Muhakkak tradutor Inglês
1,384 parallel translation
Ama bu yüksekliğin de muhakkak bazı avantajları var.
But there are certain advantages to this elevation.
Sana uygun bir iş muhakkak olmalı.
There must be some job that you're qualified for.
Yapacağın bir şeyler olmalı muhakkak Peggy.
Well, Peggy, there must be something you can do.
Bu muhakkak gerekli mi?
Is that absolutely necessary?
Dr. Nathan seni muhakkak beslememi söyledi.
Dr. Nathan said to feed you anyway.
Ronald Martin'i serbest bırakma fikri.. ... muhakkak korkunç geliyordur.
The idea of setting Ronald Martin free has to seem horrific.
Onun seninle muhakkak bir iş yapacağını söylemedim.
I didn't say he'd necessarily do business with you.
Doktorun dosyalara ihtiyacı olursa sana muhakkak haber veririm.
Yes, I'll let you know if the doctor needs those files.
Hepsi bitmemiştir muhakkak.
Well, surely it's not gone.
Çünkü öyle ya da böyle paranı muhakkak getireceğim.
—'cause I will definitely get you your money, one way or the other.
Para eksik çıktıysa, muhakkak başka biri almıştır.
"If there is money missing, look someplace else"
Aramızda bir uçurum olduğu da muhakkak.
I know there's a big gap between us.
Muhakkak ki Tanrı bunları yapmadı.
The Gods certainly didn't do it
Muhakkak bir hata var.
Well, there's some mistake, surely.
Eğer muhafızlar seni burada bulsaydı, muhakkak döverlerdi.
If the guards found you here, they'd surely beat you up.
Muhakkak, Müfettiş, pusudan kurtulmamızı sağladın.
All right, Inspector, you helped us avoid this ambush. What now?
Benzerlikler olduğu muhakkak. Ama yıllardır sizler de dâhil pek çok gezegene silah satıyoruz.
Yes, there are similarities but for years we have supplied weapons to other worlds, including some of you!
Lennier'i bir mizansenin ortasına çekip sağda solda dolaştırdıktan sonra gördüklerini Babil 5'e iletmesi için bunları göstermiş oldukları muhakkak.
Clearly, they sent a signal they knew would lure... Ranger Lennier to a predetermined location then picked him up and ferried him around showing him what they wanted him to see knowing he would bring it back to Babylon 5.
Çok değişik bir teklif olduğu muhakkak.
Well, it's certainly an unusual request.
Benden çok senin hatan olduğu muhakkak.
Yeah, it's definitely more your fault than mine, but...
Seni tanıyorum, bir gizli geçidin vardır muhakkak.
Knowing you, there's a secret way out.
Muhakkak ki oyunculuğumu tazelemeliyim.
Oh, no question. I gotta freshen up my act.
Bilirisin, muhakkak bir kişisel kayıt defteri tutmalısın.
You know, you really should keep a personal log.
Muhakkak.
All right.
Muhakkak.
Uh, yeah.
Çocuklar hep kaybolur ve biri onlari muhakkak bulur.
Kids disappear all the time and somebody always finds them.
Onu alan kişi, muhakkak bir gün Ben'i doktora götürecektir.
One day Ben will go to a doctor's office with whoever took him.
Babam harap olmuş durumda, onu muhakkak ara.
Daddy / s a wreck, so make sure you call him.
Muhakkak, canım.
Sure dearie.
Yanıldığın muhakkak.
Obviously, you are mistaken.
Ama yaşıyorsa, silahlı adam, onu vurmak isteyen adam, onu muhakkak vurmuştur.
And if she's alive, that guy who had that gun who looked like he wanted to shoot her he probably did shoot her.
Onu bulmanın muhakkak bir yolu olmalı.
There's got to be a way to track him down.
Böyle demiştir muhakkak.
That's what he said, you know.
Muhakkak.
Sure.
Muhakkak ki, bir yığın İskoç'un Romalı askerlerin en iyileriyle başedebileceğini ima etmiyorsun, değil mi?
Surely not suggesting that a rubble of scots could get the better of roman soldiers?
'10,000 sterlin'demek istemişsindir muhakkak. Sterlin mi?
Surely you meant 10000 phounds.
- Bazı durumlar da faydası olmuştur muhakkak.
- There have been some benefits to it.
Muhakkak bir yanlış anlaşılma olmalı, madam.
Surely madam there's been some misunderstanding.
Kâhinler görevimi bırakmamı isteseydiler bana muhakkak söylerlerdi.
If the Prophets wanted me to step down, surely they would've told me so.
Bir şeylerden şuphenlendiğinin farkına vardığı andan itibaren, muhakkak seni etkisiz hale getirir.
The moment he realized you were beginning to suspect something, he made sure you were deactivated.
Muhakkak ki iyilik ve merhamet... tüm hayatım boyunca... benimle olacak... ve ben sonsuza kadar Tanrı'nın evinde kalacağım.
Surely goodness and mercy... shall follow me... all the days of my life... and I will dwell in the house of the Lord forever. "
Eğer büyükelçi Zorin BM'de makul çözümler sunacak olsa Büyükelçi Stevenson muhakkak kendisine aynı şekilde yaklaşır.
If such a solution were raised at the U. N. by Ambassador Zorin he would find a favorable reply from Ambassador Stevenson
Evde bir şey yok ama Ada'da muhakkak bir şeyler vardır.
I don't have anything but Ada will have something a cupcake maybe.
Bu filmi daha önce bir kez izlemiştim. Başkan... acıktığı zaman ve bir şey yemek istediğinde muhakkak önemli bir şey vardır.
I saw this movie once where the president... is just tickled that anything he wants to eat he can get in a moment's notice.
De Conti prensi muhakkak ki bunu hoş görmeyecek, ama umursamıyorum
The Prince de Conti will surely frown on this, but I care not.
Kuşkusuz alışılmamış, ama iblissel olmadığı muhakkak.
Unusual to be certain, but not necessarily demonic.
Muhakkak.
I mean it.
Biz muhakkak kendi mermimizin parasını öderiz.
We pay for our ammo.
Gitmek istemiyorsa, muhakkak ona söylediğin bir şey yüzündendir.
If she doesn't wanna go, it's because of something you said.
- Muhakkak.
- Right.
- Acelesi olmadığı muhakkak.
He ain't in any hurry.