaza edilebileceğini bilmiyordum.
I didn't know carbons kept that well.
Bak, boşanma kağıtlarını imzalamayalım demiyorum.
Look, I'm not saying that we don't sign the divorce papers.
Ayrıca iskambil kağıtları da götürüyorlar.
They also bring playing cards.
Konfeti, pirinç... iskambil kağıtları.
Confetti, rice... Playing cards.
Celp kağıtlarınız verilecek. Cezaları iki gün içinde ödemeniz gerek yoksa bu iki gün buradaki son iki gününüz olur.
You will be issued citations... but you're gonna have to pay the fines or you're gonna do two more clays in county.
Ama celp kağıtlarınız verilecek.
But you are gonna be issued citations.
Boşanma kağıtlarını ilk gördüğünde bir şok geçirdi ama şimdi tüm enerjisini doğum günü partimi planlamaya ayırıyor.
She's past the initial shock of the divorce papers and now she's redirecting her energies into planning my birthday party.
Bart burayı tuvalet kağıtlarıyla döşediğini hayal etti.
Bart dreamed of wrapping the place in T.P.
- Ben de tamam kağıtları imzalayalım dedim.
- so I was like ok and signed some papers.
Yere çakılı olmayan her şey çalınmış, bilgisayarlar, akıllı tahtalar, tuvalet kağıtları.
Everything not bolted down got taken - - computers, smart boards, toilet paper.
Kağıtları imzalamazsanız hayır.
Not if you don't sign the papers.
O kağıtları aradım dün gece.
I looked for those papers last night.
Su şişeleri, şeker kağıtları, gemilerin atıkları- -
Water bottles, candy wrappers, wreckage from boats- -
Yeni duvar kağıtları, arka bahçesi ve çocuklu aileleri olan bir yer istiyorum.
New walls, a backyard, a neighborhood with kids- -
Giriş kağıtlarından adını bulduk. Ve merak ediyoruz senden hemen önce bilgisayarı kullanan kimdi hatırlıyor musun?
We got your name from the sign-in sheet, and we were wondering if you can remember who was using that computer right before you.
Hayır, arşive. Karlis orada kağıtlar bıraktı.
No, it's the archive.