Keskin tradutor Inglês
6,543 parallel translation
Keskin nişancı bombaları, yaylım bombaları ve bir keresinde dolu bir tüp Mentos'u üç litre kolanın içine koyduk ve bilirsiniz, bu, bu...
Jager bombs, running bombs and once we put a whole tube of Mentos in a three litre bottle of Coke and, you know, that, that...
Başka kimin bıçak gibi keskin dişleri var, biliyor musun?
- You know who else has incisors sharp as a knife?
Bu kıza makas gibi keskin objeler verilmez.
I'm not sure if she wrote on these cards, but she didn't make them. You wouldn't hand this girl sharp objects like scissors.
Çeteciler pek de keskin nişancı değildir.
Gangsters aren't really crack shots.
Koku duyusu benimkinden bile keskin.
His sense of smell outpaces even my own.
Ama diğerlerinden keskin olan bir tane var.
Oh, there's one note that's stronger than the rest.
- Keskin biraz.
Tangy.
Sen de punk akımından geliyorsun. Washington DC'yle çok keskin bir bağınız bar.
You're from the punk scene and you guys relate in a way that's very...
Kesiklerdeki hafif morarma gösteriyor ki silah çok da keskin değilmiş.
Slight bruising on the edges of the lacerations suggests the weapon wasn't particularly sharp.
Bebeğin küpelerinin keskin kenarları olduğunu fark ettim, belki katilden bir kalıntı bulurum dedim.
I noticed the doll's earrings, figured their sharp edges could have caught a chunk of the killer.
Keskin uçlu ancak kenarlar dairesel.
Sharp-pointed but square-edged.
- Boynundaki keskin yaraya bir göz at.
- Take a look at this sharp-force wound on his neck.
Boynundaki keskin yara cildin üst kısmında yüzeysel bir şekilde bu da gösteriyor ki yırtılma ve saplanma hareketi biri tarafından yapılmış, arabanın çarpması ile oluşmamış.
The sharp-force injury to the neck is tangential to the skin surface, suggesting stabbing and tearing motion caused by a person, not a car.
Çok keskin bir zekânız var.
You have... keen acumen.
Belki de ben tetiği çektiğim anda seni vuran bir keskin nişancın vardı.
Maybe you had a sniper shoot at the same time I pulled the trigger.
Ben sunucunuz Bradford Sharpe, .. ve keskin demişken, Keskinlerin en kesiniyle.. .. birlikte oturuyorum :
I'm your host Bradford Sharpe, and speaking of sharp, I'm sitting across from the sharpest of the sharp :
Keskin bir bıçakla yapılmamış.
It wasn't lopped off with a sharp blade.
Kolumda keskin bir ağrı var ve parmaklarım uyuşuyor.
There's a sharp pain in my arm, and my fingers are going numb.
Tedavi edilemeyen takıntılı ve keskin kişilik sorunlarım var.
I have a severe obsessive personality disorder that can't be treated.
Tüm merdivenler, tuvaletler, keskin köşeler kilitlendi, mandallandı ya da kaplandı.
Every stairway, every toilet, every sharp corner has been locked, latched or padded.
Arap Tavşanı'nın kulakları o kadar keskin ki uyuyan bir böceği bile duyabilir.
A jerboa's hearing is so acute he can even detect sleeping insects.
Keskin nişancıya yakın durarak günlerini ustanın tekniğini öğrenerek geçirecek.
It'll stick close to the sharpshooter, spending its days studying the master's technique.
Ne yazık ki, bir keskin nişancı olmak hikâyenin sadece yarısıdır.
Unfortunately, becoming a sharpshooter is only half the story.
Yetişkin erkek keskin kuyruklu ormantavukları mevsim başlangıcı için alıştırmalarını yapıyorlar.
Mature male sharp-tailed grouse are getting in some pre-season training.
Keskin kenarlar.
Cutting edge.
Kaynakların dediğine göre hırsızlar milyonlarca dolar değerinde askeri düzeyde silah çaldılar. Keskin nişancı ve piyade tüfekleri hatta bir bomba atar bile.
Sources say that thieves got away with over a million dollars in military-grade weaponry, including sniper rifles, assault rifles and even a grenade launcher.
Sen keskin bir kalassın. *
You're a sharp wooden plank.
Büyük gaz bulutları keskin ışıklar saçacaklar.
HUGE GAS CLOUDS BLAZING OUT LIGHT
Gel zifirî karanlık gece! Cehennemin en kesif dumanını sarınıp gel ki ne keskin bıçağım açtığı yarayı görsün ne de cennet karanlık örtüsünün altından bakıp "Dur, yapma!" diye feryat etsin.
Come, thick night, and pall thee in the dunnest smoke of hell, that my keen knife see not the wound it makes, nor heaven peep through the blanket of the dark to cry, "Hold, hold!"
Çok gözüpek, keskin bir zekâsı var hem de. Cesurca olduğu kadar emniyetle hareket ediyor bilgeliği sayesinde.
'Tis much he dares and to that dauntless temper of his mind he hath a wisdom that doth guide his valour.
Daha kolay olur keskin kılıcınla kesilemez havayı kesmek beni kesip yaralamaktan.
As easy mayst thou the intrenchant air with thy keen sword impress as make me bleed.
Keskin olanı ister misin?
You want the sharp one?
Keskin.
Pungent.
Keskin nişancılar çatılarda yerlerini alıyor.
Snipers on the rooftop moving into position.
Evet ve bu durumda, istedikleri her yorumu yazan ismi belirsiz bir grup insan atom bombası gibi geliyor, ve bu kesinlikle kılıçtan keskin.
Yeah, and in this case, a bunch of kids anonymously typing whatever comments they want feels like an atomic bomb, and that's definitely mightier than a sword.
Böyle bir işi yapmak için keskin bir akıl gerek.
It takes a certain mind set to do this kind of work.
Keskin yüksek kayalıklara tırmanışını izledim.
I watched you climb sharp, high rocks.
Çok keskin koktu
It smells very strong.
- Keskin bir şeyin üstüne mi düştün
- Did you fall on something sharp?
Bu Teğmen Mitchell, Panem'deki en iyi keskin nişancıdır.
This is Second Lieutenant Mitchell, best sharpshooter in Panem.
Burada Keskin dışarı onu alın!
Get her out of here sharpish!
Çok keskin bir ses ilk solucan deliğini açtığımdan beri beynimin içinde yankılanıyor.
A piercing sound has been cutting through every synapse of my brain ever since I opened the first end of the wormhole.
Odaklanma keskin gözüküyor.
Focus seems kind of sharp.
Keskin bir odaklanma istediğimizi sanıyordum.
I think we want a sharp focus.
Saldırı gücü caddeyi keskin nişancılar ve SWAT ile kapatsın?
Lock up the street with snipers and SWAT?
Keskin viraj var!
Sharp turn!
Aceleci bir kızdır, keskin konuşur.
She's to the point.
"Keskin kılıçtır iki taraflı."
"She's a double-edged sword."
Dostum, bıçak ya da silah, ok ve keskin bir sopa ile yakaladılar beni.
But, dude, I would have grabbed a knife or a gun, a bow and arrow, a fucking sharp stick.
Sanırım yeteri kadar keskin.
Guess they're sharp enough.
- Bu biraz keskin.
It's a tad sharp.