O değildi tradutor Inglês
9,338 parallel translation
O değildi, Francis.
It wasn't him, Francis.
Kurşunu o yedi ama hedef o değildi. Hedef ya bendim, ya da Ella.
Well, every terrorist group wants what's inside of Ella's head.
Diyeceğim o değildi.
That's not what I was gonna say.
Bu sabahki, o değildi.
This morning. It wasn't him.
Biliyorsun ya bu ekibin birleştirici gücü o değildi.
You know it wasn't him who made this team coalesce. It was you.
İçerisi o kadar da kötü değildi.
It actually wasn't that bad in there.
- O da sıradan bir takı değildi.
And that was no trinket, hard case.
O kadar kötü değildi.
Not too bad.
Axl, bütün o kız kardeşinle geçinemiyorsun saçmalıkları benim için önemli değildi.
Axl, all that crap about it being super important to me that you get along with your sister... not so much.
Bu o kadar da zor değildi.
That wasn't so difficult.
Bu o zamanların modasıydı ama bir tüketici ürünü değildi.
That was kind of the rage at the time, but it wasn't a consumer product at all.
O size uygun bir makine değildi.
It wasn't a machine for you.
O güvence değildi.
It was no assurance.
Herkes o kadar şanslı değildi.
Someone else wasn't so Luc.
Bu dediği o araba hakkında değildi.
Well, that's what... He wasn't talking about that car.
O 2 Ekimde burada değildi.
He wasn't here on the 2nd.
Bu o adam değildi, değil mi?
It wasn't this guy, was it?
Ama o benim yeteneğim değildi baba.
But it wasn't my talent, Daddy...
Evet, ve o zaman da keyfi yerinde değildi.
Yeah, and it was sad then, too.
Hayır, Ben... O Cameron'un değildi.
No, I... it wasn't Cameron's.
Sanırım o bir vampir değildi.
- I guess he wasn't a vampire after all.
- Lütfen, o kadar da değildi.
Please. She ain't all that.
Abdul Farman o kadar şanslı değildi.
Abdul Farman wasn't so lucky.
Olması gereken yerde değildi. O dosyaya bakan dedektifin eşyalarının arasındaydı.
Found it in the primary detective's effects.
O... O... iyi değildi, değildi.
She... she... she wasn't nice, no.
Hayır, o iyi biri değildi.
No, she was not nice, no.
Ama o burada değildi ve korkmuştum.
But she wasn't around and I got scared.
O benim gibi değildi.
She wasn't like me.
O bir miras değildi, tamam mı?
It wasn't an inheritance.
O anda ülkede olmadığımın farkında değildi.
She was unaware that I was no longer stateside.
Hayır, gelen o değildi.
No, it's not.
- Tanrım, onu tanıdığımda o kadar sıcak değildi.
Gee, she wasn't too sunny when I knew her.
- O bir kurt adam değildi.
It wasn't a werewolf.
O... senin gibi değildi, değil mi?
He... He wasn't like you, right?
O kadar canı yakın değildi.
He wasn't that friendly.
Kelly, onun iyi bir adam olmadığını bilmeyi hak ediyorsun o iyi bir adam değildi.
- Kelly..... you deserve to know that he wasn't a good man, he was not a good man.
O iyi bir baba değildi.
He wasn't a good dad.
O film o kadar kötü değildi.
- No, the Leprechaun wasn't so bad.
O doğru anı değildi.
It wasn't the right memory.
O benim anım değildi, Stiles.
It's not my memory, Stiles.
Caz, çocuk değildi o. Kız 17 yaşındaymış.
Caz, she wasn't a child.
O da vardı aslında ama konuşmanın bir parçası değildi.
Well... She was there, like, you know, in the background, but er... not actually part of the conversation.
O, gerçek babası değildi.
He wasn't her real dad.
Belki de babam o kadar deli değildi.
Maybe my father wasn't entirely crazy.
Tanıdığın Christopher değildi o. Hele dün.
It wasn't the Christopher you know, not yesterday.
O zaman aklım başımda değildi.
I wasn't in my right mind then.
Her gece saat 10.00'da o sözü tutmak kolay değildi.
The promise between those two children to meet every night at 10 wasn't an easy one.
Öğretmenleri, Dan Hoffman'dan hoşlanan.. Bu da Jamie için bir şanstı. Çünkü o ilk kurban değildi.
Teachers like Dan Hoffman, there's a good chance Jamie wasn't the first victim.
Bence o burada değildi.
So, I don't think he's here.
Yani o Paul Newman değildi.
So he wasn't Paul Newman.
Oyunun sesi o kadar da açık değildi!
The game wasn't turned up that loud!