O kadar da önemli değil tradutor Inglês
326 parallel translation
Oh, zaman o kadar da önemli değil Bayan Belle.
Oh, time ain't so important, Miss Belle.
O kadar da önemli değil.
It's not all that important.
- Aslında o kadar da önemli değil.
- after all...
Damat o kadar da önemli değil, değil mi, canım?
The groom isn't very important, is he, my dear?
O kadar da önemli değil.
It isn't as serious as all that.
- O kadar da önemli değil.
- That was nothing.
Ama o kadar da önemli değil. "
And it's not important at all. "
O kadar da önemli değil.
It's not important.
O at o kadar da önemli değil. Yeter ki sen üzülme.
I don't care about that old horse if it's gonna worry you.
O kadar da önemli değil, değil mi?
No. It's not that important, is it?
Zaman o kadar da önemli değil.
Time isn't really very important.
Hayır, o kadar da önemli değil. Polis telefon etti. Kocanızın aracını bulmuşlar.
That last call was from the police.
Arama emri yoksa o kadar da önemli değil demek ki.
If you have not the search warrant, it's not very important.
Peki ne diyorsun? İflasın ne olduğunu sanıyorsun? Uluslararası bankacılık ve yatırımlar karşısında o kadar da önemli değil.
What you think is bankruptcy... is actually an international crisis, caused by pollution and inflation.
Bu sadece kelimeler. O kadar da önemli değil.
It's not important.
O kadar da önemli değil. Zaten kızlardan yana şanslı değilimdir.
It's no big deal. I never had much luck with girls, anyway.
O kadar da önemli değil.Onunla aynı ortamda olduğumuzda kendimi görünmez biriymiş gibi hissediyorum.
It's no big deal. lt's just that when he's in the room, I feel invisible.
Gitmen o kadar da önemli değil, ama en azından hayatta olduğunu bildirebilirdin.
Well, I didn't mind too much that you walked out on me, you could have at least let me know you were alive.
Hey, adlar o kadar da önemli değil.
HEY, NAMES AREN'T IMPORTANT ANYWAY.
- İşime karışmadıkları sürece kim oldukları o kadar da önemli değil.
- I don't care who it is... as long as they don't get in my way.
- Ayrıca, aşk o kadar da önemli değil.
- Besides, love isn't that important.
Doğrusu, bu o kadar da önemli değil.
I'll tell you the truth, its not very important.
- Neyse, o kadar da önemli değil.
Well, wait a minute, wait a minute.
Şey, aslında İtalyanca konuşmuyorum, filmde kelimeler o kadar da önemli değil, değil mi?
Well, I really don't speak Italian, but... in film, words don't really matter, do they?
O kadar da önemli değil.
It's no big deal.
O kadar da önemli değil.
It is a matter of no significance.
Polis karakolunda bulunan üç zenciyiz. Bu o kadar da önemli değil aslında.
'Cause we're three Niggas in a police station.
Neyse o kadar da önemli değil.
Oh, well, I guess it really doesn't matter.
O kadar da önemli değil.
It's not that important.
Sonra neler olacağı o kadar da önemli değil, ne dersiniz?
After that it won't matter much what happens next, will it?
O kadar da önemli değil.
It's not a big deal.
O kadar da önemli değil!
It's not a big deal!
Zaten hikaye açıklarla dolu, Başsavcı istese kıçımdan uydurup uydurup eklerdim. Benden öğrenmek istediklerinizi öğrendiniz işte, zaten o kadar da önemli değil!
It's so full of holes, the DA would've told me to blow amnesty out my ass.
Bizi kontrol eden kadere ve irademize bağlı. Ama kaderimizi bir az olsun değiştirebiliriz. Şans o kadar da önemli değil.
that happen at the same time it depends on our will and our fate which control us but we can change fate a bit chance is not that important it has more to do with the path we choose than who we are
Açıklaması çok zor, ama, şu anda bu o kadar da önemli değil.
That would be difficult to explain, but that's not important right now.
- Müzik benim için o kadar da önemli değil.
- Music isn't that important to me.
Ben isterdim aslında ama o kadar da önemli değil.
I do, actually. But what the hell?
Dışarıda olmak o kadar da önemli birşey değil.
Bein'on the outside isn't all that great.
Tek bir taraf var, o da İngiltere, ne kadar zangin ya da fakir olduğumuz önemli değil.
There's only one side, England, no matter how high or how low we are.
Ama o kadar da önemli bir şey değil. İnsanlar hakkında gerçekten zaman harcamaya değer bir şeyler öğrenmek isterdim.
I wish there were something worthwhile...
Benim kim olduğumu unutmam o kadar da önemli bir şey değil.
I wouldn't really mind if you could forget entirely who I am.
Ukrayna'daki mahsüllerin durumu, o kadar önemli değil, bu da öyle, bu da...
It's nothing very important, a story about the crops in the Ukraine, and this and that.
General Feraud'un, ölü ya da diri olması o kadar önemli değil.
General Feraud, alive or dead, is not worth a moment's gossip.
Kurabiye tabağını kırman o kadar da önemli bir şey değil.
It's no big deal that you broke a sauce dish.
Ama o kadar da önemli birşey değil.
BUT IT'S NO BIG DEAL.
Hediyeler o kadar da önemli olmamalı, değil mi?
Well, gifts aren't really important, are they?
- O kadar da önemli değil.
It's no big deal.
O kadar da önemli bir şey değil.
Uh... it's no big thing.
Temel konuları bilmek önemli, o kadar da zor değil, doğru mu?
It is important to know the basics, and they're not that hard, right?
Aklından ne geçiyor? Hiçbir şey. Vestiyerin olması o kadar da önemli değil.
What are you thinking about?
Hadi ama çocuklar, o kadar da önemli bir şey değil.
Come on, it's not that big a deal.