Modesty tradutor Inglês
537 parallel translation
Saadete giden yolun, erdem ve tevazudan geçtiğini öğrendim.
I learnt that virtue and modesty would be my path to bliss.
Alçakgönüllülük beni İyi Samiriyeli'yi oynamam için zorladı.
Modesty compelled me to play the Good Samaritan in secret.
Tevazuya gerek yok.
Modesty forbids.
İnanın bana, Bayan Elizabeth... göstereceğiniz tevazunun benim için bir önemi yok.
Believe me, my dear Miss Elizabeth, your modesty does you no disservice in my eyes.
İnanıyorum ki, kuzenimin beni reddetmesi... utangaç mizacından kaynaklanıyor.
Of course, I know that my cousin's refusal naturally springs from her bashful modesty.
Lizzie böyle dediyse inanın bana utangaç doğası nedeni ile değildir.
With Lizzie, that does not mean bashful modesty!
Nezâket ve samimiyet ve, affınıza sığınarak, tevazu bunlar bir koca için dünyadaki tüm akıl ve güzellikten daha önemlidir.
Kindliness and sincerity... and, if you'll forgive me, modesty... mean more to a husband than all the wit and beauty in the world.
İçinde birazcık tevazu kalmadı mı?
Have you no modesty left in you? Get up there.
Mütevazilik sanırım.
Oh, modesty.
Hakkınızda çok şey duydum. Sağlığım ve konumum için ne büyük bir utanç.
Yes, a shame for my modesty and my health.
Bize alçakgönüllülük dersi vermeye çalıştı!
She tried to teach us a lesson by acting the picture of modesty!
Bazen, kendinizden bahsederken ki... bu sahte tevazunuzuya boyun eğmemezlik edermisiniz diye merak ediyorum.
Sometimes I wonder if you're not giving in to false modesty when talking about yourself.
Tanrı'dan af dilediğim... pek çok berbat, korkunç hatam oldu... sahte tevazu bunun dışında...
I have many horrible flaws... monstrous flaws for which I am begging God to forgive me... but false modesty...
Hadi, hadi. Alçak gönüllü olmaya gerek yok.
Come, come, come, no false modesty.
Sizi durduran alçakgönüllülüğünüz müydü?
Was it your modesty that held you back? Remembering your past, would you say that?
Onun gibi bir kadının, kendi ifadesiyle nahoş geçmişi olan bir kadının bunu alçakgönüllülük yapıp kocasından saklamasına gerek yok.
need hardly have refrained from appealing to her own husband on the score of maidenly modesty.
Yaptığınız söylediğinizi tutsun, söylediğiniz de yaptığınızı. En başta gözeteceğimiz şey, yaradılışa, tabiata aykırı olmamak.
Suit the action to the word, the word to the action, with this special observance - that you o'erstep not the modesty of nature.
Öyle bir şey ki yaptığın, karartır gül pembe yüzünü temiz kadınlığın, iki yüzlülüğe döndürür ahlakı, fazileti, saf bir sevginin alnındaki gülü koparıp kara bir damga basar yerine, kumarcı yalanlarıyla düğün yeminlerini bir eder.
Such an act that blurs the grace and blush of modesty, calls virtue hypocrite, takes off the rose from the fair forehead of an innocent love and sets a blister there, makes marriage vows as false as dicers'oaths.
- Bu alçakgönüllülük değil.
- It's not modesty.
Bütün tevazumla söylerim, ruhuma çiçekler yeter benim arasına yaban otu karışsa da, olsa da dikenli dalı bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı.
Yet, with all modesty to say, my soul be satisfied with flowers, with weeds, with thorns, even, but gather them in the one garden you may call your own.
Tevazu sana yakışıyor Dan.
Modesty becomes you, Dan.
İffet.
Modesty.
- Sahte tevazuyu bırak.
- No time for false modesty.
Ben de öyle görünebilirim, ama namus anlayışım buna izin vermez.
I could look the same. Except I've got ideas about modesty.
Bir dost ağzındansa az bile söylediklerim.
Then, in a friend, it is cold modesty.
Beni etkileyen, tüm bu sergilenen şeylerdeki tevazu eksikliği.
