Plank tradutor Inglês
450 parallel translation
Rutherford, Kelvin'in argümanının temel dayanaklarından birini sarsmıştı.
MANNING : Rutherford had removed a central plank of Kelvin's argument.
Son gördüğümden beri gemisi suya epey batmış.
He's a plank deeper in the water than he was the last time we seen him.
Ben zaten bu kalasın üzerinde 10 kez yürüdüm.
Aw, I've walked the plank 10 times already.
Beni siyasetinize alet edemezsiniz.
You'll not make me a plank for your politics.
Kalas gibi bir adamdır o.
He's stiffer than a plank.
- Keresteleme işi de -
- And plank it out -
- Şu tahtaya bir bak.
- Have a look at that plank.
Plank, Kip, jonas, hepiniz yukarı cıkın ve bakının etrafa
Plank, Kip, Jonas. Up top and have a look around.
bu uzun sürmeyecek Lafe... vahsi düşüncelerin var mı?
PLANK : This thing ain't going on much longer, Lafe. In case you're getting any wild ideas Cole Smith wouldn't like you getting mixed up in this.
Plank bizim diğer gercek sert ve acımasız ova sakini 22 lik ayağında pranga gibi lekeler.
Plank, our other real plainsman, hard and bitter with chain-gang scars on his legs at 22.
size ne oldu?
PLANK : What kept you fellers?
eğer bizle alay edecek olsalardı, Onlar böyle sert ve bağırarak yürümezlerdi
PLANK : They wouldn't be a-stomping and a-yelling if they aimed to fool with us.
Tahmin et bu cole smithi gün ışığına kadar korkutacak tabi oradaki cole smithse eğer değilse zamanımız oldukça kısıtlı
Guess this will keep Cole Smith scared away till daylight. If it is Cole Smith out there. PLANK :
Plank atlara su verildimi?
Plank, horses all watered?
Belkide şefe bir bakacaklar ve gidecekler kızıldereli atları heryere iz bırakmışlar onlarla dalga gecmeyecekler
Maybe they'll just take a look at the coach and ride on. Indian ponies made tracks all over. PLANK :
Plank, Jonas, asağı gelin ve silahlarınızı getirin
Plank, Jonas, come down and get their side arms.
- Tamam onların kayanın tepesine al hadi gidelim mavi göbekli - belly.
- All right, take them to the top of The Rock. PLANK : Let's move, blue-belly.
Jonas, Plank onlardan sonra biri var
LAFE : Jonas, Plank, after them. KIP :
Plank.
LAFE : Plank.
Evet bayım.
PLANK : Yes, sir.
This ain't gonna be no picayune affair.
PLANK : This ain't gonna be no picayune affair.
Plank geride tut onu
Plank, take him back.
- I'm betting an awful lot on that, Plank.
- I'm betting an awful lot on that, Plank.
Plank'ın muhafız atlıları
Plank's guarding the horses.
Plank, Jonas onu yaka.
LAFE : Plank, Jonas, pick him up.
Sence Plank eğer onların mermilerini alabilirsek baştan sonra göğüslerine güçlü
How about it, Plank? We might be able to bust through if we can get by their patrols after dark, of course.
Hattın sonu gibi görünüyor.
PLANK : Looks like the end of the line.
Ve genç Efendi Hawkins neredeyse ölecekken, ona yardım edebildiğim için çok mutluyum efendim.
And happy I am to think, sir, that I had some small hand in saving young Master Hawkins when he was within half a plank of death.
Ama alttaki kalas...
- Of course. It's the bottom plank.
Kalas, suçlu ve hüküm elimizde.
We got the plank, the culprit, and the verdict.
- Asın onu! - Durun!
- To the plank with him!
Onun için kalasta yürümek olmayacak.
There'll be no plank-walking for him.
bilirsin, tahtıravalli çocuklar oynar üstünde.
You know, the tilted plank a child plays on.
Şunu da bilin,
Unless you do, you'll walk the plank
İmzalamazsak kalasta yürüyecekmişiz.
He says we'll walk the plank if we don't.
Kalem mi, kalas mı?
The pen or the plank?
Buradaki her tahta, her kiriş, her kolon için...
For every board, plank and beam in this place...
Kaliteli beyaz sedir kalası bu yıl geçen yılkinden % 3 daha fazla.
Good white cedar plank is 3 % more this year than the last.
O lanet dalgakıranın tahtalarında tekrar yürümek için can atmıyorum ben de zaten.
I don't fancy walking the plank on that blasted mole again.
dar bir tahtanın üzerinde yürümek üzeresin
You are about to walk a narrow plank
Jacobs, Kudüs Plank Yolu'na ilerlesin. Hızlıysa Hampton'ı gırtlağından yakalar.
Jacobs is to proceed down the Jerusalem Plank Road and if he's fast he'll have Hampton by the throat.
# Harcayacak para getir, hoş geldin Arkadaşım, güverteden suya düş
Bring money to spend You're welcome, my friend Just walk up the plank
Zavallı Bay Mack, karının bahsettiği şu çamağacından yapılmış kulübeye gitmeye ne dersin?
Poor Mr. Mack, going back to that pinewood plank you call your wife?
Çıtaya dikkat.
Watch the plank.
Hollanda turnesinden dönen muhteşem bir ladin ülkemize ilk kez gelen üç sakız ağacı İskoç çam ağaçları Karaağaç Gövdesi, kötü olamaz ilginç bir Amerikan kalası, bir yağmur ormanı ve bir kova talaş gençlerde şiddet hakkında konuşacaklar. Ayrıca bu programda sıra dışı biri bir plastik konuğumuz olacak.
A fabulous spruce, back from a tour of Holland three gum trees, making their first appearance in this country Scot pine and the conifers and Elm Tree Bole, there you go, can't be bad an exiting new American plank a rainforest and a bucket of sawdust giving their views on teenage violence and an unusual guest for this program a piece of laminated plastic.
Yiyecek bir şey olmadığı için üç gün yatakta yatmanın nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? Üstelik aynı odayı üç aileyle paylaşıyorken. Tuvalet de odanın tam ortasında yer alıyorken.
Have you known what it was to lie in bed for three days... because you had nothing to eat... in a room with three other families and a toilet in the middle... a big pan with a plank on it... and your father making love... to a street whore in the corner?
Yeterli yüksekliğe ulaştığı anda, kalas koyalım ve kardan çıkaralım.
When she's high enough just fill in, plank over and roll her on the flat.
İskeleyi kaldırın.
get that plank up.
Burada bi grup Kızıldereli var su kum tepelerine bakın humboldtan, plank görüyorum.rüzgar bunu yapamaz burada dolaşan bir sürü shoshones var ben daha cok cole smith i bıraktığın yerle ilgiliyim.
There's some kind of passel of Indians a whole lot closer than that. Look at them sand hills by the Humboldt, Plank. I see it.
av tüfeği yok ölmüş olmalı her taraftan yaklaşıyorlar ona yaklaşık 5 dk daha vereceğim.
PLANK : No shotgun guard either. Must be dead.
Bu adam kalasta yürütülmeli.
The fellow ought to be made to walk the plank.