Posta tradutor Inglês
8,929 parallel translation
Posta kutumuza bir e posta geldi. Biri iPhone prototipinin kendisine ait olduğunu iddia ediyordu.
And this e-mail comes into our tip box, and there was this guy claiming that he had this new iPhone prototype.
Ondan bir e posta almıştım.
I do have an e-mail from him saying that.
Bu e-posta sizi neden endişelendirdi?
So, this e-mail worries you why?
Söyleyeceğim adresteki binanın planını bana e-posta olarak gönderebilir misiniz?
I was wondering if you could e-mail me a set of the building plans for the following address.
Londra posta kodu'na göre mi isim verdiler?
They've named it after a London postcode?
─ Bu bir posta kodu.
~ It's a postcode.
Neden bir posta kodu... ~ Nasıl olur da posta kodu...
Why would a postcode... ~ How could a postcode...
Bugün e-posta geldi mi?
Any emails today?
- Kendisi için posta kutusuna bırakılmış.
It was left for him in his mailbox.
- Posta kutusuna mı? Kim bırakmış?
In his mailbox?
- Direkt Chambers'ın posta kutusuna gidiyor.
He goes straight to chambers'mailbox.
Meğer sahte e-posta adresi olan paravan bir şirketmiş.
Turns out it's a front with a dead e-mail address.
Evet, e-posta adresini kırdım.
Yeah, I cracked his e-mails.
Gördüğün gibi burada bütün bina boyunca kurulu bir posta sistemi var.
Now if you'll notice, there's a mail slot system - that runs through this entire building...
Neyse. Buradaki tüm posta geçitleri boş.
Anyway, the mail slots all empty out here.
Şimdi oradaki adam posta kutusuna kendi adını yazdırmayı kabul etmiyor ve sürekli benim dergilerimi araklıyor.
Now the guy in there now refuses to put his name on the mailbox, so he keeps getting my magazines.
Posta kutusuna kendi adını yazdırmadı, bu yüzden postalar karışırdı hep.
He never took my name off his mailbox, so our mail gets mixed up.
- Lily'nin izci kampından e-posta gelmiş.
Oh, there's an e-mail from Lily's scout camp.
Posta kutusunda ismim var.
Name's on the mailbox.
Şuna baksana, posta kutusu.
Wait. Look. One mailbox.
Teyzemin ricasıyla posta odasında ona bir iş ayarladım.
I got him a job in the mail room as a favor for my auntie.
Ve geceleyin onu arama arzusuyla, ona e-posta atma arzusuyla, evine gitme arzusuyla savaştım ve kafamda ilişkimizi idealleştirdiğimi, aklımda gerçeğe benzemeyen bir fantazi yarattığımı biliyordum ama yine de arzu hâlâ oradaydı.
Man : And at night, I fight the urge to call her, to e-mail her, to drive by her house, and in my head, I know that I've idealized our whole relationship, I've created this fantasy in my mind
USB bellek ne bileyim bir e-posta linki falan bekliyordum.
I was expecting a thumb drive or an e-mail link.
Beverly Hills Polis merkezi'ne posta ile bir mektup geldi.
The Beverly Hills Police Department received a letter in the mail.
- E-posta mı okudun mu diye aramıştım.
Just ringing to check you got my email.
Evet. Birkaç tane hoş olmayan mektup ve e-posta almıştı.
There were a couple of unpleasant letters and emails.
Yani hiç e-posta ya da telefon almadınız?
So you haven't gotten any mail or phone calls.
En yakın bulabildiğim şey çöp kutusundaki dört senelik bir e-posta.
The closest I can come is a four-year-old email in his trash.
Ağustos ayında Malmö'deki bir posta kutusuna gönderilmiş.
It was sent to a postbox in Malmo in August.
Kimin posta kutusu olduğunu biliyor musun?
And you know whose postbox it is?
- Posta kutunuzu kim boşaltıyor?
Who empties your postbox?
Bu adrese e-posta at.
Send an email to
- Nasıl irtibata geçtiniz? - E-posta yoluyla.
- How did you get in contact?
E-posta adresinden parayı takip edebilir misin?
- Can you track money from an email address?
Yeni bir e-posta göndermeyi denedik ama geri döndü.
We tried to send a new email, but it came back.
E-posta adresi de artık kullanım dışı, o yüzden takip edemeyiz.
The email address is no longer in use, so we can't track it.
- Oraya gelmemi isteyen bir e-posta aldım.
- I'd gotten an email telling me to come.
- Ama e-posta hâlâ duruyor.
- But I still have the email.
Annen evine girip tırnağını çaldı bilgisayarını programlayıp, sana bir e-posta gönderdi böylece intihar ettiği sırada yalnız olacaktın. Ama aynı zamanda cinayete kurban gitmiş gibi görünecekti.
Your mother broke in and stole fingernails programs your computer to send an email so you are alone when she kills herself but makes it look like she was murdered?
Annen evine girip, bilgisayarını programlayıp sana bir e-posta gönderdi böylece intihar ettiği sırada yalnız olacaktın.
Your mother breaks in and programs your computer to send an email to you
Polis Slater'ın eski bir arkadaşı olduğunu iddia eden birinden bir e-posta aldı.
PD received an email from somebody claiming to be a former friend of Slater.
Ayrıca benimle aynı anda posta kutusuna doğru gittiğini gördüğümde, ben uzaklaşacağım.
And yeah, I run away when I see you heading towards the mailboxes the same time as me...
E-posta attı ve beni görmek istediğini söyledi.
He sends this e-mail saying he wants to see me.
Posta programları on seneden fazladır var zaten.
Mail programs have been around for over a decade.
E-posta işini de halledebiliriz.
We can do mail
Posta sistemi için her zaman mevcut olan belli şablonlar var.
You know, there are blueprints to build mail out Because it's been around forever.
Posta istemcisini mevcut kodun üzerine yerleştirdik.
We built the mail client on top of the existing code.
- İç Güvenlik henüz merkeze gelen e-posta trafiğini izleyemedi.
Homeland hasn't been able to trace the e-mail communiqué that's been coming in to HQ.
Merkeze bir e-posta daha gelmiş.
HQ's getting another e-mail.
Pekala, hacker'in cep telefonuyla e-posta gönderdiğini biliyoruz.
Okay, so we know that the hacker is sending e-mails via cell phone.
Bana e-posta yolladı.
Yes.