What struck me was the complete lack of modesty with which everything is expressed.
Bütün alçakgönüllülüğümüzle, Wallace ve Davis'in yer doldurma sorunları olmamıştır.
With all due modesty, Wallace and Davis never had any trouble packing them in.
Çabuk olun bayanlar ve baylar, sahte tevazuya gerek yok.
Come along now, ladies and gentlemen, no false modesty,
- Bu tevazudan hoşlanmadım.
I dislike modesty.
O düzenbazın, Oscar'ın ağzından sizinle aşk hakkında konuşması,.. ... hele ki siz tevazu ve endişeyle cevap verirken,.. ... mide bulandırıcıydı.
When that charlatan spoke words of love to you in Oscar's name... and you answered with such modesty and trepidation... it made me sick.
Şu anda, sahte tevazua gerek var mı?
No point in false modesty, now, is there?
Yapmayın, tevazua gerek var mı, baylar?
Well, now, there no need for modesty, is there, gentlemen?
Alçak gönüllü olamadığım için kendimi suçluyorum.
I accuse myself of failing in modesty of the eyes.
- Alçak gönüllülük, sebat ve verimlilik.
Modesty, perseverance and efficiency.
Uzun Amerikalı. Bayan, beni bunu size söylemekten ancak alçak gönüllülüğüm alıkoyabilir, açık sözlü biriyimdir.
Ma'am, only modesty restrains me from telling you that I am widely known for my truthfulness.
Ve makul şüphecilik içeren ifadeleri... aslında makul değildir... muhteşem keşiften ötürü değil... ki bunu alçakgönülllükle küçültmeyeceğim.
And when he expresses reasonable skepticism he is not being unreasonable not in view of the fantastic discovery which I shall not minimize by any false modesty.
Edepli olmalarına yetecek kadar giyinsinler.
Let them wear just enough for modesty.
Bu sadece alçak gönüllülük değil iyi bir polis olacağımdan şüphem yok.
Well, thanks, men. It isn't only modesty that makes me doubt I'll make a good ranger.
Senin alçak gönüllülüğün kaliteni gösteriyor.
Oh, your modesty is your most appealing quality.
Bayan Welenmelon'ın alçakgönüllülüğü yüzünden bizim gizlice bulduğumuz bir şeyi bize anlatmaktan çekindiğinden eminim.
And I'm quite sure, due to modesty, ladies and gentlemen, Miss Welenmelon hesitates to tell us something we kind of found out in our own sneaky little way :
Baylar, bu sözlere başka bir şey eklemeyi gereksiz buluyorum.
Well, gentlemen, modesty forbids my adding anything to that.
Tren Marianna Terranova'yı kaçınılmaz hedefıne götürürken... kader onu kaçınılmaza doğru sürükledi. Bu zavallı, küçük güneyli mahluk... kadınlarımızın sembolü olan... geleneksel şalını katlamış... ve dizlerinin üzerine koymuş.
So while the train carried Mariannina Terranova to her fateful destination, unstoppable as the destiny that drove her on, this poor, diminutive creature of the south, wrapped in the age-old dark shawl, symbol of our women's modesty,
Madem öyle diyorsun, tevazu bir tarafa.
If you say so, modesty aside.
Tevazuyu, ünü, gururu bir kenara koydum.
I have cast aside modesty, reputation, pride...
Haklılar, sanki öyleymiş gibi konuşuyorsun..
It's just your modesty talking.
Namuslu ama hiç de mütevazi değil.
Modesty, but no humility.
Alçakgönüllülüğün simgesi niyetine kendi büstünüzü yapın Usta Buonarotti.
You should carve your own self-portrait, Master Buonarroti... as the spirit of modesty.
Hayrola, nereden çıktı bir anda bu alçakgönüllülük Buonarotti?
Why this sudden modesty, Buonarroti?
Buonarotti, alçakgönüllülüğün hastalık hâline gelmeye başladı.
Buonarroti, this new modesty of yours is becoming a disease.
Alçakgönüllü değilsin evladım.
You lack modesty, my child.
Siz ki etkinlik alanınızın üzerine sürgünlüğün ar perdesini örtüyordunuz.
You who hide behind the veil of modesty, who flees the admiring throngs