English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ P ] / Pda

Pda tradutor Inglês

336 parallel translation
Eğer bunu ortaya çıkarırsak da halkın gözünde polis teşkilatının güçsüz olduğu görünür.
If we go all the way then PDA say we're weakened in law enforcement.
Peki PDA davası?
And the PDA case?
Şu anda sadece PDA davasını bilmek istiyorum, başka bir şey değil.
I just want to know about the PDA case, nothing else for now.
Cep telefonları ve el bilgisayarlarıyla... PDA ve fax modemlerle iletişim sayesinde... tümüyle sanal bir biçimde birbirimizle haberleşebileceğiz.
Communicating by cellular phone and hand-held computer PDA and built-in fax modem we can relate to each other as pure consciousness.
Hayır, ama PDA'ya indirilmiş bir not var.
No, but we think there's an itinerary downloaded onto a PDA.
Arkamda oturan sarışın adamın çantasında PDA var.
The blond haired man sitting behind me has a PDA in his briefcase.
PDA'yı aldın mı?
Did you get the PDA?
Gece kulübündeki cesetlerin birinde bir PDA bulduk.
We took a PDA of one of the bodies in the night club.
Denedim ama onun güvenini kazanıpda onu konuşturamadım.
I tried, but I couldn't unlock her enough to trust me.
El bilgisayarımı alıp, Langley'ye e-posta gönderebilirim.
I can get to the PDA and email Langley.
PDA'na baktım.
Um, I looked in your PDA?
Oh, PDA.
Oh, the PDA.
ETG.
PDA.
Kulağıma bir şeyler fısıldıyor gibi yapıp elimin kalçanda olması gayet uygunmuş gibi davranabilirsin.
Thanks. What is it? It's a PDA cell phone and digital assistant.
El bilgisayarında öldürülmesine değecek ne vardı acaba?
I wonder if whatever was on his PDA was worth killing over.
Çektiğin görüntüler benim cep bilgisayarıma aktarılacak. Marshall bıçak altına yatmış birinin yaralarını, dikişlerini ya da dokularını gösterecek bir tür program yükledi.
It will transmit images back to my PDA that Marshall programmed to identify fractures, scar tissue, or implants.
Ben eski cep bilgisayarıyla girdim.
I got in on the old PDA.
Benimkisi bilgisayarlı telefon. Sığmaz ki.
OH, YOU KNOW, I HAVE A COMBO PDA PHONE, AND IT'S NOT GONNA FIT.
- Evet, ama başka şeyler de vardı sakız, pul, cep bilgisayarı gibi.
- Did you volunteer? - Yes, but there were other things... like gum, stamps, my PDA.
Cep bilgisayarı gibi bir şeyin bel klipsine benziyor.
Looks like a belt clip for a PDA of some kind.
Danny'nin cep bilgisayarını mı?
Danny's PDA?
Soruları yırttım, cep bilgisayarını okyanusa attım.
I shredded the exam and threw the PDA in the ocean.
Ayrıca cep bilgisayarı.
Seconds as a PDA.
Yani Bay Fugu ve cep bilgisayarı, iki iş adamıyla yemek yediğini doğruluyor.
I mean, Mr. Fugu and the PDA confirmed she was eating dinner with two businessmen.
Cep bilgisayarın var mı?
You got a PDA?
Saat 01 : 57'de, birisi senin el bilgisayarından kızılötesi yardımıyla bilgi çalmış.
At 1 : 57 a.m., someone used an infrared port to download information from your PDA.
Cep bilgisayarımdaki bilgiler karıştırılmış.
Data from my PDA was scrambled.
Cep bilgisyarım gibi?
Like my PDA?
Güzel bir PDA.
Nice PDA.
Cep telefonu ve internet bağlantısı özelliği de olan bir PDA.
It's a PDA plus cell phone and internet connection.
Cüzdanını yürüttü ve çiçekçinin telefonunu aldı.
He went through your purse and got the phone number off your PDA.
Tamam, Keith bana bir iyilik yapıp, halk arasında bu davranışları minimuma indirir misin?
Okay, Keith could you just do me a favor and keep the PDA to a minimum.
Romantizm, boktan şiirler, aşk da yok.
There's no romance, no crappy poetry, no PDA and no spooning.
Ortalık yerde yapmaya alışık değilim.
Not a fan of the PDA.
Bütün çocukların iPOD'lari, son model cep telefonları var benimse ucuz bir cep telefonum bile yok!
All the other kids got iPod, PDA cells, PSP, I don't even have a cheap cell phone.
E-mail adresini, Jeff'in PDA'sında buldum, ve bunu sorabilirim diye düşündüm.
I found your e-mail address in his PDA, and I thought I'd just ask.
Peki ya PDA davası?
And the PDA case?
Sadece PDA davası ile ilgilenmeni istiyorum, şu anda başka bir dava olmaz.
I just want to know about the PDA case, nothing else for now.
Şimdi O'nun pozisyonunu benim PDA'ma aktar ve aranmaya hazır bekle.
Good work. Now download his position on my PDA. And stay reachable.
Chloe, ben Jack. Binanın havalandırma düzeninin planını bulup, PDA'ime gönderebilir misin?
Chloe, can you get the schematics for the AC configuration?
- Koordinatları Jack'in PDA'ine gönder.
Download the coordinates to Jack's PDA.
Ondan sonra el bilgisayarı.
After that we go for the PDA.
Ceketinden el bilgisayarını aldı.
Did you just see that? She just palmed the PDA from his jacket.
Tambor'un el bilgisayarını kopyalıyorlar.
They're cloning Tambor's PDA.
El bilgisayarı hâlâ Nadia'da.
Nadia's still got his PDA.
Sydney adamın ajandasını kopyalamak için ne kullanıyor?
So should show us which lab the glass is in. What's she using to clone his PDA?
Bir doktor 4 hastasını bırakıpda kadınlarla eğlenceye gitmez.
You know what I'm saying? Doctors can be strange characters, too.
El bilgisayarı şarj cihazı var ama el bilgisayarı yok.
Well, there's a PDA charger, no PDA.
- Avuç içi bilgisayarı o.
It's PDA, you can call it a Palm Pilot.
Dijital ajandası ceketinde. Tamam, güzel.
He has the PDA in his jacket.
Yani cazibeni kullanmalısın. Bu, Amsterdam'da yaptığınız kütüphaneden bile daha zarif. Teşekkür ederim.
The PDA - - it's protected with a handwriting recognition software, so time to turn on the charm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]