Lagoon tradutor Inglês
371 parallel translation
Deniz O sonsuz mavinin çoban kızı Bir bakıver
The sea,... shepherd of infinite blue color,... it observes next to the lagoon, the high and humid rushes ;
Oradaki lagünün adı The Fleet ve hemen şuradaki sığ yer de Portland Burnu.
The lagoon there's called the Fleet... and that shallow over there is Portland Bill.
Aşağıda, lagündeyken büyük bir geminin motorunu duydum.
Because I was down by the lagoon and I thought I heard the engines of a big boat.
"Beyaz bardaklar dalgalanıyor lagündeki köprüde."
"From the lagoon bridge the white banner blows"
Sihirli bir ayın altında duran bir deniz kızı koyu düşüneceğim.
I'll think of a mermaid lagoon, underneath a magic moon.
Deniz kızı Koyu?
Mermaid Lagoon?
Ah, bak Con, Deniz kızı Koyu.
Look, John, there's Mermaid Lagoon.
Onlar göle varmadan önce, her şey yok edilmeli.
Everything must be destroyed before they reach the lagoon.
Çocuklar bana bunun sonunda bir göl olduğunu söylerlerdi.
My boys used to tell me there's a lagoon at the end of it.
Bu göl hakkında hiçbir bilgimiz yok.
We know nothing about this lagoon.
Çocuklarım buraya Kara Göl der, bir cennet.
My boys call it the Black Lagoon - a paradise.
Kara Göl.
The Black Lagoon.
Güzel bir göl.
Beautiful lagoon.
Gölün dibini incelemem için kayaya gereksinimim var.
I need rocks from the bottom of the lagoon to test.
Fosili bulduğum yerdeki kalker katmanı, bu gölün dibinde de var.
Some of the limestone deposit where I found the fossil is on the bottom of this lagoon.
Mark, olabildiğince en kısa sürede bu gölden ayrılmak istiyorum.
Mark, I'm for getting out of this lagoon just as fast as we can.
Şu anda ilgileneğimiz tek konu gölün girişini temizlemek.
All we're interested in right now is getting the entrance to this lagoon cleared.
O çocukları Tarawa'daki gölden çıkaran da bir kitap değildi.
It wasn't a book that kept those boys coming through the lagoon in Tarawa.
Bunun Mauguio Gölü menfaatine olduğunu söyleyeceğiz... ağlarımızı bu kadar çabuk çürütenin su olup olmadığına bakacaklar.
We'll say it's for the Mauguio Lagoon... to find out if it's the water that rots our nets so fast.
Küçük gölde avlanmamıza izin verilmeli.
The small lagoon should be allowed.
Küçük gölü asla kullanamayacağız.
We'll never get the small lagoon.
Büyük göle gitmemizi istiyorlar eğer gitmezsek...
They want us at the big lagoon and if we won't move...
Ağzı köpürmüştü aynı Black Lagoon'daki yaratık gibi!
He was frothing at the mouth just like the creature from the Black Lagoon!
Sonra birden onlara dönüyor aynı Black Lagoon'daki o yaratık gibi!
Then suddenly he turns on them just like the creature from the Black Lagoon!
Burası da lagün.
This is the lagoon.
Lagünün karşısında Murad'ı görebilirsiniz.
Across the lagoon, you can see Murad,
Palmiye ağaçları rüzgarda hafifçe sallanıyor. Ham papayaların kokusu geliyor. Mavi kıyı gölü, beyaz kum ve altın tenli kızlar.
Palm trees swaying in the breeze a smell of ripe papayas a blue lagoon, white sand, golden-skinned girls.
Mavi kıyı gölü, beyaz kum ve altın tenli kızlar.
Blue lagoon, white sand, golden skin.
Şimdi eteklerini çıkarttılar ve gölde yıkıyorlar.
Now they take off their sarongs, and they start washing them in the blue lagoon.
Blue Lagoon'a polis gönderin.
Send the police to the Blue Lagoon.
Veya dışarıdaki su birikintisinin içinde. Evet, şu mercan kayalıkları arasında dolaşan kahrolası sörfün bulunduğu pırıltılı su birikintisinde mi?
Or out on the lagoon, that shining lagoon with the goddamn surf booming on the Barrier Reef?
Black lagoon ( Bir film ) canavarlarından biri mi?
A creature from the black lagoon?
Lagün.
The lagoon.
Sessizlik!
- What? - The lagoon.
Küçük kuş gölde şarkı söyler Uyandırmaz beşikteki çocuğu
Little bird that sings in the lagoon, don't wake the baby in his cradle
Ben, yumuşak Na-La gölünün cennetinden geldim, ve anneme beni fırtınaya bırak dedim.
# Well, me, I came from Heaven of Cuddly Na-La Lagoon # And I was told me mammy gave me up in a typhoon
Açık lagünü.
The open lagoon?
Kışın Venedik'i bilirim ama lagünü bilmiyorum.
Venice in wintertime yes, the open lagoon no.
İşte, açık lagün burası.
Here... this is the open lagoon.
Gelecek sefer direk olarak koya gidiyoruz.
Next time we're goin right into the lagoon.
Koy favori yerimdir!
The lagoon is my favourite!
4 adet basınçlı gezi tüneli koya açılıyor.
Four pressurised viewing tunnels radiate out into the lagoon.
Bu kompleks yapay olarak inşa edilip, derin bir kanalla okyanusa bağlanmıştır.
The complex is built in our manmade lagoon, which connects to the ocean by a deep channel.
İşte koy, dönüşe hazırlanın.
Here's the lagoon. Set up for the turn.
Deniz dünyası kayakçılarına dikkatinizi çekerim. Açılış günü hazırlıkları için. şu an koya girmekteler,
I call your attention to the Sea World skiers, who are entering the lagoon in a preview of the opening day ceremonies.
Cindy ve Sandy'i koya götürüver.
Put Cindy and Sandy in the lagoon for a run.
- Koya bakalım mı?
- Help me look in the lagoon?
Kontrol odası, denizaltı koya giriyor.
Control room, submersible is now entering the lagoon.
'Eğer birine birşey olursa, buradan,'koy merkezine doğru götürülecek.'
'Lf anything happened, the current would have washed him up here,'toward the centre of the lagoon.'
'Tamamı koya akıyor.'
'The flow's all into the lagoon.
Her saat koya akan tonlarca deniz suyumuz var.
We got a million gallons of sea water flowing into the lagoon every hour.