Pushy tradutor Inglês
553 parallel translation
Ama o çok zorlayıcı biri galiba.
And... he's so pushy.
Benim zorlu biri olduğumu düşünüyorsunuz.
You think i'm a pushy man.
Saldırgan, gürültücü, aceleci.
Aggressive, loud, pushy.
Meraklı polislerden nefret ederim.
I hate cops. They're so pushy. Don't.
- Bu kadar saldırgan olmayın bayan.
- Madam, stop being so pushy
- Saldırmıyorum.
- I'm not pushy
- Çok saldırgan.
- So pushy
- Çok saldırgansın!
- You're so pushy!
Saldırgan olduğumuzu düşünüyorsan, kusura bakma.
I'm sorry if you feel that we're the pushy type.
Bertrand, onun biraz saldırgan olduğunu düşünmüyor musun?
Bertrand, don't you think she's a bit pushy?
- Nasıl böyle yapışkan olabiliyorsun?
- Man, you're pushy.
O kadar dikkat çekme.
Don't be so pushy.
Bir milyon dolarlık bir soygun için sence de biraz aceleci davranmıyor muyuz?
Don't you think it's being a bit pushy, starting with a million-dollar robbery?
Seni sıkıştırmak istemiyorum ama...
I don't mean to be pushy, but...
Lsrarcılığı iyice abarttınız, Mösyö!
My God, you're pushy.
Kaşınıyorsun, öyle mi?
You're a pushy one, ain't you?
- Pek ateşli birine benzemiyor.
- She doesn't look that pushy.
Umarım aceleci davranmıyorumdur ama sizinle tanışmayı hep istemişimdir.
I hope I'm not being pushy, but I have always wanted to meet you.
Israrcı olmak istemem ama bir tanışsan bunun ne zararı olabilir ki?
I'm not being pushy but where's the harm seeing if you like each other?
- Israrcı olmuyor musun?
- You're not being pushy?
- Amma da saldırgansın.
You're pushy.
Acele etme.
Don't be pushy.
Israr etme, kovboy.
Don't get pushy, cowboy.
Niçin bana inanmıyorsun?
Some pushy people. Why don't you believe me?
Sen çok titizsin.
You know, you're pushy.
Biliyor musun, kardeşin iyi biri, ama bazen çok zorlayıcı oluyor.
Your brother's a good man, but he's awful pushy, you know?
Biraz aceleci.
He's just pushy.
Biraz sert, biraz aceleci, çok fazla konuşuyorsun, ama çok cesursun.
A little rough, a little pushy, you talk too much, but you got guts.
Fazla ısrarcıyım.
I'm too pushy.
Tabii, konuştuğum herkes Omega'nın en iyi olduğunu söylüyor, ama... fazla ısrarcı biri gibi... görünmek de istemiyorum.
Sure. Everybody says Omega's the best, but... I hate to seem... you know, pushy.
Dinle, canını sıkmak istemiyorum ama uçağa aldığın İngiliz gerçek bir İngiliz değil.
I don't mean to be pushy, but that Englishman isn't English.
Israrcı insanları sevmem. Sevgi ve bilgelik istiyorum. Ben bir baba ve kamu görevlisiyim.
I dislike pushy people I'd like more heart and wisdom I'm a father and a civil servant I think the most difficult thing is to live in accordance with one's conscience lt may sound banal, but it's very hard
- Bana polis ayakları yapma.
- Don't get pushy and policeman-like.
Bu kadar sinirli olma.
Don't be pushy, pushy.
- Sıkıştırıyorsunuz.
- You're very pushy, fella.
- Pek sanmıyorum.
- You think I'm pushy now.
Kesinlikle saldırgan.
She sure is pushy.
Belki çok saldırgan davrandım, ama beni bu işin dışında bırakamazsın.
Maybe I've been too pushy, but you just can't shut me out.
Dinle, neden efendiyi oynuyorsun? Seni böyle çağıran biri mi vardı?
Aren't you being a bit pushy?
Hannibal, aceleci olmak istemiyorum ama Meksika'ya gittiğimizde ne yapacağımıza dair herhangi bir fikrin var mı?
AMY : Hannibal, I don't mean to be pushy... but do you have an idea as to what we're gonna do once we get to Mexico?
Sıktım seni.
Pushy?
- adam deli diye ; neden bu kadar saldırgansın?
Why you are so pushy, madman, madman?
Sen ileri gidiyorsun... ama sevdim bunu.
You're a pushy little bastard, ain't you? But I like that.
- Israrcı görünmek istemem sevgili...
- I hate to seem pushy, my fairest...
Bu rahibeler de çok titiz.
Those nuns are so pushy.
Bazıları buna girişkenlik dese de, evet, düşünüyorum.
if that means pushy, then yes, i do.
- Israrcı olma. - Israrcı Jim?
- Now don't get pushy.
Israrcı mı?
- Pushy, Jim? Pushy?
Israrın ne olduğunu bilmiyorsun.
You don't know what pushy is.
- Karl herzamanki gibi zorlayıcı davranıyor.
I see Karl is as pushy as ever.
Çok yapışkan.
She's pushy.