Losing tradutor Inglês
16,172 parallel translation
Seni kaybetme fikri beni çok korkuttu.
I got scared at the thought of losing you.
Tek başınayken kafan rahattı, şimdiyse bunu kaybetmekten korkuyorsun.
You were comfortable by yourself and you're scared of losing that.
Oksijeni mi kapattın? Özür dilerim.
Losing oxygen in there?
Saat 6'da Brian'ın çekimden gideceğini biliyordum.
'I knew we were losing Brian at six o'clock.
Soğukkanlılığını mı kaybettin?
Losing your nerve? No.
- Ceketine sıkıca tuttur, kaybedeyim deme sakın.
Pin that in tight to your jacket, now. Don't you go losing it.
Sen de yüzüğü.
Don't you go losing that ring, neither.
Ve bu da şunları kaybetmek anlamına geliyor, enzim ve dokunulmazlık.
Which means losing, let's see, the enzyme and your immunity.
Çizgide seyrediyor kafamı aşağıda tutuyor... Piper'ın enzimi bitirmesini bekliyor... Senatör Morra'dan kurtulmayı hayal ediyor ve aklımı kaçırıyordum.
Toeing the line, keeping my head down, waiting for Piper to finish her enzyme, imagining freedom from Senator Morra, losing my mind.
Bence burada asıl sorunu unutuyoruz. Bu ne olursa olsun kazanma mentalitesi de...
Look, I think we're losing sight of the problem here, and this win-at-all costs mentality...
Yemin ederim, karın kafayı sıyırmak üzere.
I swear, your wife is losing it.
Beni ne hâle getirdiğini anlayana kadar neredeyse seni kaybediyordum.
It took almost losing you to... to realize what it was actually doing to me.
Bobby, bu kaybedilecek bir savaş.
Bobby, it's a losing battle.
Evet, kaybedilmiş bir savaş için uğraşıyor olabiliriz.
Yeah. We may be fighting a losing battle here.
İşimi kaybetmekten o kadar korktum ki, düzgün düşünemedim.
I was so afraid of losing my job that I lost sight of that.
Yeteneğini kaybetmekten korkuyorsun değil mi?
You're afraid of losing your... ability, aren't you?
Bilincini kaybediyor.
Whoa, he's losing consciousness.
Hayır, sanırım hafızamı kaybediyorum.
No, I think I might be losing my memory.
Bir gecemi daha kendine gelip konuşmanı beklemek için uykusuz geçirmeyeceğim.
I'm not losing another night's sleep waiting for you to man up and have a goddamn conversation.
Vericiyi çıkartmak.
Losing the transmitter.
Anladığım kadarıyla ameliyat olmak istememenin tek sebebi hayalet şeyini kaybetmekten korkman.
Now, the way I see it, your only reason for not having this surgery is for fear of losing the ghosty thing, right?
Beyni sodyum kaybediyor.
Her brain is losing sodium.
Kaybetmeyi sevmediğimi anlamış olman lazım.
You must've already understood by now that I don't like losing.
Ne de olsa küçük evcil hayvanım seni öldürdüğünde ailecek bir araya gelebildik.
After all, losing your life to my little pet is what finally brought us together as family.
Onsuz devam edebileceğimi sanmıyorum ama onun mutluluğuna engel olduğum ve onu hayattan kopardığım düşüncesi onu kaybetmekten çok daha korkunç geliyor.
I don't think I can go on without her, but... I mean, the thought of taking away her happiness and holding her back... that's worse than the thought of losing her.
Eğer gitmezsek ödediğimiz kaporayı kaybedeceğiz.
Look, we're going to start losing deposits for things if we don't show up.
Demek istediğim, bu tarz.. .. acıyla, her şeyini kaybetmenin acısıyla ilgilidir.
I mean, that music's about suffering, the pain of losing everything.
Seni bir kez daha kaybetmenin düşüncesi...
And the thought of losing you once again...
- Ağlıyorsun.
I'm releasing my emotions so that I can persevere instead of denying them and losing my mind. - You're crying.
- Şirketimi kaybetmekten.
Losing my firm.
- Çünkü seni kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.
Because I can't stand the thought of losing you.
Onu kaybediyoruz, Harold.
We're losing her, Harold.
Elizabeth'i kaybediyoruz.
We're losing Elizabeth.
- Onu kaybediyorum.
I'm losing her.
Biliyorum,... keşke göz yaşlarını durdurmak için,... onu kaybetmenin acısını dindirebilmek için söyleyebileceğim bir şeyler olsaydı ama yok.
I know I wish there was something I could say to stop your tears... to take away the pain of losing her, but I can't.
Çocuğunu kaybetmenin asla telafi edilemeyen bir şey olduğunu söylerler.
They say losing a child is something one never recovers from.
Bizi kaybetmesinden iyidir.
It's better than losing us.
Biliyorum hiç adil değil, ama bu çocuğu mahkemeye çıkarıp kaybetmek de adil değil.
I know it's not justice, but neither is taking this guy to court and losing.
Sabrımı zorlama!
I am losing my Patience!
Olan bunca şey Fisher'ın vurulması, Turner'ın ölümü Cameron'ı neredeyse kaybetmemiz...
Everything that's happened... almost losing Cameron...
Birisinin ne yaptığımızı öğreneceğinden, özgürlüğümü kaybedeceğimden çok korktum.
I was so afraid of someone finding out what we did, of losing my freedom.
Kaybederken bile benim seçimim olurdu, kontrol edebileceğim bir şeydi.
Even when I was losing, it was on my terms, it was something I could control.
Bazı çocuklar sevdiği birini kaybettikten sonra yoğun suçluluk yaşar bazıları duygularını saklar bazıları da ortaya çıkarır.
After losing a loved one, some children experience intense guilt, some bottle their emotions, others lash out.
Bütün hayatımı kaybedeceğim.
I'll be losing my entire life.
Onu kaybettiğim için çok üzgünüm.
I hated losing her.
Sana çok az mutluluk getiren bir işi kaybetmiş olacaksın.
Losing a job that's brought you so little happiness.
Silahını kaybetmekle tanınıyordu.
He was well-known for losing track of it.
Gerçekten de kendini kaybetmiş.
She's really losing her shit.
Bir anlığına aklımı kaçırdığımı sandım.
I thought Mama was losing it for a minute.
Yatırımları ben yaptım. - Seni kaybetmeyeceğim.
- I'm not losing you to anybody.
Daha sonra kardiyak arreste girdi.
We were losing her. And she went into arrest...