Putting tradutor Inglês
19,908 parallel translation
Baksana elini neresine koyuyor?
Look where he's putting his hand!
Kafama düşünceler ekiyor.
She's putting thoughts into my head.
Tamam, bu işte herhangi bir sorumluluğun yok bir dişçinin ne yapması gerekiyorsa onu yap, yeter.
Okay, just so you know, you're not putting me under. Just do whatever a dentist does.
Eğer okul birilerini üzecek oyun ya da kitap üzerine uyarılar koymaya başlıyorsa kendimiz için düşünmeyi nasıl öğrenmemiz gerekiyor?
If schools start putting trigger warnings on every book or play that could be upsetting to someone, how are we supposed to learn to think for ourselves?
Sadece kendini tehlikeye atman yetmiyormuş gibi Gabe'i de tutuklanabileceği bir duruma sokuyorsun ve beni de gerçekten kötü bir duruma sokuyorsun çünkü ne var biliyor musun?
Not only are you putting yourself in jeopardy, you're putting Gabe in a position where he could be arrested and you're putting me in a really bad spot because guess what?
Tüm sabah benim için ilan astı.
He was putting up signs for me all morning.
Onları oraya tıkan köstebeğin yeni iş ortağım olduğunu duysalar sence nasıl hissederler?
How do you think they'd feel if they heard you, the rat putting them away, were my new business partner?
Bir sürü adamın bana dokunduğunu göreceğim görüler gibi olmaz.
No visions of gross men putting their hands all over me.
Yetkisiz bir operasyon yürütüyorsun ve deneyimi veya eğitimi olmayan çocukları tehlikeye atıyorsun.
You're running an unauthorized CI program, putting kids with no experience or training in danger.
Buna son verirsen çocukları tehlikeye sokarsın.
You shut it down, you're putting kids in danger.
Yatak odamdaydım, dışarıya bakıyordum,... ve o adamı gördüm,... bagajına bir ceset koyuyordu.
I was in my bedroom, and I kind of looked out, and I saw, like, this man, and he was putting a body in the trunk of his car.
Kayla Dillon odasının camından, Major'ı Tim Addis'in cesedini arabaya koyarken gördüğünü söyledi.
So Kayla Dillon said she saw Major putting Tim Addis'body into a car from her bedroom window.
Seni bayağı sıkıştırıyormuş, haberim var.
Yeah, I know he's putting the squeeze on you.
Parayı geri koymayı da unutup gideceksin.
You'll forget all about putting the money back.
Geri karıştırıyorum işte.
Well, I'm putting'em back on the table.
Yolun dağlık alanına girmeden önce Stanley, arızalı Highlander'ı takip etti ve geçti. BÜYÜK DARPA YARIŞI 2005 Stanford takımının
Just before heading into the mountain section of the course, Stanley tracked down and passed the crippled Highlander, putting Stanford racing team's Volkswagen Touareg into the leader position and effectively ending the Highlander's bid for glory.
- Geçmişi arkamda bırakıyorum.
- Putting the past behind me.
Her dakikasını çok iyi değerlendirmeli ve başka saçmalıklara fırsat vermemeliyiz.
We intend to use every second of that time, and we're not putting up with any more of your nonsense.
Gencecik bir kızı bu işe sürükleyip acısını istismar etmek Donald'ın yaptığı büyük zalimlik.
That it's cruel for Donald to be putting a young girl through this, to be milking her pain for the good of a case.
Bir internet sitesi yapıp aptalca yalanlarla birlikte, kişisel bilgilerimi, adımı, adresimi,
They ended up making a website, putting my personal information :
Neredeyse her ay, dünyanın her yerinden ona yakın kişiyi Los Angeles'a uçakla getiriyordu. Onları lüks bir otele yerleştiriyor, onlara binlerce dolar para veriyordu.
He's flying up to ten people into la almost every month from all over the world, putting them up in a nice hotel, paying them thousands in cash.
Onlara kâr sağlamadığımız ceplerine para koymadığımız müddetçe bizi dikkate almıyorlar...
