Purse tradutor Inglês
5,647 parallel translation
Bazen de çantasında çıkıntı taşıyan ve girintisi olan biriyle de çıkmışımdır.
Although sometimes I date an innie who has an outtie in her purse.
Katil bunlarla ilgilenmemiş. Ya da çantasında bulduğumuz 10.000 dolarla da ilgilenmemiş.
The killer didn't bother with those or the 10 grand that we found inside her purse.
Başka bir kadının çantası.
Another woman's purse.
Çantandaki bu silahla ne yapıyorsun, Ellen?
Ellen, what the hell are you doing with a gun in your purse?
Evet Ellen, çantandaki silahla ne işin var?
Yes, Ellen, what the hell are you doing with a gun in your purse?
Mina, dolu bir cüzdan, her şey demek değildir.
Mina... a heavy purse isn't everything.
Heyecanlandım ama siyasi olarak, ideolojik olarak...
( Purse thuds ) I am. I mean, politically, ideologically, big "d" democratically...
Tamam, randevu çantamı hazırladım.
Okay, I've put my date purse together.
Benim randevu çantamı kullanmak istersen çekinme.
Well, you're welcome to use my date purse.
Bu durumda, şey... beni havalara uçurabilecek bir çanta ve kemer var.
In that case, there's a... there's a purse and a belt that might put me over the moon.
İade etmem gereken bir çanta ve kemer var.
I've got a purse and a belt I need to return.
Komik olan şu ki... eve gittim, ve kocam aynı ayakkabıları, aynı kemeri ve aynı çantayı bana almıştı.
Uh, funny story... I got home, and my husband had already bought me the same shoes, the same belt and the same purse.
Peki o zaman çantayı ve kemeri geri alayım.
All right, then take back the purse and belt.
Çantayı ve kemeri alayım.
Okay, I'll take the purse and the belt.
Bunu söyledikten sonra seni işe almamı mı istiyorsun yani?
Are you telling me to pick you, someone who bought a purse with her uniform money?
Sen beni ne zannediyorsun? İçi ot dolu ve üzerinde tek boynuz... resmi olan bir plaka mı taşıyorum sence?
What, you think I just carry that stuff around with me in my purse in an Altoids container with a Lisa Frank unicorn sticker on it?
Ben çantamı alıp geleyim.
- I'm gonna go get my purse.
Tepeden tırnağa şık bir şekilde giyinip çantanı da böyle tutup göstermek zorundasın.
You have to dress up from head to toe. You have to show your purse.
Polis olduğum için hep siyahi bir kadının çantasıyla bana vurmasına maruz kalırdım.
Since I'm a cop, I always wind up getting hit by a black woman with a purse.
Sana çantamdaki her şeyi vereceğim.
I will give you everything in my purse.
Cüzdanım.
Oh, uhuh, purse.
Benim çantamın aynısını takıyordu.
She had the purse even I couldn't get.
Jenna'ın çantası burdaymış ama kendisi yokmuş.
Jenna's purse was here, but she wasn't.
Çantasından kayıp kızın tarağını aldım.
I took the missing girl's hairbrush out of her purse.
Eve gelirken çantandan aldım.
Lifted from your purse on the way home.
Çantamda.
It's in my purse.
Çanta taşıyor adam.
He's carrying a purse.
Ariadne'yi kurtardığımız için.
- he offered you a purse of gold? - For saving Ariadne.
O herifi çivili çanta ile öküz tepmiş gibi nasıl dövdüyse artık... of felaketti...
How hard did she beat him, like the rented mule with that studded purse, would he have become such a mess...
Ona çantasını geri vermek istedim ama onu bulamadım.
I tried to give her purse back, but I couldn't find her.
ÇANTAM ARABADA KALDI.
We left my purse in the car.
Senin sırt çantan senin de el çantan.
Your backpack, your purse. The task.
Evet ve çantasını aldım.
Yep. And I got her purse.
Çantasında bebek bezi, iki çocuk annesi.
Like, a mother of two with diapers in my purse.
[Fermuar açma sesi]
[Unzips purse]
Güzel, söylenilene göre, bu akşam Pacquiao için önerilen 7 00 bin dolarlık gelirden onun cebine sadece 300 bin dolar geçecek.
Good, it's reported that of the $ 700,000 purse that was directed toward Pacquiao tonight, he himself is only going to get 300 grand out of it.
Ve ben ona bunları anlatırken, o orospu el çantasından malzemelerini çıkardı ve makyajını tazelemeye başladı. Tamam.
And as I'm telling her this, the bitch pulls a compact out of her purse and she starts touching up her lipstick.
Had, tatlım, paralarını alalım şunların.
Let's go! Drop the purse, honey!
İşte, montun ve çantan.
Here is your coat and purse.
Büyük bir valizde mi taşıyacağız, yoksa küçük bir kesede mi?
Is it gonna be in a big suitcase, or in a little man-purse?
- El çantanda taşıdığına inanamıyorum!
- I can't believe you had that in your purse!
- El çantası değil bu, çapraz askılı!
- It's not a purse, it's a knapsack!
Çantasını da bana ver.
Search her. Give me her purse.
Her yerde para çantani ariyorum ama parani bulamiyorum.
I'm looking all over your purse and I cant find your money.
Onu yanımda getirdiğimi sanıyordum, ama çantama baktığımda sadece diş fırçası vardı.
And I thought that I grabbed it, but when I looked in my purse, all I saw was the toothbrush.
Eğer çantanızda fazladan temiz külot varsa utançla yürümeyin ve bundan utanç duymayın
Don't do the walk of shame because it's not the walk of shame if you have a clean pair of panties in your purse and you're not ashamed about it.
Ve bu osuruktan tayyare aile bağını sıkı tutmaya çok isteklisin..
And it seems like you're real eager to make nice with the old fart that holds the family purse strings.
Sen çantayı satın alırken görmüştüm.
I saw them when you were buying your purse.
Bennett, kadın çantasıyla etrafta geziyorsun ve kollu makinelere oyun oynamaya gidiyorsun?
Bennett, you walking around with a purse on, you talking about playing slots?
Bu bir kız çantası değil.. Bel çantası..
It's a fanny-pack, it's not a purse.
Çanta aldım da.
I bought a purse.