Mental tradutor Inglês
6,345 parallel translation
Delila, Şimşon'u baştan çıkartmaya çalıştığı süre içerisinde bir dizi zihinsel dönüşüm geçirmiş olabilir. Bu her insanın başına gelebilir.
She has, over the time that she has been trying to seduce Samson, as any human being would, gone through a series of mental transformations.
Peşinizden gelebilirim.
- Are you mental?
Demem o ki ben birini kaybetsem ve faydalı bir denetim yapmak için onlara bir yığın soru sormam gerekse muhtemelen sinirlenirdim.
Well, I just mean, if I lost somebody and then I had to answer a bunch of personal questions about them to get a benefit check, I'd probably go mental.
Sinirlenen hiç kimse olmadı.
I've never seen anybody go mental.
Peki seni akıI hastanesine gönderdiği zaman?
What about when he sent you to the mental institution?
Dur!
I don't want any more of a mental picture than I already have! Oh, stop!
İkisi de birbirinden deli.
Both as mental as each other.
Bu kötü çünkü kendimize hâkim olmayı öğrenirsek mükemmel bir iş hayatımız, daha güçlü ilişkilerimiz ve zihinsel sağlığımız daha iyi olur.
That's bad because when we exercise self-restraint, we have greater success at work, stronger relationships, and better mental health.
- Elena'nın zihinsel hastalık geçmişi yoktu.
Elena had no history of mental illness.
TARDIS ile zihinsel bir iletişim halindesin.
You're in mental contact with the TARDIS.
Sen mental olarak uyardigindan daha çok zevk aliyorum.
You enjoy the mental stimulation far more than you let on.
Kafayı sıyırmış yaz.
Write that down. Gone mental.
- Fran'in akıl sağlığını da sordurun.
- about Fran's mental health.
Çelikten parmakların ve bedeninde hiç yağın olmaması gerekiyordu fakat onun da ötesinde, zihinsel boyut önem taşırdı.
You had to have steel toes, no fat But even more than this was the mental aspect.
Bazı akli ve psikolojik sorunları var ama onları bahane edip davaya karıştırmayacak.
He's got some extensive mental and psychological issues,
- Geç başlangıçlı mental dengesizliği vardı ama iyi bir adamdır.
- He had a late-onset chemical imbalance, but he's a good guy.
Mental mi? Hayır.
Mental illness?
Neden Kuzey Carolina'dan biri Haven'daki bir akıl hastanesini arar ki?
What is someone from down here in North Carolina doing calling Haven's mental institution?
Arka planda ruh hastalığı gerektirir.
A background in mental illness is necessary.
Şakaydı ve ruhsal bozukluklarda oldukça deneyimliyim, şizofreni, narsizm, çift karakterlilik, kuruntulu psikoz, yani kendim.
That was... that was a joke, and I'm well versed in mental illness, everything from schizophrenia, narcissism, bipolar disorder, delusional psychosis... My own!
Bu kişi zihin gücünü gaza dönüştürebiliyor.
- This individual can create A mental nexus using gaseous substances.
Söylemek istediğin akıl hastalığıysa, onun böyle bir durumu yok.
She's not a mental case if that's what you're saying.
... bu sorumluluğu kendi rızamla, başka bir kastım veya kaçınma amacım olmadan yapacağıma ; yapacağım iş için gerekli görevleri sadakatle yerine getireceğime yemin ederim.
I take this obligation freely, without mental reservation or purpose of evasion ; and that I will well and faithfully discharge the duties of the office upon which I am about to enter.
Komşular ortanca dikmişler, her yere yayılmış o da.
Next door have planted bloody Hydrangeas and they've gone mental!
Ruh sağlığı alanına ilgin mi var?
Do you have an interest in the mental health profession?
Akıl hastanesinde vakit geçirmiş.
She spent time in mental institutions.
Bu trajedi, zihinsel hastalıkların insan ayırt etmediğiyle ilgili önemli bir delil.
This tragedy is proof that mental illness does not discriminate.
Evrenin zihinsel trafiği çok fazla.
So much mental traffic in the universe.
Babamızın akli dengesi yerinde değil.
Our father's mental condition isn't stable.
Görme bozuklukları akli muhakemeyi kısıtlayabilir kişinin görüşünü bulandırabilir ve hayal dünyasında yaşamasına sebep olabilir.
You see, ocular malformations can inhibit mental processes, clouding one's sight... leaving one delusional.
Kafayı yemiş.
He's mental.
Akıl sağlığı bozuk olan insanların % 66'sı yardım istemez,... kardeşinin buraya gelmesi, çok derinlerde bu olayın gerçekten geçip gitmesini istiyor.
66 % of people with mental health issues never seek help, So the fact that your brother checked himself in Means that, deep down, he really wants to get past this.
Ahlak masası, aile içi şiddet ve ruh sağlığı var. Değişebiliyor.
There's vice, domestic violence, mental health.
Sen delisin.
You're a mental case.
Eğer glikoz seviyesi sürekli olarak aşağı ve yukarı doğru hareket ederse sizin de bildiğiniz gibi, yüksek ve alçak seviye ile alçak ve yüksek seviye arasında ileri ve geri hareket ederse, zihinsel fonksiyonlarınız istikrarsız hale gelir.
If the glucose level is going constantly up and down, you know, zinging high and low and high and low and back and forth, then your mental function is just unstable.
Bu, çocukların davranışında zihinsel hastalıkla ilgili olarak oldukça büyük bir etki yaratıyor.
This has had a very profound impact on children's behaviour, on mental illness.
şekerin üzerimdeki etkileri fiziksel olarak açıktı ama şekere ilişkin tutkum ve benden aldığı zihinsel bedel beynime neler yaptığı konusunu keşfetmeme sebep oldu.
Sugar's effects on me physically were obvious, but my cravings for it and the mental toll it was taking prompted me to explore what it was doing to my brain.
- Bu anı hafızama kazıyorum.
Taking a mental picture of this moment.
Dikkatin dağınık değil çılgın görünüyorsun.
I say distracted - I mean mental.
Kesinlikle çılgın görünüyorsun.
You look downright mental.
Delirdin mi?
Are you mental?
Yani ona tehdit dolu e-mailler, mesajlar atmış, ilgisini çekmek istemiş, ama hiç suç geçmişi yok, akıI sağIığı problemi yok, ve de başka hiçbir yasal anlaşmazlığı yok.
I mean, he made e-mail threats, he texted her, wanted attention, but there was never any history of violence, no mental health issues, no other legal misconduct.
Akıl Sağlığı Birimi'nin sağladığı en iyi şey bu.
Another feather in the cap to mental health care.
Bir süre önce bir olay oldu ve galiba onun sonucunda zihinsel bir sorun yaşıyorum.
Maybe it was something that happened then. For a while sia, and then I might developed some mental stuff on it, then.
Anne baba olacağız Torgeir.
Ok, but if you have some mental stuff, please tell me.
Kafa olarak bir ilişkide olabilecek durumda değilim.
I'm not in a mental state to be in a relationship right now.
Bir tür sinir krizi geçirmiş, bu kadar.
I mean, he had some sort of mental break, end of story.
- Ama geçmişinde akıl hastalığı yok.
Except that he had no history of mental illness.
Garip.
About my husband's mental state.
Belki sende benimle burada kalabilirsin.
Give me a call sometime when you're not in a mental institution. Or you could come stay here with me maybe.
- Louis, bu dediğin -
Louis, that's not a mental- -