Puts tradutor Inglês
6,871 parallel translation
Hammond sorumluluğu üstüne alırsa işte bunlar oluyor.
This is what happens when Hammond puts himself in charge.
- İnsanın moralini bozar. - Evet.
~ It puts them in a bad mood. ~ It does.
Metali çıkarmadığımız sürece tehlike artmaya devam edecek.
Well, every minute you leave the metal in there puts him more in danger.
Kaçıp gitmiş kralın oğlu Malcolm. Kaçışı kanlı işin esas şüphelisi durumuna koyar onu.
Malcolm, the King's son, is stolen away and fled, which puts upon him suspicion of the deed.
Hayatın size sunduğu fırsatları değerlendirmek.
Make the most of the opportunities life puts in front of you.
Dünyayı utandıracak bir güzellik.
Puts the rest of the world to shame.
100.000 sivil patlama alanında demek.
That puts 100,000 civilians in the blast radius.
Zaman dilimine çok fazla güç yüklüyor.
Puts excessive pressure on the continuity of spacetime.
Galiba vajinayı zor duruma sokuyor.
I guess it puts your pussy in a pickle.
Kim bodrumuna ayı kapanı koyar ki?
Who puts bear traps in their basement?
Kyle Reese ile tartışmak stratejik olarak bizi olumsuz etkiledi.
Arguing with Kyle Reese puts us at a strategic disadvantage.
Kardeşin, Beckett, burada, diye düşünüyor o ayılar bilir O em üzerinde onları sevimli küçük kolye koyar çünkü.
Your brother, Beckett, here, he thinks he knows bears'cause he puts them cute little necklaces on'em.
Eğer koç Parminder'ı oynatırsa 3 kere geçerim.
Hell, I'll probably go three times if Coach puts in that bitch, Parminder.
Başpiskoposluk, cemaatteki bütün rahipleri yıllara göre yazıyor.
The Archdiocese puts out the annual directory. Every priest in parish.
Yeni komşular yüzünden annem gürültüyü gizlemek için TV'yi açık bırakıyor.
New neighbours. Mum puts the TV on to hide the noise.
Saatlerce çalışan birine benziyorsun.
You look like a man who puts in the hours.
Hiçliğin ortasında bir yere kim mihrap koyar ki?
Who puts a shrine like this in the middle of nowhere?
Yani işçiler şuradaki sığınağa gitti.
That puts them here, at the refuge.
Bu durumda bana her şeyi kendi lehime çevirme fırsatı sağlıyor.
And that puts me in a fantastic position to turn it all around.
Bu seni suçlu durumuna düşürmez.
This puts you beyond any culpability.
Ormanda bir ağaç devrilse hiç kimse YouTube'a koymaz daha önce oldu mu böyle bir şey?
A tree falls in the forest, no one puts it on YouTube, did it ever really happen?
Pizzaya kim brokoli koyar ki?
- Who puts broccoli on pizza?
Dediğin gibi, geniş bir perspektife koymuş.
He puts it into context. Just like you said he would.
Sevimli hemşire IV damlalığının içine kemoterapi koyacak.
The lovely nurse puts chemotherapy into the IV drip.
Elimdeki LeMat'ın ağırlığı beni dezavantajlı yapıyor.
This here LeMat's mighty heavy. Puts me at a disadvantage.
Göz kırpma bir yazarın özel birisine gizli bir mesaj bırakmasına denir.
A wink is... when a writer puts in a secret message for someone special.
Sarah'nın hâlâ Hal için ruj sürmesini de seviyorum.
And how Sarah still puts lipstick on for Hal.
Kız arkadaşına değiştiğini göstermek için o listeye adını yazdırdı.
Not to Tony. He puts himself on this list to show his girlfriend that he's serious about changing his ways.
Evet kılık değiştirdi.
Yes! He puts on a disguise.
Adamın her şeyini almıştı, ama Prens oyuna devam etmek istediği için masaya kaplanını koydu, yani gerçek anlamda koymadı tabii...
Cleans the guy out, the prince wants to keep playing so he puts his tiger on the table-not literally but...
- Köşeye sıkıştırıyor seni.
- It puts you in a corner.
Umarım bu şey, Chitauri ve Hydra'nın sonunu getirir.
Hopefully this puts an end to the Chitauri and Hydra.
Babam müziği çok yüksek sesle dinler.
My father puts loud music.
Ruh hâlimi değiştiriyor.
Just puts me in the mood.
Güç verirken kendini şarj edebilen bir şey lazım bize.
Something that can recharge itself as it puts out power.
# Öğlen bal koyuverir çayıma #
♪ At lunchtime She puts honey in my tea ♪
- Çok fazla yük bindiriyor.
Puts too much stress on the hyperdrive.
Yani bu beni bir hedef yapar.
Which puts a real target on my back.
En çok İngiliz'i kılıçtan geçiren adama bir parça rom.
A portion of rum for the man who puts the most English to the sword.
Demek istediğim hayat senin ağzına yarrak koyduğunda onu kankan yapacaksın.
All I'm saying is that when life puts a dick in your mouth, you make dickade.
Hayat senin ağzına yarrak koyduğunda onu kankan yapacaksın.
When life puts a dick in your mouth, you make dickade.
Sosisliye ketçap sıkan bir kızım olduğuna inanamıyorum.
I can't believe I have a daughter who puts ketchup on a hot dog.
Sam. Burada çok garip bir durumda kaldık şimdi.
This puts us in kind of an awkward position, here.
Dünyada 5.sıraya yerleştim.
Puts me fifth in the world.
Kaçıp gitmiş kralın oğlu Malcolm. Bu da esas işin esas şüphelisi durumuna koyar onu.
Malcolm, the King's son, is stolen away and fled, which puts upon him suspicion of the deed.
Benim oğlan elini amcığına soktukça bacaklarının arasından çıkan o sevimli iğrenç koku.
The smell of your sweet stink rising between your legs as my boy puts his hand inside your pussy.
Üst yönetimin size ne kadar çok güvendiğini gösterir.
It shows how much the Superior Level puts its trust in you.
Demek istediğim, şey gibi olamaz mı? Sahte kan felan koysak eklemlerime.
I mean, can't we just like.. puts some fake blood on my knuckles or something.
Ama benimle, cebine parasını koyan sağlık giderlerini ödeyen adamla buluşmaya gelince geç kalıyor.
But to meet me, the man who puts the money in her pockets and pays her medical bills, she's late.
Neden yanıma gelmiyorsun?
What kind of DJ puts his own feeling on a radio show.
Hadi ya.
He cuts your head off and puts it in a sack on his belt.