English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ N ] / Nagging

Nagging tradutor Inglês

703 parallel translation
Dırdırı kesmezsen işleri Boopie ile düzeltmene yardım etmem.
If you don't stop nagging, I won't help you arrange matters with Boopie.
Başının etini yedim. Her dediğine karşı çıktım.
Nagging at you and flying off the handle.
- Dırdırcı evlenmemiş kız oldum.
Oh, I've become a nagging old maid.
Beynimi kemirip durdu sürekli.
It kept nagging me all the time.
- Akıl vermeyi kes ve beni yalnız bırak.
- Stop nagging and leave me alone!
Dır dır etmiyordum, Stephen.
I wasn't nagging, Stephen.
Beni rahat bırakırsan sana müteşekkir olurum.
I'd be grateful to you if you'd stop nagging at me!
Bazen bu şekilde dırdır ederek beni gerçekten üzüyorsun.
Sometimes you really get me sore with this kind of nagging.
- Beni taciz etmeyi bırakmazsan öldüreceğim.
I will, if you don't stop nagging me.
Dırdır edilmesine dayanamıyorum.
I can't take the nagging.
Hep para biriktirmekten bahsediyorsun, hiçbir şey almıyoruz bile.
Always nagging about saving. We never buy a thing!
Akşamları derli toplu bir eve dönüp çamaşır makinesinin, elektrikli bulaşık makinesinin çöp öğütücünün ve dırdırcı bir eşin gürültüsünü dinlemek.
Rushing home to a hot apartment to listen to the automatic laundry and the electric dishwasher and the garbage disposal and the nagging wife.
Molly, rahat bırak beni!
Oh, Molly, for Pete's sake, will you stop nagging me?
Hepsini duyabiliyorum.
- Well, nagging isn't helping. - Right.
Hep dırdır, hep dırdır, hep dırdır!
- Stop your nagging!
Diğer yerde hiç huzur yok, hiç ama dırdır.
I get no peace at the other place, nothing but nagging
Ama bu tutumu tipik bir kadın dırdırı olarak algıladım onun yerine arkadaşlarımla birlikte bıçaklarla oynamayı tercih ederdim.
But I took it as typical woman's nagging, preferring to play knives with my buddies instead.
- Dırdırı kes.
- Stop nagging.
- Acente şakacılarının dırdırlarını...
- I don't want agency jokers nagging...
Hep dırdır...
Nagging and pig's swill.
O konuda başlarının etini yersen herşeyi altüst edeceksin.
If you keep nagging about it you'll upset everything.
Dırdırı kes.
Stop nagging me.
Mızmızlanmayı kes.
Stop nagging me.
Şikayet eden eşlere günlerini gösterecek değil mi, baba peri... efendim?
That'll teach those nagging wives, won't it, Father Fairygod... sir?
Seni azarlıyorum, istediğim şey için mızmızlanıyorum.
Nagging you, grizzling about what I want.
Kafa şişiren normal bir Amerikalı eş olmak istemedim.
I didn't want to be one of those nagging American wives.
Azarlanmaya ihtiyacım yok anne.
I don't need your nagging right now, Mama.
Azarlamaya.
Your nagging.
Başka bir şey sizi rahatsız ediyor olmalı.
Must be something else nagging at you.
Dırdırı keste acele et.
Stop nagging and hurry up.
Hep seni soruyor.
He keeps writing, nagging at me for news.
- Yine sızlanmaya başlamayacaksın değil mi?
- Are you nagging again?
Kuşku, güvensizlik, ve bunların hepsinin birleşimi.
Suspicion, and nagging, and cross-examining.
Bir de jambonun fiyatı için dırdır edip durmuştun!
And you were nagging about the price of ham!
Yani bana bir varis verebileceksin o zaman annem de Crawley geleneğini sürdürmem konusunda başımın etini yemeyi bırakacak.
But, uh, also you'll produce me an heir... and, uh, then my mother will stop nagging me... about carrying on the Crawley tradition.
Yürüyüp geçerler. Şimdi dırdır etmeyi bırak da gidip dolaşalım.
Now stop your nagging, let's go and explore.
Aslında annemin dırdırı yüzündendi. Ama sanırım bu bebek de perçinledi.
It's really just to stop my mother from nagging, but the baby sort of clinched it.
Evet, fakat benim dırdırcı bir karım var.
Yes... but I have a nagging wife.
Tam bir cadalozsun.
- Nag, nag! Nagging bitch! That's all you are.
10 yıldır para almak için başımın etini yiyorsun.
For 10 years you've been nagging me for money.
Parasını verin ve rahatsız etmeyi bırakın.
Just give him the money, stop nagging.
Dırdır veya baskının olmadığı en son zamanı hatırlamıyorum.
I can't even remember when somebody wasn't nagging or pressuring me.
Bunu amaçlamış değildi. Ama sonu gelmeyen, ebedi, kahredici vıdı vıdısıyla.
Not that she meant to, but with her continual, eternal, confounded nagging...
Dır dır isteseydim, karımdan ayrılmazdım.
If I wanted nagging, I'd go back with my wife.
Bay Helm, bu teklif kafamı kurcalayan bütün şüpheleri yok etti.
That offer, Mr. Helm, removed my last nagging doubt.
Bunu hep başıma kakacaksın.
You're never going to stop nagging me about it.
Yeter artık, çek git!
Move over and stop nagging
Seni canlandırmak için uğraşıyorum ve işin acıklı yanı, isteseydin şirin ve hoş bir erkek olabilirdin.
I've been nagging you all day long to get some spirit into you. You could be a perfectly charming, witty, amiable man if you wanted to.
- Amma dırdır ettin.
- Tha's nagging'.
Dırdırından bıktım be kadın.
I can't stand your nagging, woman
Muhtemelen onun başının etini yiyordu.
She probably got to nagging him.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]