Octopus tradutor Inglês
878 parallel translation
Büyükbaba, Shin-chan'la mürekkep balığının arasındaki fark nedir?
What's the difference between Jjangoo and Octopus?
Shin-chan... Shin-chan mumdan resim yapabilir ama mürekkep balığı yapamaz.
Jjangoo can't be dried while Octopus can be.
Tepesinde kızarmış ahtapot ve az kavrulmuş kiraz domatesi. Az yanmış rezeneyle de mükemmelce tamamlanmış.
Topped with, uh, grilled octopus and slow-roasted cherry tomatoes, perfectly finished with micro bronzed fennel.
Ahtapot gibi kokuyor.
Smells like an octopus.
Pekâlâ bir ahtapota da dolanabilirdi.
He might as well have fastened to an octopus.
Baban ahtapot muydu senin?
Your father wasn't by any chance an octopus, was he?
- Bir ahtapotla güreşmek gibiydi.
- It was like tangling with an octopus.
Ahtapotu gibi de elin var.
Yes, and hands like an octopus.
Bu ahtapotu bir iple bağla, tamam mı?
Pass a line around this octopus, will you?
Her şey aynen eskisi gibi devam edecektir. Bir şey hariç. Bundan böyle İngiliz korkusuyla yaşamak zorunda kalmayacaksınız.
Everything is to go on exactly as before except that no longer do you have to live in fear of the English octopus.
- Ahtapot.
An octopus.
Hani kumsalda karşılaşmıştık da sen de ahtapot yakalamıştın. Hatırladın mı?
And the time when we saw each other on the beach and you caught the octopus... remember?
Ahtapotmuş gibi bir şeyler.
Well, you had moments of kind of making like an octopus.
Ayrıca yemeye cesaret edemediğim, ahtapot, ve bazı deniz hayvanları.
Also that other sea beast, the octopus, Which they say some people lack the fortitude to eat.
Özel tarifim, ahtapot cenini tatlısı.
It's my own recipe - - saute of unborn octopus.
Ahtapot cenini tatlısıymış.
Saute of unborn octopus.
Ahtapota ne dersiniz?
How about, uh, octopus?
Ahtapot.
Octopus.
- Hayır, ondan sıkıldım.
Have the octopus born up?
Küçük Pugsley'nin ahtapotuyla nasıl güreştiğini bir görseniz.
You should see little Pugsley wrestling with his octopus.
- Canlı ahtapot mu?
- A live octopus?
Kızları tavlamak için kullandığı bakış bu.
It keeps little Pugsley's octopus awake. The poor thing's getting rings under his tentacles.
Pugley'nin ahtapotundan nefret ettiğini biliyor musun?
Do you know she hates Pugsley's octopus?
Çarpık bir ahtapottan kim olsa nefret ederdi.
Anyone who'd hate an octopus is warped.
Onu patlayan dev bir ahtapotun kollarına çekebilirim...
I could lure him into a giant exploding octopus- -
Onları, Joker'in yaylı kutusuyla şu pencereden, denize fırlatacağız. Doğrudan Penguen'in patlayan ahtapotunun kollarına!
We shall spring them from the Joker's jack-in-the-box through that window, out over the sea and into the waiting arms of the Penguin's exploding octopus!
Ayağını buraya basınca, gizli yaylı kutum onu denize fırlatacak Penguen'in patlayan ahtapotunun kollarının arasına.
He puts his foot here, my secret jack-in-the-box fires shooting him over the sea into the waiting arms of Penguin's exploding octopus.
Teknede bir ahtapot var!
There's an octopus in the boat!
AHTAPOT
OCTOPUS
Ahtapot, tempura, teriyaki soslu tavuk soslu yosun, haşlanmış yılan balığı.
Octopus, tempura, chicken teriyaki seasoned seaweed, boiled eel.
Bu çok güzeldir, çiğ ahtapot.
Oh, you'll enjoy that. Raw octopus.
- Bravo, Julius Octopus, ödül olarak... Romaya gidip sirk izleyebilirsin.
- Bravo, Julius Octopus, as a reward... you can have a pass to go to Rome and see the circus.
- Ve Julius Octopus'u da kaybettik.
- And we lost Julius Octopus.
Ahtapota bayılırım.
I love octopus.
Sen önce o yakaladığın ahtapota anlat Simone.
Even that poor octopus was free once, Simone.
Ben en azından yakaladığım ahtapotu yiyorum.
At least I eat my octopus.
Sence Alva ve Bill bize ikram ettikleri o iğrenç ahtapotu yemiş midir?
Do you think Alva and Bill had that disgusting octopus they gave to us?
Fişek Morgan'ı üç kez teşyi edelim. Bu kasabayı Ames ahtapotundan kurtardı.
Three cheers for Swifty Morgan who saved this town from that octopus Ames.
Speed Gibson, Clint Barlow, Uluslararası Gizli Polisin usta operatörü amcası ve Clint'in yardımcısı Barney Dunlap namlı kötü adam Octopus'un suç kariyerini bitirmeye kararlı olarak Çin-Hong Kong'a geldiler.
Speed Gibson, Clint Barlow, his uncle, an ace operator of the International Secret Police, and Barney Dunlap, Clint's aide, have come to Hong Kong, China determined to end the criminal career of the notorious bad man, the Octopus.
O ahtopot gibidir.
He's like an octopus.
Ahtapod ve kırkayak farklı özellik gösterir.
An octopus or a centipede has a different plan.
Ahtapot, ahtapot!
Oh, oh, octopus, octopus!
Ahtapot, ahtapot bacağı.
It's Octo... Octopus tentacles.
Evet, ama bir örgüt gerekiyordu, ben de eski Octopus kültünü canlandırdım.
Yes, but I needed an organisation, so I revived the old Octopus cult.
Günde üç öğün ahtapot yiyordum ben.
You know I eat octopus three times a day?
İçim dışım ahtapot oldu be!
I got fucking octopus coming out of my ears.
- Sen kime ahtapot diyorsun? Kime olabilir?
Who are you calling an octopus?
Shin-chan ve mürekkep balığı mı?
- Jjangoo and Octopus?
Ahtapot mu?
An octopus?
- Ahtapot ister misiniz?
How about some octopus?
- Selam, küçük ahtapot.
Hello there, octopus.