We are disregarded because, unless we make them money, - unless you're putting cash in their pocket- - - Objection.
Bu yaptığın hepimiz için çok riskli.
The risk you are putting us through is enormous.
Ona... kızın Hindistan'daki bir yangını söndürdüğünü filan söyle ve geç kalacağını.
Tell him she's... putting out a fire in India or something and she's running late.
Alevi Ontari'nin kafasına takmayayacağız.
We're not putting the Flame in Ontari's head.
Benimkine takıyoruz.
We're putting it in mine.
Pekâlâ, telefonuna izleme yazılımı koymak bayağı tacizkârlık oldu.
Well, putting tracking software in her cell phone is pretty stalkerish.
Bir ayağını diğerinin önüne atmaya odaklan.
Why don't we focus on you putting one foot in front of the other. - My son is dead.
Hissettiğimi ifade ediyorum ve onu tuvale geçiriyorum.
I'm merely expressing what I feel, and then I'm putting it...
- Evet. - Eserlerime mavi etiket mi koyuyorsun?
- You're putting a blue label on my art?
Var, cinayet işleyen uyuşturucu tacirlerini içeri tıkıyorum.
I do, putting murdering drug dealers in jail.
Sosu sevmediğimi söyledim... yemeğime sos koymayı bırakacaklarını söylediler ama tabi ki... hala üzerinde sos var.
I told them I don't like gravy and they said they would stop putting gravy on my food, but of course, it still has gravy on it.
Şu sürüngen sesini kapat yoksa ağzını tekrar bağlarım.
Knock that lizard shit off, or I'm putting your gag on.
Buradaki birisi doğru şeyi yapmaya başlamalıydı bu ucubeleri canavarlara yapılması gereken gibi indirmeliydi.
Someone around here needs to start doing the right thing, putting these freaks down like the monsters they are.
Kamera arkasında olması kimliğini gizliyordu.
Putting her behind the camera protects her identity.
İçin dışın bir cidden.
You're really putting it all right out there.
İçin dışın bir cidden.
You're really putting it all out there.
Rusty'nin kendini bilerek tehlikeye atmaması gerekiyordu.
Rusty's not supposed to be knowingly putting himself in harm's way.
Biraz daha bastıracağım, tamam mı?
I'm putting more pressure on, all right?
Putting it down.
Putting it down.
Onları ait oldukları yer olan hapishaneye göndermek için sabırsızlanıyorum.
And I can't wait to start putting them in prison where they belong.
Hayatının tehlikede olabileceğini söylemek için kendimi riske atıyorum.
I'm putting my neck on the line to warn you that your life may be in jeopardy.
öldüğüne inanamıyorum bu kadar kısa sürede bu kadar büyümemizin sebebi emil ve karen ın interenete beraber koydukları videolardı biz viral olma yolunda hidiyorduk yani enfeksiyöz hastalık sanırım şimdi erkekler şahlanıyordu ve sen de karın hepsini kendine kalmasını sağlama çalışıyon lütfen para benim için önemsiz haklısın
I, uh, I can't believe he's gone. One of the big reasons we've been growing so quickly is because of the wonderful online videos that Emil and Karen have been putting together. We just love going viral.
- Neyi? Ayakta durup, güzel görünüp, kılıçla omuzlarına dokunmayı mı?
Standing still, looking pretty and putting a sword on a few people's shoulders?
Bir hata yap.
Putting a foot wrong.
- Bunu bir yere koyacağım.
- No. - Come on. - I'm putting this somewhere.
İfşa olduysa, yapacağı ilk harekette kelepçeyi takarlar.
If she's blown, the next operational act she does, they are putting handcuffs on her.
Belki de insanları tehlikeye attıklarının farkında değillerdir.
Well, maybe they don't realize they're putting people in danger.
Seni zor bir duruma düşürdüğümü biliyorum.
I know I'm putting you in a difficult position.
- Pezevengin birini sokağa geri döndürdüm.
Putting a pimp back on the streets.
Sana yavşıyor muydu?
Was he putting... moves on you?