Kısmetse tradutor Inglês
56 parallel translation
kısmetse başka bir akşam.
Some other evening perhaps.
Kısmetse.
I'd like to.
Sonsuza dek asker, zaman zaman da şairim ve kısmetse kral ben olacağım.
I am a constant soldier, a sometime poet, and I will be king.
Her şey yolunda, ertesi gün kısmetse çıkıyoruz yola.
We leave the day after tomorrow.
Kısmetse, bu hayatta bir ara veya bilahare ışığının karşısında durup kendimi ifade edebilirim.
God willing, sometime in this life or afterwards... I may yet stand in your light and declare myself.
Kusura bakma, kısmetse gelecek yıl, " hiç değil.
Sorry, better luck next year. "
Kısmetse.
We'll see.
Kısmetse İstanbul.
Istanbul, God willing.
Yoldaşlar Rio deJaneiro'ya hoşgeldiniz, Kısmetse görevimiz başarılı olacak.
Welcome to Rio de Janeiro, Comrades, and may our mission be successful.
Kısmetse yakında gidiyorum.
That's why I'm working like hell.
Kısmetse alacağım ama biraz indirim yapman lazım.
I'm buying. But you've got to bring it down.
- Önümüzdeki hafta kısmetse?
Next week perhaps?
Kısmetse gelecek seansta tamamlarız artık.
We'll pick up here again in our next session together. Ok?
Kısmetse hasat balosuna evde olurum.
Any luck, I'll be home for the harvest dance.
Bugün kısmetse Cuma'yı Fatih Camii'nde kılayım dedim.
I wanted to go to the Fatih Mosque for my Friday prayers.
Umarım bir gün, kısmetse orda benim için yaptığını oğlun da senin için yapar.
Well, I hope that one day, God willing... your son does for you what you just done for me in there.
Kısmetse.
I fit's God's will...
Kısmetse iyileşir.
If God wants it, he'll get better.
Kısmetse, Noah, eve tek parça halinde gelecek.
Noah will be home in one piece before you know it, God willing.
Sadece oraya çıkıp futbolumuzu oynarız ve kısmetse Eyalet Şampiyonluğu'na biraz daha yaklaşırız.
We're just going down there to play football and God willing, come away with one game closer to State.
Ve kısmetse, yakında Moskova'yı görürüz.
And God willing, we will all see Moscow soon.
Üçgün içinde adetim başlayacak, kısmetse.
I'm getting my period in three days, god willing.
Kısmetse akşam isteyeceğiz annemle. Oğlum.
My mom and I are going over to get her parents'blessing tonight.
Kısmetse, kalbin izin verdiğinde, sana yakın olacağım...
I will be close to you when, God willing, your heart permits.
- Kısmetse, ne zaman dönersin?
- God willing, when do you get back?
Araçlarınızı dikkatli sürün. Kısmetse yarın tekrar burada görüşürüz.
Y'all drive safely, and, god willing, we'll all get together again here real soon.
Günün birinde kısmetse bunu başaracağız ve Clay Jefferson gibi iyi adamlar bir daha asla böyle zor durumda kalmak zorunda olmayacak.
Some day, God willing, we'll make it so that good men like Clay Jefferson... will never again be placed in impossible situations.
Daha büyük işlere kısmetse.
I'Il save money on the bigger jobs.
Kısmetse, tabii.
God willing, of course.
Kısmetse.
God willing.
Harcamaları kısıp, ve kısmetse sevgili Baş Rahib'imizin fidye parasını ödemek için ben, şu anki yetkili Baş Rahip olarak Kingsbridge Katedrali inşasının durdurulmasını emrediyorum.
In order to conserve expenditures, and God-willing, meet the ransom demands for our good prior, I, as sub-prior, order all work on the Kingsbridge Cathedral to be stopped!
Kısmetse, konağa gelin gideceğim. Esma.
I'll be married into the mansion, if fate so decrees.
Senden artık para almıyorum Mildred, kısmetse daha öfkem geçmeden her bir kuruşunu ödeyeceğim!
I've taken my last dime off you, Mildred, and God willing, before my sun goes down, I'll pay back every cent of it!
Kölem. Kısmetse yaşayacak.
My serf... maybe he'll survive...
Kısmetse çalışacağım.
At least I will.
- Bu sene kısmetse üçüncü döneme seçimlere hazırlanıyoruz.
- This year, God willing... -... I'll be standing for a third term.
Kısmetse ne vakit gidiyorsunuz sefere?
When will you leave for the campaign?
Kısmetse bana saldıranlara verecek vaktim olur.
God willing, I'll have enough time to slide them on my attackers.
Kısmetse geri vereceğim..
May God return it to you.
Kısmetse artik bizim otelimiz de...
And hopefully we'll have a hotel...
Kısmetse, yarın sabaha.
God willing, tomorrow morning.
Ayarlarız kısmetse.
I'll fix it, God willing.
Eğer, belki, kısmetse...
If and may and could.
Kısmetse, Mekke'ye mi gidiyorsun Hmoud?
You going to Mecca, Hmoud?
Kısmetse 9 ay içinde senden yeni bir parçayı hayatımıza alacağız.
God willing, in 9 months, we'll be welcoming a brand-new you into the world.
- Kısmetse, yakında olacak.
- Children? - Soon, God willing.
Kısmetse, iş o raddeye gelmeyecek.
Though, God willing, it will not come to that.
Kısmetse sen cephede kılıç kullanmayacaksın ama ben zamanında kullandım.
Well, God willing, you'll never have to draw a blade in battle, but I did.
Gözünü açıp kapanyıncaya dek, elli altı yaşında Karen'la evlenmiş olursun ve kısmetse torunlarıma destek olurum.
In the blink of an eye, you're going to be 56 years old, married to Karen and, God willing, having my grandchildren to support.
Kısmetse Olur'la çakışıyor.
It's seasonal and rotates with The Bachelorette.
Şoförlük yapacağız kısmetse.
As a taxi driver.