Mailman tradutor Inglês
725 parallel translation
Sadece postacı. Yani...
He's only a mailman, so...
Postacı demin gelmişti.
The mailman was just here.
İşin gücün postacılık!
Always playing the mailman!
Postacı geldi çocuklar!
Mailman, boys!
Baksanıza Bay Green, neden postanede kart doldurmuyor ya da postacıya söylemiyorsunuz?
Say, Mr. Green, why not fill out one of them cards at the post office, or tell the mailman?
Gruska ve postacı, hayır dedi.
Gruska and the mailman... said no.
Postacılık, kuryelik, getir-götür işleri.
Mailman, messenger boy, handyman... what else?
Şimdi de postacı mı oldun?
Now you're mailman?
- Evet. Bizim güvenlikçiyle von Scherbach arasındaki küçük aşk notları. Schulz da postacı rolünde.
Little love notes between our security officer and von Scherbach with Schulz the mailman.
- Tesisatçı, postacı.
- A plumber, a mailman, a truck driver?
Kuşağımı bırakayım. Postacı çantasına benzemiyor.
Better leave my belt, it doesn't look like a mailman's bag.
Önüne gelen ilk yabancıya aşık olacak. Postacıya, muslukçuya, temizlikçiye.
I'll make her fall for someone, the first stranger that walks in on her the mailman, the plumber, the window washer.
Arnold ya da postacı, ne fark eder ki?
What difference does it make if it's Arnold? If it's the mailman?
Sanki mektupları teslim eden postacı gibi.
Like he was the mailman delivering mail.
Halini mektupları teslim eden bir postacıya benzetmek mümkün müdür?
Would you describe his behaviour as being like a mailman delivering the mail?
Tıpkı bir postacı gibi, onun da bir görevi vardır ve bunu yerine getirir.
Like a mailman, he would have a job to do and he would do it.
Postacıya falan vereceğim.
Give it to the mailman or somebody.
Apartmanın önünde dur, gözünü dört açıp postacıyı bekle.
Stay out front and keep a sharp look out for the mailman.
Ve postacı her gün geldiği gibi bugün de gelecek.
And the mailman going to come today just like he come every day.
Postacı mısın?
Mailman?
Sizi postacı sandım.
Thought you were the mailman.
Babası emekli postacıymış, biliyor musun?
You know his father's a mailman?
Zenci bir postacı, nasıl bu niteliklere sahip bir çocuk yetiştirebilmiş?
How do you suppose a colored mailman produced a son with all the qualities he has?
Siz büyük bir gazete sahibisiniz bense emekli bir postacıyım. Ama siz çıldırmışsınız!
Because you may be a big newspaper publisher and I'm a pensioned-off mailman, but you are out of your mind!
Sadece bir postacı.
It's only a mailman.
Benim, Kontum, Lucien.
Who's that? - The mailman, Count.
Asıl postacıya sor.
Ask the mailman.
Frankie Wolf, Federaller bir postacıyla dansetmekten arıyor A.D. Armstrong, kundakçılık, soygun cinayete teşebbüs ve bir atla evlenmeden aranıyor.
Frankie Wolf, wanted by Federal authorities for dancing with a mailman, A.D. Armstrong, wanted all over the country for arson, robbery, assault with an attempt to kill, and marrying a horse.
Kapıcı ile postacıyı bile ayırt edemem.
I can't tell the difference between an usher and a mailman.
S * ktiğimin postacısı bu.
It's a fucking mailman.
Postacı mı?
A mailman?
Postacı, Bay Jay Clark ile bir konuşma yaptım. Ve siyahi bir bayan olan Janet ile de.
I interviewed a Mr. Jay Clark, the mailman and a colored woman named Janet.
Ben şoför değilim, postacı da değilim.
well, I'm no chauffeur, and I'm no mailman.
Postacı mektupta Menton pulu olduğunu görmüş.
The mailman saw the letter stamped Menton!
Menton pulunu hatırlayan bir postacı!
A mailman who remembers the stamp of Menton!
Kuşku yok ki, postacı Bay Wormser'in ortadan kaybolduğunu duymuştur.
It's obvious the mailman heard of Mr. Wormser's disappearance...
Postacıyı tanıyor muydun?
- No. Did you know the mailman?
- Yolladığın postacı.
- Mailman?
Ama postacıyı sen göndermedin mi?
But didn't you send the mailman?
Postacı.
It's the mailman.
Postacıydı bu.
It was the mailman.
Postacının kayıp olduğu anlaşılmadan cesedi arabanın bagajına koyup bir yere atmaya karar verdi.
He decided he would put the body into the trunk of his car... and dump it somewhere... before anyone notice that the mailman was missing.
Polis postacının kayboluşunu araştırınca bariz bir ipucu bulacaktı.
If the police investigated the disapperance of the mailman... There was a rather obvious clue.
O gün, postacının yolu üstünde kendisininkinden önceki bütün evler mektuplarını almış olacaktı.
All the houses on the mailman's rout preceding his own would have had the mail delivered that day.
Bir zamanlar bir postacının arkadaşının mülkünde bacağını kırdığı ve arkadaşının yüklü bir tazminat ödediği aklına geldi.
He remembered that a mailman had once broken his leg on a friend's property. and that had cost the friend a lot of money.
Sonra postacıyı soydu ve adamı oturma odasındaki koltukta bırakarak üniformayı giydi....... ve posta dağıtmaya çıktı.
Then... he undressed the mailman... and leaving the mailman comfortably in the living room chair put on the mailman's uniform. and went out to deliver the mail.
Postayı normal postacının değil de Ralf'in dağıttığını kimse fark etmedi.
No one noticed that it was Ralf delivering the mail instead of the regular mailman.
Eve gittiği zaman anahtarının postacının değil kendi pantolonunda olduğunu fark etti.
When he got home he found that his key was still in his own pants, not in the mailman's pants.
Hermie, postacı geldi!
Hermie, that's the mailman!
- Postacı?
- The mailman.
Postacı için de aynısını söylemiştin.
You said that about the mailman.