Lent tradutor Inglês
1,153 parallel translation
Subaylar vicdandan bahsetmeye başlayınca işin sonu nereye varır bilinmez.
When your officers start to cry conscience... you had that word lent to you.
Bana altıncı katta bir oda vermişti.
Well, he was... He lent me an attic room.
Ben sadece yardımcı oldum. O da dostluğumdan.
I just lent a hand... out of friendship.
Beni arkadaşlarından birine ödünç verdi, bir kaptana.
She lent me to one of her friends, a captain.
Hayır, paskalya öncesi perhiz zamanı.
No, it's the time of lent.
- Rosenblumlar ödünç aldı. - Kimler dedin?
- I lent it to the Rosenblums.
Diyet yüzünden kızarmış ekmek yemiyorum
I gave up stale toast for Lent.
Diyet mi?
- Lent?
Zarfın içinde bana verdiğiniz paranın bir kısmı var.
Enclosed is the small sum you kindly lent me
Hala 2 ayın kirasını ödemedi, onun bunun çocuğu, ve ona iki yüz dolar borç verdim!
He still owes me two months'rent, the son of a bitch, plus the $ 200 I lent him!
Bana borç veren adama yazık olacak.
Too bad for the guy who lent me the money.
Bana ödünç verdiği Çehov kitapları da tabi ki.
So are the Chekhov books you lent me.
Her şey ödünç verilmiş bize.
All things are lent to us
Hayır. Geçenlerde beni sörf tahtasında bıraktı... ne kadar zor olduğunu öğrendim.
No, the other day he lent me his board, I found out how hard it was.
Parayı senden borç aldım.
Well, you lent me the money.
Bana ödünç verdi.
lent it to me.
- Paskalya için mor seçtik.
- It's purple for Lent. - Ah.
O yüzden o parayı çalıştırmaya başladım.
So I lent out that money.
Oruç tutmayı neden bıraktığımı şimdi anlıyorum!
Now I know what I'm giving up for Lent!
Sen bana hiçbir zaman bir Selpak bile ödünç vermedin.
You never even lent me a Kleenex.
Bir iş arkadaşı ödünç vermişti.
A factory pal lent it to him.
Tanrım, yoksa Büyük Perhiz zamanı mı geldi?
God, is it Lent again already?
Bu güven, uzun süren değerlendirmeler sonucu size... ödünç verildi.
This trust, after long and careful consideration... was lent to you.
Bahşedilmedi, ödünç verildi.
Lent, not given.
Parayı ödünç veren adam.
The guy who lent us money.
Birisi bana ödünç verdi, benimkini tamir ederken.
Someone lent it to me, while I repair mine.
Bana verdiğiniz düşmanın radarı kesinlikle inanılmazdı.
The accuracy of the enemy's radar you lent me was incredible.
Bekçi Köpeği'ni başlatmak için babama borç verdiğini biliyorum.
I know he lent my father some money about two years ago to start Guard Dog.
Bana ödünç verdi.
She lent it to me.
Bana verdiğin kitaba bayıIdım, "The Easter Parade".
I love that book you lent me, The Easter Parade.
Paskalyadan önceki oruç sırasında onları okumak istiyordum, ama göndermiyorsun!
I thought they'd be such uplifting reading for Lent, and nothing do you send me!
"Kızlara ve Nora'ya söyle, her şey yolunda giderse naylon çorapları geliyor."
"Tell the girls and Nora, if all goes well, they're getting nylons for Lent."
Arabayı Gertie'ye verdim, biz kamyonetle gideceğiz.
I lent the station wagon to Gertie so we have to take the truck. God! What a mess.
Bana borç verdiler.
They lent me the money.
Kulübesini bize emanet etti de.
He's lent us his cottage.
- Bir arkadaşımın evine gidiyordum vefat eden bir arkadaşım, ona verdiğim bir şeyi almak için.
- l was on my way to a friend's house... ... a friend who passed away, to get something I'd lent him.
Papazımız Michael ve eşi Lindy bugün önünüzde, oğulları Aidan ve Reagan ile küçük kızları ve bebek kız kardeşleri Azaria Chantel Loren Chamberlain ile birlikte duruyor.
Our pastor Michael and his wife Lindy stand before you today with their two boys, Aidan and Reagan, with their new little daughter and baby sister Azaria Chantel Loren Chamberlain, who you have lent us, Lord, and we're here to dedicate her life back to you.
Kendisi Hong Kong'da ve anahtarı bana verdi.
He's in Hong Kong. He lent me the key. Now, get out!
Dedem, nerede yardıma ihtiyaç varsa oradaydı.
Papa lent a hand wherever needed.
Neyse, sabah uyandığımda gömleğimi aradım ve sana verdiğimi hatırladım.
Anyway, I woke up this morning and I was looking for my shirt and I remembered that I lent it to you.
Kanta bize şemsiyesini ödünç vermişti.
Kanta lent us this umbrella
Ona bir cip mi verdiniz?
You lent her a jeep?
Mümkünse seni biraz ödünç alacağım.
I want to ask for lent someone you.
Hayır, yortu için vaz geçtim.
- Oh, no. I gave it up for Lent.
Siz ortaya çıkmadan önce suçlunun eski arkadaşı, Lord Astor'un ona borç para verdiğini biliyor muydunuz?
You know that before you came on the scene, Lord Astor, an old friend of the accused, had lent him substantial sums of money?
Madam Inglethorp'un keşfettiği şey oğlu John'un Madam Raikes'e borç verdiğiydi.
What you. Inglethorp discovered the fact was that John Cavendish had when the Lady Raikes lent, and I knew of this for the Mrs herself.
İki kişiden, parası olanın parasını kaybedene borç veriyormuş.
One of the two men, the one with some money, lent some to the one who had lost his money.
Borç para vermesi, sana özgüven mi sağladı?
It gave you confidence that he lent you money?
Madeleine ödünç verdi.
Madeleine lent it to me.
- ona ödünç vermiştim.
- I lent them to her.
İnsanlara istedikleri şeyi verdim.
I lent you a hand, and you bit it. I gave folks what they wanted.