Permit tradutor Inglês
2,823 parallel translation
Bunun için iznimiz var.
Oh, we have a permit for that.
Buna ruhsatı nasıl aldın?
How the hell'd you get a permit for this?
İznim var.
I got a permit.
Evet, alanı hazırlamak için fazladan zaman istemenizi takdir ediyorum ama bu bir ulusal güvenlik meselesi.
Yes, I-I appreciate that you require extra time to permit the area, but this is a national security matter.
Vefat eden bir akrabanın mirasına talip olmak için. 15 yerine 14 buçuk yaşında sürücü aday adayı olmak için.
Claim an ineritance from a deceased relative, to obtain a learner's permit at age 141l2 instead of 15.
Görünüşe göre üniversite psikomotor becerinizi geliştirmeniz için verdiğim beyanda "saçmaladığımı" düşünmüş, bu yüzden kullanacağımız asıl ekibi Cheesecake Fabrikası'na götürmem için izin vermedi.
As the university did not permit me to bring the equipment we'll be using to the Cheesecake Factory, because apparently, I'm ridiculous I've provided substitutes which will exercise your fine motor skills.
Burada yaptığımız her şeyi bunun için riske atmana izin veremem.
I will not permit you to risk everything we are doing here.
İzin belgesi.
Here's the permit.
O zımbırtıları iznin olmadan satamazsın.
You can't sell that stuff without a permit.
Sevimli banliyö sakinlerimizden herhangi birisinin 44'lük bir silaha sahip olup olmadığını Ateşli Silahlar veri tabanında araştırmak ister misin?
Want to run our friendly neighborhood suburbanites through the National Gun Permit Database, see if any of them own a.44?
Anlaşmamıza göre izni istediğimiz zaman iptal edebiliriz.
According to our agreement, we can revoke the permit at any time.
Müdür Vance, eskortum olmadan dolaşmama izin vermiyor.
Director Vance will not permit me to be without an escort.
İzin alamadı.
She couldn't get a permit.
Plaj yönetiminden izin almayı unutmuşum ve,
It's not like i forgot to get the permit at the beach,
Hayır, Gimlet'in önündeki kaldırımı kontrol etmek için izin isteğini faksladım.
No, I already faxed the permit to control the sidewalk in front of Gimlet.
Tek bir izin bile almadım.
I didn't get a single permit.
Ruhsatım da var, iznim de.
I got, like, a permit.
- Baba, Acemi Sürücü İzni * aldım ama annem arabasını sürmeme izin vermiyor.
Dad, I got my learner's permit But mom won't let me drive her car.
Haley geçici ehliyetini yeni aldı.
Haley just got her learner's permit.
Axl'dan bahsediyorsunuz... Kendisi burada çünkü sürücü adayı ve ona araba almayı düşünüyoruz.
Oh, you're talking about Axl who is here because he got his learner's permit and we are thinking of buying him a car.
"Sürücü adayı" belgeni aldın, değil mi?
You have your learner's permit, right?
" Tüm gerizekalı piç kurularının, silahlarını o kasaplara satmadan önce, izinlerinin süresinin dolup dolmadığını kontrol etmesi gerekir.
"All the stupid bastard had to do " was run a permit check the way he was supposed to " before he sold the damn gun
Katliamın tetikçisi, bir rehine dükkanından herhangi bir izin gerekmeden silahı almış olmalı. Hakimin ona psikiyatrik yardım almasını söylemesinden hemen sonra.
The gunman at the massacre was able to purchase a weapon at a pawn shop without a permit even after a judge ordered him to get psychiatric counseling.
Daha fazla başvuru olursa çekiliş yapmak zorundayız.
If more people apply, we permit to make up by lot.
Burada yaptığımız her şeyi bunun için riske atmana izin veremem.
You know that! I will not permit you to risk everything we are doing here.
Bayan Lewis, izninizle size bu gerçek 100 dolarlık banknotu sunmak istiyorum. Bu beni evinize davet etme nezaketini gösterdiğiniz için küçük bir hediye.
And Mrs. Lewis, please permit me... to present to you this crisp 100-dollar bill as a gift... in exchange for your kindness in allowing me into your home.
Bir yemekle bir haftalık iyileşmeyi tersine çevirmenize izin veremem. Nasıl?
I will not permit you to undo a week of recovery with a single meal.
Müsaadenizle.
Permit me.
Böyle bir şeye karışmasına, hele hele onun yokluğundayken olmasına izin veremezdi.
And he would not permit her to have any part in this business, at any rate, in his absence.
Çalışma izni hariç.
Except for a work permit.
İzniniz yok.
You don't have a permit?
Eyalet izni olmadan katırla kanyona geziye çıkamazsınız.
Well, you can't take a mule trip into the canyon without a backcountry permit.
İzin nereden alabilirim?
Um, where do you get a permit?
Bu kadar geç kalmışken bize izin alabilir misin?
Can you get us a permit this late?
Ama bize izin alabilir.
Yeah, but he can... he can get us a permit.
İzin aldın mı?
Did you get a permit?
İzne uymak zorunda olduğumuz broşürde bunu okumadım.
Didn't I read in one of those brochures that you're required to stick to the permit?
Henry bize izin almıştı ama. Gelmediğimizi anladıklarında bizi bulmak için birilerini gönderirler, bu yüzden herşey yolunda.
But Henry got us a permit, and when he doesn't show up, they're gonna know that we're missing and they're gonna send somebody to come looking for us, so it's okay.
Gerçekten Henry'nin izin aldığını düşünüyor musun?
Do you really think that Henry actually got a permit?
İznimiz.
It's our permit.
İşte izin belgeleriniz.
Here's your permit.
Ve polis niçin soruşturmayı senin yapmana izin verdi?
And why do the Police permit that you should ask questions during the interviews?
İzin verirsen seni tanıştırmak istiyorum.
I'd like to introduce you, if you'll permit it.
Bunu doğrudan yapamaz, Sayın Yargıç, bunu doğrudan soramaz.
That's doing indirectly what Your Honor won't permit him to do directly.
Lakin, kabul...
However, permit -
Biliyorsun. Bir gün... yalnızca bir gün, politikacıları avlama günü olsa keşke. Amin.
I wish that one day permit hunting politicians.
İzin verirsen, Kategori iznini göreyim.
So, let me see your category one permit.
Ehliyet için doğum belgeme ihtiyacım vardı.
I needed my birth certificate to get a learner's permit.
Acemi sürücü izni varmış.
Apparently, she has her learner's permit,
Neyse...
Well, if you'll just permit me to search the room? You'll do no such thing!
Elbette.
Oh, I can get you a permit.