Kerim tradutor Inglês
291 parallel translation
Kız, Türkiye'deki Karakol T şefi Kerim Bey'le temasa geçip iltica etmek istediğini anlattığında makinayı bize vereceğini söylemiş.
When she contacted Kerim Bey, head of Station T, Turkey and told him she wanted to defect, she said she'd turn it over to us.
İşte Kerim'in kızdan çekebildiği fotoğraf.
Here's a snapshot Kerim managed to get of her.
- Kerim Bey size araba yolladı efendim.
- Kerim Bey sent a car for you, sir. - Fine.
Kerim Bey otele gitmeden önce onu görmenizi önerdi.
Kerim Bey suggested that you see him before going to the hotel sir.
Ali Kerim Bey.
Ali Kerim Bey.
Kerim Bey!
Kerim Bey!
Ama Kerim'le restoran vagonunda buluşma ayarladım.
But I've arranged to meet Kerim in the restaurant car.
- Kerim Bey'in arkadaşı mısın?
- You're the friend of Kerim Bey?
Kerim Bey çok önemli biriydi.
Kerim Bey was a very important man.
- Kerim öldü.
- Kerim's dead.
Kerim'in öldürülmesi konusunda hiç bir şey bilmiyordum.
I did not know anything like Kerim's death would happen.
Kerim ve diğer adamı?
Kerim and the other man?
Çok yaşa yeni Sultan Al Salam Kerim!
Long live the new Sultan Al Salam Kerim!
Anlıyorum! Hayır. Anlamak için Lyautey ve Abdül Kerim'i tanımak, Güney Fas'ı bilmek lazım.
No, in order to understand this, you must have fought in Morocco.
- Allah kerim. Elbet bir gün yüzümüz güler.
- God will helps us some day.
" Eğer biz Kur'an-ı Kerim'i dağa indirseydik,... dağ bile dayanamaz, Allah korkusuyla parça parça olurdu.
"If this Coran were revealed to a mount, it would collapse even off feared Allah..."
Muhammed'in mucizesi Kur'an-ı Kerim'dir.
The miracle of Mohammad is Coran.
Kur'an-ı Kerim.
Coran.
Kraliçem iyi olana dek... Camii, de Kûran-ı Kerim okuyup Allah'a dua edeceğim.
Till my Queen becomes well I'll read Quran in the Mosque.
Sen Kerim Abdül Cabbar'sın.
You're Kareem Abdul Jabbar.
Kerim de sıçtı.
Kerim, shit, too.
Oturumu Kerim yönetecek.
Kerim will chair the meeting.
Duydun mu Kerim?
You hear, Kerim?
Senden n'aber Kerim?
How are things with you, Kerim?
Kerim Skoplje'den döndü mü?
Has Kerim come back from Skoplje?
- Kerim'e.
- Kerim.
- Yapma, Kerim.
- Don't provoke him, Kerim.
- Adı Fenasi Kerim.
- His name's Michael Hunt.
- Fenasi Kerim mi?
- Mike Hunt?
Fenasi Kerim burada mı?
Is Mike Hunt here?
Fenasi Kerim i gören var mı?
Has anybody seen Mike Hunt?
Hey, Frank, sor bakalım Fenasi Kerim dışarıda mı.
Hey, Frank, ask one of the carhops if Mike Hunt's outside.
- Fenasi Kerim e telefon var. - Kandırdım onu.
- Telephone call for Mike Hunt.
Park yerinde Fenasi Kerim diye bir var mı?
Is Mike Hunt in the parking lot?
Senin kibirli güneşini s * kerim...
You little arrogant asshole...
Kibirli güneşlerinizi s * kerim.
I fuck your glowing sun to fuck it.
Kerim 41'de, ve bunu her gece yapıyor.
Kareem is 41, and he does this every night.
Şey, Kerim'in büyüleri var.
Well, Kareem's got Magic passing to him.
Hapishanede kendimi mutsuz hissettiğimde Kuran'ı Kerim'deki " Dertli bir yürek için...
Every time I feel sad in prison, I think of the verse in the Koran which says,
- Beni Kerim'le karıştırıyorsunuz.
Oh, you must think I'm Kareem.
Siz burada bekleyin. Kerim! Bu kadının içkisi nerede?
Kareem, where's this woman's drink?
Bu kadın susamış Kerim!
This woman's thirsty!
- Hey, s.kerim seni.
- Hey, fuck you.
S.kerim ateşkesini!
Fuck a truce!
Buraya gel. Bu Kerim, emirerlerimden biri.
This is Karim, one of my orderlies.
Nasıl istersen, öyle s'kerim.
You'll fucking wish you did.
- Kerim.
- Kerim.
Dur, Kerim!
Stop, Kerim!
Kerim'den biraz uzun.
A bit taller than Kerim.
Kerim!
Wait right there.
Teşekkür ederim, Kerim.
Thank you, Karim.