Oylemi tradutor Inglês
870 parallel translation
- Gerçekten öylemi acaba?
Did you indeed?
- Size öylemi görünüyor?
Is that how it seems to you?
- Öylemi?
He's a Chinese! - Yeah?
Gerçekten öylemi düşünüyorsun?
Really think so?
Öylemi, Ollie?
Didn't we, Ollie?
Majestelerinin mallarını tahrib etmek, öylemi?
- Rabble, cutthroats, criminals!
- Öylemi?
- Are they?
- Öylemi dersin?
- You think so?
Biri kaçtı öylemi?
An escape, eh?
Sende onu bırakıp gitmesine izin verdin öylemi.
So you just let the lady walk out and ride away, eh?
Hayır, seni işe alamam. Bu çok tehlikeli. - Ah, öylemi?
No, I can't hire you, it's too dangerous.
Sence öylemi, Paul?
Did I, Paul?
15 mil öylemi?
Fifteen miles, eh?
Öylemi dersin?
Think so?
- Öylemi, özür dilerim.
- Oh, sorry.
Kardeşi telgraf göndermiş, öylemi?
Her brother sent a cable?
Öylemi?
You do?
Öylemi görünüyorum?
Am I looking cocky?
- Öylemi düşünüyorsun?
- Do you think so?
Öylemi?
You think so?
Öylemi?
Cooperated?
Kanunu kendi ellerine almak, Öylemi? - Hayır. Sadece seni.
Take the law into your own hands, is that it?
Mahkumlar desteklemiyecekler ve, generaller de bundan hoşlanmayacak öylemi?
And the generals will not like it? That's a fact. I guarantee it.
Oh, öylemi.
Oh, you... are.
Öylemi yaptın.
But you did it. Mm-hmm.
Oh, öylemi?
Oh, she will?
Yani, alkol, partiler ve kadınlar, öylemi.
That means liquor, wild parties and girls.
Demek yeni gelin bu, öylemi?
Is this your little bride?
- Oh, öylemi...
- Oh, yes.
Anlıyorsun, öylemi?
You do, huh?
- Kompliman diyorsun, öylemi?
- Oh, you would, would you?
- Öylemi?
- It is?
Öylemi.Tabi. Dürüst olayım.Ben!
You were... Sure! Honest, I was!
Yalnızca beni görmedin, öylemi?
You didn't just see me, did you?
Öylemi düşünüyorsun?
She seemed angry.
- Öylemi?
So?
- Öylemi?
- So?
Öylemi, ve nedir o?
What is it?
Öylemi, Hanımefendi?
Have you, señora?
Bir şekerleme uzmanı öylemi?
An expert on sweet-making, are we?
Söylesene şerif, sadece bunu söylemek için geldin, öylemi?
Say, sheriff, you got a little one coming along, right?
Öylemi düşünüyorsunuz?
You think? What is that?
Kağıt parçası, öylemi?
Piece of paper, huh?
- "Orasını bana bırak", ha öylemi?
- "Leave it to me", huh?
Görebildiğim kadarıyla, tüm bu insanlarla paylaşmak zorundayız, öylemi?
From what I can see now, we have to share with all these people, huh?
Öylemi dedim?
Did I say that?
12 gün, öylemi?
Twelve days, huh?
- Oh, öylemi?
- Oh, yeah?
Her zaman, öylemi?
So, all the time, eh?
Cevap vermeyi reddediyorsun, öylemi?
You refuse to answer, eh?
Öylemi dersin?
They do?