Poppies tradutor Inglês
107 parallel translation
Gelincikler!
Poppies!
Gelincikler onları uyutacak.
Poppies will put them to sleep.
Bahçemden topladığım şu güzelim gelinciklere bak.
Look at the beautiful poppies from my garden.
Açacak Cassino Dağındaki gelincikler
And all the poppies on Monte Cassino
Sana gelincik getireceğim.
I'll bring you poppies.
Bir çok gelincikten oluşan kanlı bir kafile. Aile cehenneminde peş peşe doğmak. Korku Dağı'nın dağın yamaçlarında... eski saatlerle delik deşik olmak...
A bloody procession of so many poppies... born one after the other in the family hell... on the slopes of the Scary Mountain... strewn with old clocks.
Unutma, sakın o ayakkabıları çıkarayım deme ve zehirli gelinciklere dikkat et.
Remember, don't ever take those shoes off and watch out for the poison poppies!
Gözkapaklarından menekşeler, ayak tırnaklarındansa gelincikler çıkıyordu.
It had violets growing out of its eyelids and poppies growing out of its toenails.
Tıpkı gelincikler gibi!
Like poppies!
Evet, gelincikler.
Yeah, poppies.
Gelincikler hakkında ne biliyorsun?
What about the poppies?
Her yıl hangi vakitte gelincikler açar?
What time do poppies bloom every year?
Afyonunu yetiştirmeyi reddettiği için köyleri yaktı, insanları katletti.
He has burned entire villages and massacred many people because they refused to harvest his opium poppies.
Afyon toplamaya devam mı edeceksiniz, yoksa süslü Narai'ye parası için uğraşma fırsatı mı vereceksiniz?
What have you all decided? Are you going to keep peeling poppies, or are we going to give this fashion-plate Narai a run for his money?
" kızıl gelincik lekelerine bulanıyordu.
" touched with crimson stains of poppies.
Gelincikler ve bir arpa tarlası var.
There are poppies and a barley field.
Haşhaştan 3.600 kg afyon elde ettik.
The poppies produced 3,600kg of opium.
Gelincikler ne güzel.
How nice, all these poppies!
Geliyor musun yoksa kalıp köpeklerle dolu bir tarlada koşma hayalleri mi kuracaksın?
Or are you just going to hole up here... and pretend you're wafting through a field of poppies? You go ahead.
Burada yalnızca dağlar ve haşhaşlar var.
There's only mountains and poppies here. s
- Evet, haşhaşlar orada.
That's where the poppies are.
Ben Türkan Sultan gibi olcam.
Sa told Ricky about the poppies.
Demek Riki haşhaş olayını öğrendi ha!
Ricky knows about the poppies?
" Flanders'ın yeşilliklerinde gelincikler Haçlar arasında sıra sıra boy verir Bize yerimizi gösterir
" In Flanders fields the poppies blow... between the crosses, row on row... that mark our place.
Haşhaş!
Poppies!
Merdivenlerden ineceksin ve elinde bir demet çiçek olacak, karışık kır çiçekleri.
You descend the steps with a bouquet of cornflowers, ears of corn and poppies.
Asya'daki malların yarısını temizledim.
I cleaned up half the poppies in Asia.
Ya da orkidelerin uyuşturucuya dönüştürülmesini anlatanlar gibi.
Or changing the orchids into poppies... and making it about drug running, you know?
Köylüleri afyon ekmeye zorlayan tiplerden ve reddedenleri tehdit eden veya öldürenlerden.
The kind who invade peasant lands, force people to plant poppies and threaten or kill them if they refuse to work for them.
"Nefesini lağım gibi kokutsa da şekerlemeler galip geldi."
They made her breath smell like ass, but the Peanut Poppies won her over.
Evet harikaydı, kırmızı haşhaşı çok güzeldir.
Yes, I was astounded. Acres of bright red poppies
Şirket neden haşhaş ekiyor?
Why does the Company grow poppies?
Şu haşhaşlara bakın.
Look at all those poppies.
Peki tüm bu haşhaşlar da neyin nesi?
Yeah. What's the deal with all these poppies anyway?
Haşhaş mı? Kahretsin!
Poppies?
Kırmızı elbisesini giymişti. Kıpkırmızı... afyonların sanırım, ekili olduğu bir tarla vardı.
She was in a red dress, and there was this field of red poppies, I think.
Müziği, haşhaşı, zenci fahişeleri sever.
He loves music, poppies, black whores.
Bir buket vahşi gelincik aldım.
I bought a beautiful bouquet of wild poppies.
Satmak için haşhaşı ve piyasası olmayan bir ülkede elinde yüklü miktarda eroin var.
You have a large quantity of heroin in a country that has no poppies and no market for its sale.
Soğanlı alırsam Lulu beni öldürür, öpüşmekten dolayı.. ve gelincik tohumlu alırsam annem deliye döner gelinciklerin uyuşturucuyla alakalı olduklarını düşünür.
Lulu would kill me if I got the onion, you know,'cause of all the kissing, and Mom would freak over the poppy seed'cause she thinks poppies are a gateway drug.
Bir gelincik tarlasında diğerlerine nazaran uzun boylu olan gelincikler budanır.
Well, see, in a field of poppies, they'll cut down the ones that stand above the rest.
Gelinciklerinden ve evrensel sağlık hizmetlerinden de haberim var!
That, and the tall poppies, and the universal health care.
Karla kaplı dağlar, kırmızı afyonlarla dolu tarlalar...
Snow-covered mountains, fields of fuckin'red poppies.
Haşhaşın sizi uyutmasına izin vermeyin.
Don't let the poppies put you to sleep.
Haşhaş Oz dizisinde vardı.
The poppies are in Oz.
Ben haşhaşların peşindeyim.
I care about opium poppies.
Flanders kırlarında iki yol arasında sıra sıra gelincikler açardı.
In Flanders fields the poppies blow Between the crosses row on row.
Flanders Kırlarında gelincikler... yetişinceye dek uyumayacağız.
.. We shall not sleep, though poppies grow in Flanders Fields.
- Gelincikler.
- poppies.
Afyon?
The poppies?
Haşhaş yüzünden.
It's the poppies.