Ordered tradutor Inglês
10,727 parallel translation
Hayatında hiç özel menü sipariş etmedin!
Like you've ever ordered the special in your life!
Çünkü aptal bir içki istedin.
Why? 'Cause you ordered a dumb drink.
Bence doktorun emrettigi sey tam olarak bu.
- What? I think this is just what the doctor ordered.
- Yeni sipariş vermiştik.
We barely just ordered.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ma'an'daki gaz saldırısını onun emrettiğine dair yeni delillere sahipmiş.
Apparently, the ICC has new evidence that he ordered the gas attack on Ma'an.
- Yazının kısaltılmasını isteyen kişi editör.
Who? The person who ordered the article shortened in the first place. The editor.
Bir keresinde bir çizgi romanın arka kapağından casus gözlükleri ısmarlamıştım.
I ordered some spyglasses off the back of a comic book once.
- Heyworth. O piçin oğluna beklemede kalması emredilmişti.
That son of a bitch was ordered to stand down.
Belki Mona için sipariş verdi, ama yeni eline geçti. Belki anneler günü içindir.
Maybe he ordered it for Mona and it just got in.
Dağıtıcı bayii fazla sipariş etmiş. Kuzenim de yaratıcı bir envanter yönetimi uyguladı.
The distributor over-ordered, my cousin did some, uh, creative inventory management.
Nathan herkesin geri dönmesini söyledi.
( knocking ) - Nathan's ordered everybody back to the Bullpen.
Bir kaç striptizci istediğimizi söyleyelim.
Let's say we ordered a couple of strippers.
Orduya Philadelphia'yı boşaltma emri verdi.
He's ordered the army to evacuate Philadelphia.
Groupon'dan 1 alana 1 bedava prostat testi alıyor.
He ordered a Groupon for two-for-one prostate exams.
İstemedi, emretti.
- He didn't ask you. He ordered you.
Kocam fildişi bir kurutucu sipariş etmiş.
My husband ordered an eggshell dryer...
Tek bir teröristi haklamak için masum sivillerle dolu koca bir köyü yerle bir eden hava saldırısı emri verdin.
You ordered a drone strike... that wiped out an entire village of innocent civilians so you could get one terrorist.
- Tam istediğin gibi.
- Just like you ordered.
Bu günün geleceğini umarak fazladan sipariş vermiştim.
I ordered extra, hoping this moment would come.
Sizden öyle gelişigüzel sessiz olmanız istenseydi nasıl olurdu?
Well, how would you like to be ordered to randomly be quiet?
Bu da 2011'de ısmarlanmış.
This one was ordered in 2011.
Doğru söylüyor. Babam bunu zamanında parası verken sipariş etmişti.
That's right, my father ordered this for me when he still had money.
Yeni ağaç makineleri sipariş ettim.
I have ordered new forest machines.
Evet, isteğiniz üzerine acil meselelerle ilgilendik.
I have only taken care of only the urgent things, as you've ordered.
Vali, idamının planlandığı gibi olmasına karar verdi.
Governor has ordered your execution to proceed as scheduled.
Şöyle ki, bürom Mary Hart'ın mali durumunu temsil ediyor ve mahkeme tarafından bu göreve getirildim. Mahkeme, ilerideki bütün mal varlığını değerlendirmem için.
Well, my firm is repping all of Mary Hart's finances, and I've been ordered by the court, the court, to assess all future assets.
İzin verildi.
So ordered.
- Anne, Jamal'ın asistanı prova yaparken sahneye daldı,... ve toplantıya gitmemi emretti.
- Ma, Jamal's assistant busts onto the mixing stage while I'm rehearsing, ordered me to come to some meeting.
Arabadayken geri dönmenizi emretmiştim, ama bana aldırış etmeden direkt pusuya gittiniz.
I ordered you to turn that car around, and you ignored me and drove straight into an ambush.
Ona seni terk etmesini emrettiğim için yat kalk bana dua et.
You should be glad that I ordered him to dump you.
Bunu asla yapmam ama çaydar siparişi vermiştim.
I never do this, but I kind of ordered rye.
Benim komutamdayken onlara asla sebepsiz yere saldırı emri vermezdim.
I never would have ordered an unprovoked attack when I was in charge.
Bütün vatandaşların evlerinde kalması emredilmiştir.
All citizens are ordered to remain indoors.
Kendiniz çıkmazsanız emirle çıkartılırsınız.
Will you not na father I you ordered out.
Görevlilere kapatmalarını emrettim.
I ordered them to pull the plug.
Seni emredildiği üzere götürüyorum.
I'm delivering you as ordered.
Düşman güçlerine büyük çaplı saldırı emrinde mi bulundun?
Ordered a full-scale assault on the enemy forces?
Neyin peşinde olduğunu öğrenene kadar ekibe örnek mahkumlar olmalarını emrettim.
So until we can find out what he's up to, I ordered the team to behave like model prisoners.
Bir de bu kitabı sipariş etmişsin!
And you ordered this book!
Buradayım çünkü ikimizin de hesap verdiği aynı kişi tarafından burada olmam emredildi.
Huh? I'm here because I was ordered to be here by the same man we both answer to.
Peki ya açıkça emredilseydi?
And if it were expressly ordered?
Vali, heykelin tapınağa emniyetlice ulaşımını sağlamanızı emretti.
The governor has ordered you to ensure its safe passage to the temple.
Ama kral ve kraliçelerin hüküm sürdüğü, köpeklerin sadık davrandığı ısmarlama dünya çökmek üzereydi.
But the ordered world, where kings and queens ruled and dogs behaved obediently, was about to collapse.
Liderlerden biri Hafizullah Emin'di ve devrimden sonra, devrimdeki rolü hakkında bir film yapılmasını emretti.
One of the leaders was Hafizullah Amin, and after the revolution he ordered a film to be made about the role he had played.
Amin reformlara karşı gelen herkesin hapsedilmesini veya öldürülmesini emretti.
Amin ordered that anyone who opposed the reforms should be thrown in jail or killed.
Üç köfteli, üst üste dizilmiş 1 ve 2 numaralı menüleri sipariş ettim. Patates kızartması ve ketçapla beraber!
Three beef patties, stacked vertically, ordered in window number 1, picked up in window number 2, with fries and a side of fancy ketchup packets!
Hep aldığı Berry Medley yerine bu sefer öğle yemeğinin yanına patates aldı.
And she ordered fries with her lunch instead of her usual mixed berry medley.
Hayır, Falcon kendisine emredileni uyguladı fakat hiçbir askeri rütbe tertiplikten üstün olamaz.
No, Falcon did exactly as he was ordered to do. But no military rank can trump brothers-in-arms.
Hakim Martinson'a temizlemesini söyledi ama temizlemedi!
The judge ordered Martinson to clean it up, but he didn't!
Siparişini internetten vermiş olabilirim!
I may have ordered... online!
Galiba gereğinden fazla cupcake tişörtü sipariş etmişiz.
Well, I think we ordered too many of our cupcake tees.