Options tradutor Inglês
5,396 parallel translation
Teşekkürler.
go over our options. Thank you.
Yahudiler için seçeneğimiz var.
We've got kosher options.
O zaman diğer seçeneklerin ne?
Then what are your other options?
Başka bir seçenek?
Any other options?
Sana bazı seçenekler vereceğim.
I will give you some options
Bunlar iyi seçenekler.
Those are... good options.
Daha mantıklı... - Eşyalarımı toplamam lazım.
We have better options...
Başka seçenekler de var.
There are other options.
Masada hala seçenekler var.
There's still options on the table.
Yani beni öldüremezsin. Yani sadece iki seçeneğin var.
Meaning you won't be killing me and that you only have two options...
Bajrangi'nin yüzüne tüm kapılar kapanınca... çocuğu ailesine kavuşturmak için sadece bu seçeneği kalmıştı.
When all other options failed.. ... Bajrangi had only this one option left to reunite her with her parents.
Bajrangi'nin yüzüne tüm kapılar kapanınca... çocuğu ailesine kavuşturmak için sadece bu seçeneği kalmıştı.
When all other options failed.. Bajrangi had only this one option left to reunite her with her parents.
Menüde sekiz seçenek var.
Eight options on the menu.
Scott, burada seçeneklerim tükeniyor.
Scott, I'm running out of options here.
Tüm seçenekleri gözden geçirdim ve bence en iyisi bu.
I have examined all the options and I think this one is the best.
İki seçeneğimiz var.
We've got two options.
Ya da kapatırız ve seçeneklerimizi değerlendiririz.
Or you could close and we could reconsider our options.
Hayır, hala birkaç tane seçeneğin var.
No, you've still got plenty of options.
Yarasını kapat ve diğer seçenekleri göz önüne al.
Close her up and take a day to consider your options.
Diğer seçenekleri mi?
Options?
Seçeneklerini anladın mı Jacob?
Do you understand your options, Jacob?
- Aklımda iki seçenek var.
- It's one of two options I'm considering. - And the other option?
Burke kanıtı yok etti, seçeneğim kalmadı.
I'm out of options. All right?
Talia bulmakta seçenekler tükenirken...
As options dwindle in the search for Talia Lennox...
Diğer seçenekleri mi istiyorsun? Duyalım bakalım.
Want me to consider other options?
Korkarım ki, bunlar tek seçeneğin.
Well, those are your only options, I'm afraid.
Zack için yapabileceğin başka bir şey yoktu.
You had no other options for Zack.
Ondan sonra, seçenekler genişletebilir.
After that, options may expand.
Başka ne yapabiliriz?
Other options?
İki seçeneğin var.
You have two options :
Seçeneklerimizi hâlâ değerlendiriyoruz.
We're still weighing our options.
Yemekte nelerin olduğunu biliyorum.
I KNOW MY FOOD OPTIONS.
Peki ya seçenekleri açık tutmak adına büyüleri ve sözleri kağıda yazmaya ne dersin?
Yes, but for the sake of keeping our options open, why not write down your spells and incantations?
Dünya Oliver Queen'in hâlâ hayatta olduğunu öğrenince ARGUS'un seçenekleri kısıtlanır ve Waller'ın seni öldürmesi zorlaşır.
Once the world knows Oliver Queen is still alive, it will limit A.R.G.U.S.'s options, make it more difficult for Waller to assassinate you.
Seçeneklerimi değerlendiriyorum.
More like weighing options. What about you?
Diğer seçenekleri de göz önünde bulundurmak en iyisi.
But... it might be best to consider other options.
İki seçeneğin var, Ray.
You have two options, Ray.
Sanki önünde yalnızca o iki seçenek varmış gibi konuşuyorsun kızım.
Well, you speak as though they are the only two options before you, my daughter.
- Seçeneğiniz yok gibi.
Have any other options.
Tamam, hadi seçeneklerimiz hakkında konuşalım.
Okay, let's talk about your options.
Seçenek yok.
There are no options.
O sekiz ceset Petrov'a seçenek sundu.
Those eight bodies give Petrov options.
Elimizden geleni yaptık ama ilik nakli olmayınca pek bir seçeneği kalmadı.
Well, we did everything we could for her, but without that transplant, she didn't have many options.
Yani önümüzde üç seçenek var.
So we have three options :
Benim bilmediğim seçeneklerin mi var?
What, you have other options here I'm not privy to?
Seçeneklerimiz neler?
What are our options?
Bak, burada iki seçenek olduğunu sanıyorsun.
See, you think there are only two options.
Yani, iki seçeneğiniz var. İtiraf edip ailenizi yüksek profilli bir cinayet davasından korumak,
So, you have two options... confess and spare your family the horror of a high-profile murder trial...
Seçeneklerim neler öğrenmek istiyorum.
I want to know what my options are.
Bana seçenekleri söyle.
Give me options.
Seçenekler önünüzde.
You have your options.