Oyster tradutor Inglês
635 parallel translation
İnci sonsuza dek saf kalır istiridye, incinin etrafında çürürken.
The pearl stays pure forever, while the oyster's flesh rots around it.
Güzel, dumanlı aşırı duygusal istiridye güvecine ne dersin?
How about a nice, thick, gooey oyster stew?
- Bozkır istridyesi, efendim.
- A prairie oyster, sir.
Bozkır istridyesi mi?
Prairie oyster?
Bil milyon yumurta bıraktıktan sonra dişi istiridye cinsiyetini değiştiriyor.
-... the female oyster changes her sex. - Hmpf. I don't blame her.
Avucum istiridye kabuğu gibi.
My palm looks like an oyster shell
Ne zaman kasabaya gelse ilk önce midyeciye giderdi.
Only every time he came to town he went to the nearest oyster house.
Yani midye kötüydü!
The oyster, I mean.
Belki bu ay orada içinde "R" olan istiridye yemişsinizdir.
Maybe you've eaten an oyster in a month that had an "R" in it.
Dünya ayaklarının altında, her türlü imkanlarıyla.
The world's his oyster, with an R in every month.
İçinde istiridye olmayan istiridye kabuğu gibiydi.
Like an oyster shell without an oyster in it.
Karşınızda istiridye, Madam.
Well, here is the oyster, Madame.
- Ben çiğ yumurtalı istiridye ile başlayacağım. - Tamam hanımefendi.
- I'll start with a prairie oyster.
Ben de o istiridye ile başlayacağım.
I'll start with a prairie oyster, also, whatever it is.
- Bir istiridye nasıl inci doğurabilir?
How could a oyster give birth to a pearl?
- Bir istiridye nasıl istiridye doğurabilir?
How could an oyster give birth to an oyster?
O zaman neden bu gece seninle istiridyecide buluşmadı?
Then why didn't she meet you at the oyster bar tonight?
Şimdi de eğlence dünyasının tüm kapılarını açan iki genç kadın.
And now, two young ladies... who have found the amusement world their oyster.
İstiridye güzel şey.
Oyster is a beautiful thing.
Bu güzellik bir istridyenin içinde.
Such beautifulness goes into making an oyster.
Ama anne istiridye göz kırptı ve sadece ağır kafasını salladı.
[Dee] But Mother Oyster winked her eye and shook her heavy head
Vakti değildi istiridye yatağından ayrılmanın ve farkındaydı kalmanın.
She knew too well this was no time to leave her oyster bed
Oh, hem de iyi bir ders, tabii eğer bir istiridyeysen.
- Oh yes, a very good moral. If you happen to be an oyster.
"İstiridyede inciden çiçekler yapıyor."
"ln the oyster He makes the pearl blossom"
Hayır, seni istridye kafalı, Baron Gruda'nın.
No, you oyster-head, Baron Gruda's.
"Oyster Bay'li Tyson ailesinden Elizabeth Tyson ile."
"The girl is Elizabeth Tyson of the Oyster Bay Tysons."
Onu şu Oyster Bay'deki Rufe Watries'e satayım diyorum.
I thought I'd sell her to this fella, Rufe Watries, at Oyster Bay.
Bozkır istiridyesi.
It's a prairie oyster.
Londra senin istiridyen ve ben onu senin için açabilecek adamım dostum.
London is your oyster, my dear boy and I'm the one who can open it for you.
Şu kömürlerden biraz getir, ona dev istiridye güveci yapayım.
Bring some of those coals, and I'll cook up a giant oyster stew.
Spesiyalitemiz dev istiridye güveci geliyor.
One giant oyster stew special, coming up.
Bu dünyadaki her şeye sahip olabilirsin.
Anything you want, boy! This world is your oyster!
1965 Rolex Oyster Perpetual.
1965 Rolex Oyster Perpetual.
Ve bu kesinlikle su geçirmez, efendim, ütülenmez ve, çikolata, istiridye veya rahip grisi renkleri var.
And it is of course Sanforized, sir, non-iron, and also available in chocolate, oyster or clerical grey.
Ve istiridye kabuklu ucuz restoranlarda.
" and sawdust restaurants with oyster shells.
Bu giysiler tutkumu ateşliyor. Evet.
Oyster dressing makes me passionate.
Garson gibi giyinip istiridyeyi kim...
- Who? - Cornelius Hackl! Who dressed up as a waiter at the Fifth Avenue Hotel and took an oyster and dropped it right down -
Ve şurada, midyelerin üzerinde Formula İki yarışları var.
And over there on the oyster beds, formula two car racing.
Bende peygamber sabrι var.
I got the patience of an oyster.
Bana, bir istiridye çatalı verin.
Give me an oyster fork.
İhtiyacınız olan şey için bir istiridye kadar değersizim.
I'm as worthless as an oyster for what you need.
Naneli prairie istridyesi sanırım?
Peppermint prairie oyster?
Bu prairie istridyesiyle, sizinle evleniyorum.
With this spiked prairie oyster, I thee wed.
* * * Dünya senin istiridyen.
The world is your oyster.
Deli bir poyraz kuşuna benzedin.
You look like some crazy oyster-bird
Bir hafta sonu Oyster Körfezine gittim Fas yönetimi devrilmiş.
All I have to do is go to Oyster Bay for the week end and the government of Morocco falls.
Eğer sokakta bir köpek gibi karşılanmak istiyorsanız yediğiniz her istiridye ile hayatınızı riske atmak ve hesabı görünce kalp krizi geçirmek istiyorsanız doğruca Délices de l'Océan'a gidin.
If you like being received like a dog in a bowling alley risking your life with every oyster you eat having a heart attack when you see the bill go straight to the Délices de I'Océan.
ve dünya senin istiridyendir, böyle ezberle onları.
And the world's your oyster, so swallow it.
Küçük bir pislik parçası bir istiridyenin içine girer. Ve sonunda paha biçilmez bir inci olur ve senin gibi güzel bir kızın boynunu süsler.
A tiny piece of grit makes its way into an oyster which eventually becomes a pearl of great price hanging round the neck of a pretty girl like you.
İstiridye büyük acı çeker.
The oyster nearly dies.
Böyle şeyler işte.
Or you eat a bad oyster and you got to get the stomach pump.