Pick tradutor Inglês
51,037 parallel translation
Çekin millet.
Pick it up, folks.
Şimdi şunu al ve Tower One'a götür.
Now pick that up and take it to Tower One.
O çekmeceri neden seçtin?
Why'd you pick that drawer?
Onu al.
Pick it up.
Bir müzik seçmek istiyorum.
I want to pick a song.
Bir şey seç işte.
Just pick something.
Keskin bir şey olsaydı o kilidi açabilirdim.
We had something sharp, I could pick that lock.
Bir peçete alıyorlar, Bir peçete al Ve sonra burada böyle kir var.
They pick up a napkin, you pick up a napkin and then you have dirt under here like this.
Hadi, kaldırın.
Come on, pick up.
Mark, ayağa kalk.
Mark, pick up.
Yemek için oturursan, Plastik çatalını alıp,
Every time you sit down to eat, as you pick up your plastic fork,
- Huy mu? Doyle Brunsen'in süper sisteminin bir kopyasını al.
Pick up a copy of Doyle Brunsen's Super System.
- Eline al.
Pick it up.
Sen al.
You pick it up.
- Yakalayalım mı Çavuş?
Shall I pick him up, Sarge?
Birini seçmek zorundasın.
You had to pick one.
- Arkadaşımız bizi alacak. Pekala.
- Our friend will pick us up.
İşi sürekli boşluyorsun.
Gonna have to pick your feet up.
- Senin götürmen lazım, benim yapacak işlerim var... - Hayır, hayır.
You got to pick him up,'cause I got stuff I got to do... no, no.
3 saat sonra, Rob Novak, 25 kiloyu almaya gelecek.
In three hours, Rob Novak's coming to pick up 25 kilos.
Arabana al.
Pick him up.
Yolda seni almak bana kalmıştı.
It was up to me to pick you up on the road.
- Montana'yı seçmelisin.
- You should pick Montana.
Haydi! Devam!
Pick it up!
Beyaz pikap kamyonet.
White pick-up truck.
Örümcük, beyaz pikap kamyoneti ara.
Droney, scan the ship for a white pick-up truck.
Biz artıkçılarız.
We have to pick up after them.
Beni dönüşta alırsınız, olur mu?
You could pick me up on the way back ok?
Fakat şeyler çekilecek mi?
But will things pick up?
Sadece hangi arkadaşı seçmeye çalışıyorum Şimdi yanıma getirmek Çünkü herkes gibi gitmek istiyor.
I'm just trying to pick which friend to bring with me right now because, like, everybody wants to go.
Buraya ulaşmak için ihtiyaç duyduğumuz uzun bir bina var mı? Bizi üst kısmında bulabilir misin?
Is this a tall building that we need to get to so you can pick us up on the top of it?
Bir noktada zehirini alman gerekecek.
At some point, you're gonna have to pick your poison.
Gelip bizi almaları için birilerini ararız.
Call someone and get someone to come out here and pick us up.
Şimdi küreği al.
Now pick up the shovel. Pick it up!
Küreği al!
Pick up the shovel!
- Ben bu kilidi açacağım.
- I pick this lock.
- Ağır bir şeyler alacağız.
- Pick up something heavy.
Aç şu telefonu!
- Huh? - Pick up the phone!
- Niye açtın?
Why did you pick up the phone?
Sorun her neyse, hızlanın.
Whatever the delay, pick up the fuckin'pace.
Belli ki burada bir çiçek kopardığında böyle oluyormuş.
Apparently, that's what happens around here when you pick a flower.
Kilidi açmaya çalışabilirim.
I could try to pick the lock.
Sen seç.
Take your pick.
Zaman geçiyor.
- Come on, just pick one.
Bunların ne kadar kötü olduğunu görmek enerjimi artırıyor.
Seeing how awful these are is a real pick-me-up.
Gün belirleriz.
We'll pick one day.
Ben seni alırım.
I'll pick you up.
Bu gece teslimde görüşürüz.
Go to the yard tonight to pick it up.
Sadece birini seç.
Just pick one.
Sadece biteni alıp eve gitmeliyiz.
We just need to pick up the ending and go home.
İki elinle kavra.
Pick it up with both hands.