Precinct tradutor Inglês
2,279 parallel translation
Ve duvara yasladım. O sırada John Lennon, bölgemdeki iki memur tarafından dışarıya çıkarılıyordu.
And here is John Lennon being carried out by two police officers from my precinct.
Bak, benim bölgemde cinayet olmayacak... ama ona bir ders vermek istersen...
Look, there will be no killing in my precinct... but if you wanna teach him a lesson...
Bölge tüm gece enkazdan temizleniyordu.
The precinct was up all night clearing the rubble.
O'Halloran altıncı bölge.
O'Halloran, 6th precinct.
Uyuyakalmışım.
At what precinct?
Evet, yeni geldik, polisin yanındayız.
Yes, we just got here, we're inside the precinct.
Onun gibi bir şey. Polis bölgesinden bir fotoğraf gönderecekler.
Something like that... they will send a photo id from precinct
Pekala, bazılarımızın sorumluluk bölgesini idare etmek için işe dönmesi gerekiyor. Bu yüzden...
Okay, well, you know, some of us do have to get back to running a precinct, so- -
Karakolda bekleyin, tamam mı?
Wait at the precinct, will you?
O değil de şu anda kovulmaya daha bir yakınız yakın bir zamanda merkeze çekilebiliriz.
You know what? We can pretty much count on being fired as soon as we get back to the precinct.
Jaxon öldürülmeden önce polis merkezindeydin.
You were at the precinct right before Jaxon ware was killed.
Çok popüler bir salonun var Avery. Özellikle de benim merkezimdeki bazı namussuz polislerin geldiği.
You got a pretty popular gym, Avery, especially with some of the bent cops from my precinct.
Doğu Boston karakoluna bir uyuşturucu satıcısı getirilmiş.
Low-end dealer just brought into the East Boston precinct.
Karakoldan biri de olabilir.
It could be somebody from my precinct.
Merkezden arıyorlar. - Ne?
Oh, it's the precinct.
- Buluşulan bir toplantı. Adsız Alkolikler. Genç papazımız alkolik çıktı.
Do not leave the precinct until I tell you otherwise.
Pekala.Dün gece bizim bölgede,
Fine. Um, well, you know, last night in the precinct,
Bölge 86'nın bu.
Well, it's Precinct 86.
Ama neden bölge 86'nın eski bir dosyasını karıştırıyorsun
But why are you digging around in an old case from Precinct 86?
Ve bölge 86 olduğu için
And because it's Precinct 86.
Bu merkezde kalacaksan beraber çalışabilmemiz gerek.
You and I need to be able to work together if you're gonna stay on in this precinct.
Tutuklamalar yapıldı ve kaçaklar şu anda merkeze getiriliyor.
The arrests have been made, and the fugitives are being brought into the precinct now.
Bununla karakolda başa çıkmak gibi bir isteğiniz varsa bunu sağlayabilirim ben.
You know, if you want to deal with this down at the precinct, I can make that happen for you.
Henüz kimse yok ama memurlar buradaki ya da merkezdeki tanıkların ifadelerini alıyor.
Not yet, but uniforms are taking witness statements from people here and down at the precinct.
'Merkezde lazımsın.'
'Need you back at the Precinct.'
Vanch biliyorsa, merkezden biri konuştuğu içindir.
If Vanch knows, it's because someone at the precinct talked.
Muhtemelen ben olayı abartıyorum ve sen şu an masanda oturmuş işini yapıyorsun.
I'm probably blowing this whole thing out of proportion, and more than likely, you're just sitting at your desk at the precinct doing your job.
- Merkezdesin değil mi? - Evet.
You are at the precinct, right?
- Merkezdeyim.
- At the precinct.
Size hatırlatayım, detektif, böyle bir dil kullanımı polislik ortamlarında size rahat ve hoş gelebilir ancak benim duruşmamda size mahkemeye itaatsizlik cezası getirir.
I'll remind you, detective, that the kind of language you may be comfortable with at the precinct will get you a contempt charge in my court.
Pansiyon. Suç mahalli. Çocuğun evi.
Rooming house, shooting scene, the kid's house, even the precinct... everywhere we've been.
Birinci polis bölgesinden arıyor.
He's calling from the First Precinct.
Ama merkezde biri araştırıyor.
Got, uh, someone down at the precinct Looking into it, though.
Çabuk, iki blok ötede bir karakol var.
Come on. There's a precinct two blocks away.
Geçen gün merkezin önünde ona para verdiğini gördüm.
Mm-hmm. I saw you giving her dough back at the precinct the other day.
Herkes polis bölgesinin dışında senin tutuklanmanın açıklandığı bir basın konferansındalar.
Everyone's out in front of the precinct right now at a press conference... announcing your arrest.
Bölgeyi araştırdım.
I checked with the precinct.
Ne saklıyorlarsa merkezdeki C-110 no'lu odada tutuyorlar.
I get the feeling whatever they have is under lock and key at the precinct, uh, room C-110.
Kardeşi Jersey'den polis merkezine doğru yolda.
Her brother's on his way into the precinct from Jersey.
Geri alacağız polis merkezine bir dönelim de.
Oh, we will get it back, right when we get to the precinct.
Bu banim için polis merkezindeki arkadaşımı arayıp izin almak için bir şans.
It gives me a chance to call my friend at the precinct office and ask about the permits.
Evet. Şubedeki her kalemin ucunu açtım.
Oh, yeah, I have sharpened every pencil in the precinct.
O bölgede ne de çok göz varmış.
Lot of eyes around the precinct.
Bölgemde drama istemiyorum.
No drama in my precinct.
Bölgedeki bütün güvenlik kameralarını kontrol ediyorum.
I'm checking every security camera in the precinct.
JT, Joe şube amiri.
JT, Joe's the head of the precinct.
- Burada, merkezde de olur.
You can take it here in the precinct.
Seni karakoluna götürecek.
Listen, Mira, he'll take you to his precinct.
Karakolda tutuluyor.
He's being held at his precinct.
Ne yapmamı istiyorsun? 12. Karakol.
12th Precinct, Officer Reagan- - how can I help you?
12. Karakol. Memur Reagan.
12th Precinct, Officer Reagan- - how can I help you?