Mentor tradutor Inglês
1,546 parallel translation
Kunduz, danışmanın senden... Profesör Twardosh'un dosyalarını kırıp çalmanı istese, ne düşünürdün?
When Beaver, uh, your mentor, asked you to hack into Professor Twardosh's files to steal tests, what did you think?
Benim yol göstericim gibidir.
She is like a mentor to me.
" Utangaç, yetenekli vampir yüz yıllardır yaşayan akıl hocasına baktı.
- "the shy, talented vampire " looked up to his centuries-old mentor.
Genç vampir, bu kan emici akıl hocasından öğreneceği çok şey olduğunu biliyordu.
"the young vampire knew there was much to be learned " from his blood-sucking mentor- -
Akıl hocası sizsiniz, hikâyemdeki.
- you're the mentor, you know? in my story?
Efendi Zhang gerçekten Birleşik Ligde bir vejeteryansınız ve Zhu De nin hocasısınız.
Master Zhang, you're a veteran of the United League and Zhu De's mentor.
- Sanırım yakında. Patron, hoca ya da para kelimeleri ağzından çıktı mı?
Did the words "patron" or "mentor" or "tin" pass his lips?
Bay Ruskin hâlâ benim koruyucum.
Mr Ruskin will still be my mentor.
Bizim akıl hocamız olup bize ırkın yaşam biçimini öğretecektin, ama senin tek yaptığın sızlanmak ve şikâyet etmek.
You'd be my mentor, teach us the ways of the race, but all you wanna do is bitch and moan.
Beni bir koç olarak düşünmeni istiyorum, Alicia.
I want you to think of me as a mentor, Alicia.
Bu bayanlara, senle rekabete girene kadar danışmanlık yapıyorsun...
I've seen you mentor these women until they start competing with you...
TV ile büyüdüğüm için, 50 yaşını geçmiş zenci kadınların ilahi bir yol gösterici olduğuna inandırıldım.
I was raised on TV and I was conditioned to believe... that every black woman over 50 is a cosmic mentor.
Dr. Schrader, akıl hocam, birlikte çalıştık.
Dr Schröder, my mentor, studied it.
Benim de artık zamanım olduğuna göre boş zamanım- - Belki bir akıl hocası istersin.
And since I have some time... some extra time... maybe you would like a mentor.
Oğluma, çocuğa akıl hocalığı yapabileceğini söyledim.
Told him he would be a mentor to the boy.
Gerçekten o benim akıl hocamdı.
Seriously, he was my mentor.
Eskiden onun akıl hocasıydım.
I used to be his mentor.
Rehberlikten kastınız?
And by "mentor" you mean?
O tıpkı benim Paris'te karşılaştığım, bir Fransız-Koreli gibi.
He's more like a mentor, a Korean-French I met in Paris.
Sen danışman değil miydin?
- Aren't you a mentor?
Kotilyonu bu sene ben yönetiyorum ve annem de benden evde yemek vermemi istedi.
I'm a mentor at Cotillion this year and my mom asked me to host a dinner at our house.
Serena benim danışmanım.
Uh, yeah, Serena's my mentor.
Şimdi zaten Brooklyn'den geldiğin için bir eksi almış durumdasın üstüne bir de vasat bir kavalye seçiyorsun ve en kötüsü de kibarlık üstüne çalışmak yerine Ibiza'da üstsüz fotoğraflarıyla ün...
Now, you already have one strike against you because of the Brooklyn misfortune. Add a B-plus escort, and a mentor who's known more for her mug shots and topless photos than her social graces... You're right, Jenny.
Senin için bu kadar önemli bir gece için değmez.
She can be your mentor.
Danışmanın Blair Waldorf mu?
Blair Waldorf's your mentor?
Üzgünüm Eric. Aslında Blair, Constance'ın kraliçesi olduğum için ve Graham Collins de kavalyem olmayı istediği için sanırım artık senin danışmanlığına ihtiyacım yok.
Actually, Blair, since I'm queen of Constance and Graham wants to be my escort I don't need you as my mentor anymore.
Tüm bunlar onu danışmanım olarak istemedim diye oldu.
- Because I didn't want her as a mentor.
'Gaius Merlin'nin akıl hocası, gerçekten.'
'Gaius is Merlin's mentor, really.'
Mentor'u nereden öğrendin?
How do you know about Mentor?
Mentor mu?
Mentor?
Don Geiss benim kahramanım, akıl hocam, büyük bir şahsiyettir.
Don geiss is my hero, my mentor, a great man.
Benim danışmanım.
He's just my mentor.
Çünkü burası benim muayenehanem o benim danışmanım sense benim çalışanımsın.
Because this is my office, he is my mentor and you are my employee.
Matthew hakikaten de danışmanlık konusunda altın bulmuş.
Matthew really struck gold in the mentor department.
Ama akıl hocanın psikolojik karakteri beni her zaman biraz rahatsız etmiştir.
I have never been entirely comfortable with the psychological makeup of your mentor.
Burada ders vermeye başlayalı 1 hafta olmuştu ki eski arkadaşım ve akıl hocam Perry Cox'la olan rutinimize geri dönmüştük.
One week teaching here and already I was falling back into old rhythms with my friend and mentor, Perry Cox.
... ve çok umursayan bir akıl hocasına...
... with a mentor who cares so much.
Ben benimkine yakın olduğum gibi senin de bir akıl hocan olmasını sağlayacağım.
I'll make sure that you have a mentor You're as close to as I am to mine.
Bana güçlü ve duygularını ifade etmekten korkmayan yeni bir akıl hocası lazım.
I need a new mentor- - Someone strong and not afraid to express emotions.
Sanırım az önce, akıl hocama akıl verdim.
I think I just mentored my mentor,
Kahramanım ve akıl hocam Max Brody'e müteşekkirim.
And it's all thanks to my hero and mentor... Max Brody.
Maggie'nin üniversitedeyken gündüzleri deniz biyoloğu geceleriyse yoksul çocuklara danışmanlık yapmak istediğini hatırlıyorum.
A marine biologist by day and mentor Inner-city kids by night.
Eski nişanlısından bebek yapan babasıyla halen ayrıyız ve sanırım kardeşimin arkadaşı olan psikiyatristime de aşığım.
Well, I... I'm still divorced from his dad, who's having a baby with his ex-fianc, and I think I'm in love with my shrink, who's my brother's mentor.
Diyeri Ganya, değişik bir akıl hocasıydı.
The other, Ganya, was a different kind of mentor.
- Onun akıl hocasıyım.
- I'm his mentor.
O benim akıl hocam ve... En iyi dostumdu.
He was a great mentor to me and he was- - He was my best friend.
Abinin öğretmeni ve akıl hocasıydı ta ki...
She was your brother's teacher and mentor until...
- Kimseye rehberlik ediyor mu?
Does he mentor anyone?
Ona rehberlik yapabileceğimi hissetmiştim.
but I felt I could mentor her.
Ben de sonra onun danışmanlık görevlerini devralmak zorunda kaldım.
I had to relieve her of her mentor duties.
Akıl hocası gibiyim.
I'm like your mentor.