Quarantine tradutor Inglês
1,494 parallel translation
Kırmızı üç bölgeye bitişik komşu bölgelerin, düşününce yakın tehlike içinde olduklarından bir karantina gerçekleşebilir.
All adjacent areas to the three main red zones are considered to be in imminent danger. A quarantine is in effect.
İnsanlar karantina noktalarından çıkmak için kavgalar ediyorlar.
People are fighting to exit the quarantine area.
Vatandaşlar, polis ve kurtarma malesef, Los Angles da etkilenen yerlerde, Yüksek güvenlikli karantinada tutulmalı.
The civilians, police, and other rescue authorities that were unfortunately near one of the blasts, are being held at a high-security quarantine in downtown Los Angeles.
Kırmızı bölgeler hala karantina altında. Karantina zamanı hala belirsiz.
The, uh, city's red zones will remain under quarantine for an undetermined amount of time.
O cezalı.
She's in quarantine.
Hükümet yetkileri, kabineyi toplayarak yapmış olduğu görüşme sonrası araştırmacıların salgının kaynağını bulana dek, Manhattan şehrinin resmi olarak karantina altına alındığını açıkladı.
The governor, having just come out of an emergency meeting with cabinet members, has declared Manhattan under official quarantine until investigators can discover the source of the outbreak.
Karantinadalar.
They're in quarantine.
Karantina uyarılarını vermeye başlamalıyız.
We have to start quarantine alerts.
Bizi karantinaya aldılar.
They put us in a quarantine.
Griffin, biz karantinadayken CIA tarafından, soruşturma için... gönderildiğini söyledi.
Griffin said he was CIA sent in to investigate what happened to us when we were in quarantine.
Seni karantinaya alıyorum, Jimmy.
I'm putting you in quarantine, Jimmy.
Binayı karantinaya alın!
Quarantine the building!
Bu bina, karantina altındadır.
This building is under quarantine.
Tekrarlıyorum. Bu bina, karantina altındadır.
Repeat, this building is under quarantine.
Karantina yüzünden hiçbir şey çalışmaz.
There's a quarantine, nothing's moving.
En üst düzeyde karantina.
Maximum quarantine.
Karantinayı geçersiz kılmaya çalıştım.
I've been trying to override the quarantine.
Zorla girerlerse, karantinayı kaldırırlar.
If they forced entry, they'd break quarantine.
Ama hala karantina altındayız, bunu yapa...
There's still a quarantine down there. We can't...
CDC, mikrop taşıdığından şüphelenen ya da taşıyan biriyle temasa geçmiş olan herkesin...
The CDC advises anyone who suspects they have the virus or may have come in contact with someone who did, to quarantine themselves...
Otomatik olarak karantina altındayız.
Automatic quarantine! We...
Küre Odası'nı karantina altına alın.
Quarantine the Sphere Chamber.
Karantinalık bir hastalık.
As in "quarantine" sick.
Sizler karantina altındasınız.
You people are under quarantine.
Karantinadan serbest bırakılmana sevindim.
I'm glad to see you've been released from quarantine. Yeah.
Üzerinde "karantina" yazan kapağı.
The door that says "quarantine."
Vali Mike Newsome'ın eyalet çapında devam eden... karantina bölgeleri tasarısına şiddetle karşı çıkıyor.
Governor Mike Newsome's continued quarantine of several housing projects around the state.
Karantina altındakilerin aileleri ve dostları... valinin acil durum merkezinin etrafında... sayıları artarak toplanıyor.
Family and friends of those under quarantine have been converging on the Governor's emergency headquarters in growing numbers.
Peki ya karantina?
And what about a quarantine?
Yani Jintao bu depoyu karantina için kullanmış öyle mi?
So your guy Jintao used this warehouse for quarantine?
Aslında hâlâ karantinadalar.
Well, they're still under quarantine.
Karantinadan çıktıktan sonra, hiç kontrole gelmedi
Once he got out of quarantine, he never checked back in.
Karantinadayken 3. kışladaymış T.J.'in olduğu aynı bina.
When he was in quarantine, he was housed in barracks three, same building as T.J. Kim.
Karantinada beraber yemek yiyordunuz.
You two used to eat together in quarantine.
İlk karantinada tanıştınız.
You first met him in quarantine.
Karantinadan sonra sokaklarda yaşadı
After quarantine, he lived on the streets.
Ama hastalandığımız zaman ve karantinada hepimizi bir arada gördüğümde...
But when we all got sick, and seeing everyone together in quarantine,
O halde karantinayı kaldırabiliriz.
Then we can lift the quarantine.
Karantina kalacak.
The quarantine remains.
En basiti karantinayı bir iki hafta daha sürdürmek. Ta ki köy tamamen temizlenene dek.
Simpler to keep the quarantine in place and then after one or two weeks, we say that the village has been... cleansed.
Karantina altında, veba salgını var.
There is a quarantine, you know that.
Hastalık geçti ama Şerif karantinayı kaldırmıyor.
The disease has gone but the Sheriff has not lifted the quarantine.
Hep ben sana yanılıyorsun, yanlış yapıyorsun karantina kalacak mı dedim?
Either I say you were wrong, you made a mistake and leave the quarantine in place...
Yoksa haklısın, karantina kalksın....... aylaklar yaşasın,... gamizonumu başka yer bulayım mı dedim?
Or I say you were right, lift the quarantine, let the layabouts live, and then look for somewhere else to house my garrison.
Tüm kasaba karantina altına alınıyor.
Whole town's going under quarantine.
Bizi karantinaya kapatmalar. Yavaşlatıcı enjekte etmeler.
Locking us in quarantine, shooting us up with the inhibitor.
Süresiz karantina başlatıyorum.
I'll institute a full quarantine.
Karantina altında olduğunu biliyorum ama aynı zamanda bir hasta ve bir hastayı görmezden gelemem.
I know he's under quarantine, but he's also a patient, and I will not ignore a patient.
Bir şey yüzünden karantinada.
He's in a quarantine because of a thing.
Karantina mı dedin?
Did you say quarantine?
Karantina altına alınmak onları kafese kapatılmış hayvan gibi yapacak.
Now, all the quarantine does is make them feel like caged animals.