Knuckle tradutor Inglês
511 parallel translation
Yanındaki bayan parmak kütletiyor.
The lady next to him is a knuckle cracker.
Bir gün bu dört gözün kafasını kıracağım herhalde.
Some day I'm going to skin a knuckle on that four-eyed gent.
Nazi rejiminde en iyi diplomatik silahın kaba kuvvet olduğuna inancımız yüksektir.
At the Reich, we are rather inclined to believe... that the knuckle-duster is the best diplomatic weapon.
Hemen kaşlarını çatma Şeytan kulağına deyip, işe koyul
Well now, don't you frown Just knuckle down and knock on wood
Vurmaktan yumruğumun derisi sıyrılmıştı.
Meet the swellest guy I ever skinned a knuckle on.
Öyleyse neden hep teslim oluyoruz?
So why should we knuckle under?
Yumruğu kuvvetlidir ama üst tarafta hiçbir şey yoktur.
He's got nothing upstairs but solid knuckle.
Hele benim gibi birini arıyorsan şansın hiç yok.
You'd want a man like me, who'd knuckle under to no one - least of all you.
Seni geri zekalı, kör sincap, seni! Nereye gittiğini sanıyorsun.
You blind, knuckle - headed squirrel!
Geri zekalı, kör sincap.
A blind, knuckle - headed squirrel.
Pekala. Beni dinleyin, işe yaramaz aptallar. Tabii kuyudaki silaha katıImak istemiyorsanız.
All right, you two knuckle-heads, now you're gonna listen to me, unless you want to join the guns in the well.
- Ben Warbonnet'ye onun karşısınde dikilmek için yeterince büyüdüğüm için geldim Bu yüzden bana boyun eğdiremedi
I'd have come to Warbonnet when I stood big enough, so he couldn't make me knuckle down to him.
- Sünepe de olma. Çekinmeden konuş.
- And don't be a knuckle man.
Evet, Starbuck, işe koyul bakalım.
Yeah, Starbuck, you better knuckle down.
Üstüme aynı anda fırlatılan iki süratli topa birden yetişemem.
I don't want these two pitching knuckle balls at me at the same time.
Boyun eğmez.
He won't knuckle down.
Domuz bileği sandım.
I thought it was a pig's knuckle.
Bir kere daha ona boyun eğerek hayatta kalmayı becerdin.
You survived to... once more knuckle down to him.
Belli belirsiz fiziksel bir benzerlik var, ama diyorum ki biraz bel altından vurmuyor muyuz sizce?
I say there is a vague physical resemblance, but I do say, chaps, don't you think we're going a bit near the knuckle?
Kes zırvalamayı. Yoksa sana yumruk tostu vericem Sende mütevazi tatlıyı yiyeceksin.
Cut the baloney or I'll give you a knuckle sandwich and you'll be eating humble pie.
Öğrettiğin onca şeyden sonra şimdi boyun eğmemizi nasıl söyleyebilirsin?
After all you've taught us, how can you say we should knuckle under now?
Diz çöküp boyun eğsek, yerlerde sürünsek yaşayacağımız utancı düşündüm.
I've thought of the humiliation if we just tamely submit, knuckle under and crawl.
Evet ve sen, ciddi çalışırsan, bunu kazanabilirsin.
Yes, and you could win it, boy, if you'd knuckle down to your training.
Pes etmemizi mi öneriyorsunuz?
Are you suggesting we should knuckle under?
Bana beş kuruş para vermiyorsun.
Oh, no, no. You've been throwing me like a knuckle ball.
Peki ya kavisli atışım ve falsolu atışım... ve bilekten atışım, ve dönerek atışım ve denizaltı atışım?
What about my curveball, and my slider and my knuckle ball, and my sidearm, and my submarine pitch?
Parmağına saldırdım.
Done the knuckle in.
Parmağını gerisine kadar ezdim.
Knuckle's squished up back here.
Yumruk sandviçi ister misin?
You want a knuckle sandwich?
El çantası, demir muşta, sustalı çakı.
Handbag, knuckle dusters, flick knife.
Hayatını çıplak elle boks yaparak kazanırdı.
He was a bare-knuckle boxer.
Aşağıda bir saattir, Pigs Knuckle - Arkansas'tan gelmiş bir çocuğu eğlendiriyorum.
I've been downstairs entertaining some kid from Pig's Knuckle, Arkansas.
Eklem yerinin hemen altından keseceğiz.
We'll make an incision just below the knuckle.
Yürürken ellerini kullanmıyor.
No knuckle-walking. Shorter arms.
Zorlu bir dövüş var.
Bare-knuckle fight.
Az gidip uz gidip dere tepe düz gitmeye ne dersiniz?
How'd you like to take a flying leap up a knuckle sandwich?
- Yumruk sandviçi ister misin?
- Do you want a knuckle sandwich?
74'lük Knuckle Head'i gördüm!
I saw this amazing'74 knuckle Head.
Bir düşünün, af alırsak bir daha hiç yumruk yemeyebiliriz.
Just think, if we get a pardon we may never have to eat a knuckle sandwich again.
Tabiki de, Jack'e bir iki ağız öğreteceğim, bir düğüm sandviçle kendinden geçti.
Course, I might have to jack a few jaws, pass out a couple of knuckle sandwiches.
Bay Domuz Kemiği.
Mr. Pig knuckle.
Biliyor musunuz, bu Drake Muhtemelen parmaklarındaki kılları epilasyonla aldıran adamlardandır.
You know that Drake guy? He's probably the kind of bloke that has his knuckle hair removed with electrolysis.
Ama ipin ucu kaçıyordu.
But it got a little near the knuckle.
Yumruğumun tadına bak, Hans!
Ha! Eat knuckle, Fritz!
Aslında insan eklemlerini çıtlatırken ses duvarını aşar.
Woodrow, knuckle cracking is relatively harmless.
Parmak çıtlatma olayı nispeten zararsızdır.
The phenomenon of knuckle cracking is relatively harmless.
Evet ama eklem çıtlatma sesi patlamaya benzemiyor.
NORM : Yeah, but knuckle-cracking doesn't make a popping sound.
Bana 300 dolarlık zarar verdi. Ona bir dayak borçluyum.
He caused 300 bucks damage to my car, and I owe him a knuckle sandwich.
Kwon şiddetli bir darbeyle patladı.
Ooh, Sae Jin Kwon explodes with a vicious aerial back knuckle.
Kafanızın dağıldığını hissettiğinizde toparlanıp tekrar konsantre olmanızı istiyorum.
When you find your minds wandering, i want you to knuckle back down and concentrate.
Parmaklarınızı çıtlattınız.
( knuckles crack ) Eww! Knuckle cracking.