English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ O ] / Oblige

Oblige tradutor Inglês

526 parallel translation
Ha benim gönlümü hoş tutmuşun ha onun, ne fark var?
Why is it so hard for you to oblige him and oblige me?
Fakat, gitmeden önce, bize heyecanlı serüvenlerinizi anlatırsanız, çok şeref vermiş olursunuz.
Before you go, will you oblige us and tell us of your deeds so glowing?
Dışarıya! Ve şimdi de sevgili dostlarım, Sinyor Ravelli piyano çalacak bizlere.
And now, friends, Signor Ravelli will oblige us at the piano.
Hiçbiriniz lütfetmeyecek mi?
Will none of you oblige?
Baylar hiçbiriniz lütfetmeyecekse benim sunacak bir şarkım var.
Gentlemen... if none of you will oblige, I'll offer up a little song myself.
Yardım edebilirsem çok mutlu olurum.
I'd be awfully glad to oblige.
bu olayın mümkün olan en acısız şekilde gerçekleşmesi için... eğer bana yardım ederseniz size fazlasıyla minnettar kalacağım.
You will oblige me greatly if you wíll assist in makíng this incident as painless as possible.
İstediğini yapacağım.
I'll oblige him!
Bunu seve seve yapardım, Baron ama bu adam bize öylesine inanılmaz bir hikâye anlattı ki
I'd be happy to oblige, Baron, but this man told us such an unbelievable story... -
Elimden bir şey gelmez.
But I'm afraid I can't oblige them, kid.
Annem onu mutlu etmek için hemen Linda'yı doğurmuş.
Mother had Linda straight off to oblige him.
Ama senin gibi bir beyfendi söz konusuysa, anlaşmaya varabilirim, emin olun.
But to oblige a gentleman like you, I'd do a good deal, I do assure you.
İsterdim ama 20 dk. içinde Tantrapur'a hareket ediyoruz... ve Tommy de bizimle geliyor.
I'd like to oblige, but we're marching off to Tantrapur in 20 minutes... and Tommy's marching with us.
Mantonuzu lütfederseniz minnet duyarım...
You oblige me by leaving me you remove the coat.
Önemi yok dostum. Ben sadece görevimi yapıyorum.
Only too willing to oblige, sir.
Öğrenmek istediğiniz ne varsa memnuniyetle cevaplarım.
Anything you want to know, I'd only be too happy to oblige. Thank you.
Eğer işverenleriniz bu reklamdan köşe yazımda söz etmemi istiyorlarsa onlara, boyun eğmekten memnuniyet duyacağımı söyleyebilirsiniz.
If your employers wish me to publish that statement in my column... you may tell them that I shall be delighted to oblige.
Onlara iyilik yapmak isterdim, ama yerel siyasete bulaşmak işime gelmez.
I'd like to oblige, but I can't afford to get mixed up in local politics.
Bay Fettes'i ve beni memnun etmek için yapacaksın.
You'll do it to oblige Mr. Fettes and myself.
- Asalet mecbur bırakıyor.
- Noblesse oblige.
Böyle insanları olabildiğince nadir görmekle, bana büyük bir iyilik yaparsın.
But please oblige me by seeing such people as seldom as possible.
Bazı duygusal nedenlerle, efendim, biz de bu isteğinizi yerine getirmekten mutlu oluruz.
Well for certain sentimental reasons, sir, we'd be very happy to oblige.
Memnuniyetle.
Glad to oblige.
- Bu dansı bana lûtfeder misiniz, bayan?
- Will you oblige me, ma'am?
Polisi memnun etmek görevimdir.
Anything to oblige a cop, that's my motto.
Eğer polis ifademi almak isterse memnuniyetle veririm.
If the police want my testimony, I'll be glad to oblige.
Lagonda, ya da her ne ise ona katılamayacağım için üzgünüm.
I'm sorry I can't oblige that Lagonda or whatever you call it.
İhtiyacın olursa düğmeye bas, yardımcı olmaktan memnun olurum.
If you need any help with any buttons or things, I'll be glad to oblige.
Asalet gereği, kuşkusuz.
Noblesse oblige, doubtless.
Zahmet buyurup kibritinizi uzatabilir misiniz acaba?
I wonder if you could oblige me with a match.
Öyle bile olsa, böyle beceriksiz bir aptal gibi davranmayı bırakıp bir kerelik bana bir iyilik yapabilirsin!
Could you oblige me, for once, by not being so stupid?
Seni memnun etmek için bunu yapardım, Beer.
I'd do it to oblige you, Beer.
Siz burada bir danışmansınız, Doktor, bir misafirsiniz. Yetkinizi kendi işiniz için sınırlandırarak bana yardım edebilirsiniz. Mackey nerede?
You're an adviser here, Doctor, a guest, and you can oblige me by confining your authority to your own duties.
iyi onları mecbur edelim o zaman
Well, let's oblige them.
Onlara güzel bir ders verecektim... ama bu hoºlarina pek gitmez sanirim.
I was about to oblige them with some good clean fun... but I don't think they like the odds now.
- Lütfen Gilvray'in soruşturma kayıtları ile ilgilenin.
Please oblige with records of Gilvray inquest.
Lütfunuz yeter.
Happy to oblige.
Senin canını acıttığı kadar benim de canım acıdı, fakat asalet bunu gerektirir.
It hurts me as much as it does you, but noblesse oblige.
Bunu yapamazsın.
We can't oblige.
Daima zorunlu şeylerden zevk duyarım.
Always glad to oblige.
Onu memnun et.
Oblige her!
Eğer size de öyle davranılması konusunda ısrar ediyorsanız, bana da başka seçenek bırakmazsınız.
But since you insist on being treated as one, I have no choice but to oblige you.
Bütün seçkinler oradaydı.
Noblesse oblige, sort of
Zevkle.
Glad to oblige.
Bu sadece, şey çeşitli nedenlerden ötürü, sizden tek istediğimiz tüm bu şeyleri unutmanız ve de kimseye bahsetmemenizdir!
IT'S JUST THAT, UH, WELL, FOR VARIOUS REASONS, WE WANT YOU TO OBLIGE US... BY FORGETTING ALL ABOUT THE MATTER.
Yardım edebileceğimiz bir şey varsa...
If there's anything we can do to oblige you...
Hemen yatarsan çok sevinirim.
You'll oblige me by going to bed immediately.
Her kim beni buna mecbur bırakmaya kalkarsa onu öldüresiye döverim!
Whoever would dare to oblige me... I'd beat him to death!
İlk olarak, senin ceset sahile sürüklenmeyebilir.
First, your body may not oblige by drifting ashore.
Sadece bir arkadaşa iyilik.
Just to oblige a friend.
Mecbur değilim.
Can't oblige.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]