Lusty tradutor Inglês
84 parallel translation
Ve sen, asırlık canlı
And you, lusty centenarian
İşte gürbüz bir çocuk.
There's a lusty infant.
Şehvetli bir bayanmış. Hayır!
She seems to be a lusty young lady.
o kuvvetli bir delikanlı, uyanıkken çok güçlü bir sesi var.
He's a strong lad, with a lusty voice when he's awake.
O da atladı hemen doğrusu. Sel gibi akıyordu su şarıl şarıl. Bizse hiç aldırmayıp azgın akıntıya, sağlam pençelerle yarıyorduk suları.
The torrent roared, and we did buffet it with lusty sinews, throwing it aside and stemming it with hearts of controversy.
Birçok Romalı güle söyleye gelmiş, ellerini yıkamışlar bu çeşmede.
And many lusty Romans came smiling and did bathe their hands in it.
Sanırım ikimizin, ilk insanın oluşumu hakkında konuşması gerekenler olacak.
I think you and I could have a lusty debate on the origin of man.
Çobanın gırtlağından Kuvvetli ve temiz ses çıkarmış
Lusty and clear From the goatherd's throat heard
Bu joro örümcek... öldürecek sayısız şehvetli erkekler... ve geçit olacak onların cesetleri üzerinde.
This joro spider... will kill countless lusty men... and you will gorge on their corpses.
Vay canına, gerçekten yaman hatun!
Now by the world, it is a lusty wench.
Hadi. güçlü beyefendiler!
On, lusty gentlemen!
Benimle evlenen erkeğe bir ev dolusu sağlıklı oğullar vereceğim.
I'll give the man that marries me a houseful of lusty sons.
Şarap ve kadınları iştahayla beğenen bir tatbilirsiniz.
A gourmet, with a lusty taste in wine and women.
Ben de iyice yaşlanıp senin gibi şehvetli genç yosmaları artık tatmin edemediğimi düşünmüştüm.
I thought it was cos when a man gets to my age, he can't satisfy them lusty young bitches no more.
Kül olmuş Pompei'nin duygularımıza ziyafet veren dekorunda kurulmuştur.
A lusty treat for the senses in the setting of delightful, decadent Pompeii.
Bu dinç.
It's lusty.
Artık erkeklik organının güçlü tozunu dişicik başına nasıl götürdüğü
Now you seejust how the stamen gets its lusty dust on to the stigma
Ben sadece fiyakalı gürbüz bir gencim ve gözüm kızlarda.
I'm just a lusty young youth with a swagger and an eye for the girls.
- Sağol, azgın dostum.
- Thank you, my lusty friend.
X-Y kromozomlu, ağzından salyalar akan, azgın bir... ortalama erkek üyesi üzerinde... yarattığın etkinin farkında mısın?
X-Y'ly chromosome, slavering... lusty male member of the species?
Gidelim soylu beyler!
lusty gentlemen!
Komünist doğu Berlin'de bir şarküteri dükkânı
"A lusty romp through the cheese and sausage shops of communist east Berlin." Forget it.
Ne istersen var, çıtırlar, oğlanlar, liseliler edepsiz ev hanımları, uçkuruna düşkün bodurlar..
Come on We've got teens. teenage, schoolgirls, lusty young tongues.
- Buffy şehvetli, yanlış duygular hissediyor. - Hayır, hissetmiyorun.
- Buffy's having lusty wrong feelings.
Seksi iç çamaşırlarıyla azdırın. "
Fire him up with lusty lingerie "?
Madam, siz dinç bir moruksunuz, değil mi?
Oh, Madame, you're a lusty old girl, aren't you?
O hastanede, şehvetli bir çok gece geçirdik.
We spent many lusty nights at the hospital.
{ \ cH00FFFF } Yerine vahşi bir Kaliban ; kıçı kumlu bir Dionysos geldi. doyumsuz...
In his place stands a feral Caliban, a sandy-bottomed Dionysus, a lusty, insatiable...
O çocuklar benim karşımda hiç bir şey.
These trouser pilots are no match for a lusty hetero like myself.
"Limbik sistemi ( beyinde duyuları yöneten kısım ) şehvetli olan kadınım."
"lusty lady of the limbic system."
Ve ben sana yaşama azmi veren rahibeyim.
And I'm the lusty nun who gives you the will to live.
Dal sarkar, kartal kalkar, kartal kalkar, dal sarkar...
Let Lily lick Lionels lusty leathers...
Gerçekten tutklu olduğumu mu düşünüyorsun?
Do you really think I'm lusty?
Şehvetli Leopar'ın şaşırtıcı güzellikte bir Şükran Günü büfesi var.
The Lusty Leopard has a surprisingly good Thanksgiving buffet.
Yaşlı görünsem de dinç ve güçlüyümdür.
Though I look old, yet I'm strong and lusty.
Yanağındakine göre daha olgun ve daha şehvetli bir kırmızılık.
A little riper and more lusty red than that mixed in his cheek.
Bir hikayeden fırlamış babayiğit bir maceraperest gibi görünüyorsun.
You, however, look disgustingly like a lusty adventurer from a storybook.
Puro Kulübü'nü, Şehvetli Leopar'ı kontrol ettim.
I checked the cigar club, the Lusty Leopard.
sen Derek'in azgın stajyerisin, değil mi?
You're Derek's lusty intern, right?
Prens Ouadabongo, acımasız ve kudretli bir hükümdardır.
Prince Ouadabongo is a cruel and lusty monarch.
Ama Alicja uçuş derslerindeki bir Arap kadar üne düşkündü.
But Alicja was as lusty for fame as an Arab during flying lessons.
Ya da şehvetli bir genç.
Or a lusty teenager.
Çocuklara kuvvet verir.
To make a'boy'lusty.
Hayır sevgili madam, ben sana yeterim.
No, dear Madam... for I am lusty enough.
Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu...
Where all the treasure of thy lusty days,
Dinç müstehcen ve kendisinin farkında bir hanım.
Yeah, I'm saying she's a lusty, bawdy, self-aware woman.
Neticede, Thor kadar kuvvetli bir tanrının en azından bir boynuz dolusu birayı bitirebilmesi gerekir.
After all, you know, a god as lusty as Thor ought to be able to down at least one horn of ale.
Otlar nasıl canlı ve diri!
How lush and lusty the grass looks!
Sus. Sessiz ve yavaş olalım etendim, Şu anda rahip Hortensio ile Seçtiği şehvetli dulun nikahını kıyıyor,
Softly and swiftly, sir, for even now the priest is marrying Hortensio... to the lusty widow of his choice... and, once the church is emptied, hath agreed... to marry you in secret to your mistress.
Sen çok terli, kirli, ateşli bir kızsın.
Not some sweaty, dirty... lusty girl.
Gürbüz bir çocuktu.
He was a lusty boy. Back then...