Quarrel tradutor Inglês
1,176 parallel translation
Aşık kavgası yaptınız, senle Oliver.
You had a lover's quarrel, you and Oliver.
Sizinle tartışmak istemiyoruz, fakat çok dikkatli sürüyorduk.
We don't want to quarrel with you, but we were driving so carefully.
Niçin tartıştınız?
What did you quarrel about?
Geçen gece karısıyla tartıştı.
His wife. They had a quarrel last night.
Bir tartışma yaşadığını, bunun seni mutsuz ettiğini biliyorum.
I know you've had a quarrel, and it's made you unhappy.
Babanızla kavga mı ettiniz?
You have a quarrel with your dad?
- Kavgam Aella'yla bayan, sizinle değil.
- My quarrel is with Aella, lady, not you.
Kavga etmeyelim, Brad.
Let's not quarrel, Brad.
benim bir suçum yok, doktor.
I have no quarrel with you, Physician.
Aramızdaki bir meseleyi hallediyorduk.
We were settling a little private quarrel.
Daha önce büyüklerin böyle atıştıklarını görmemiştim.
I never heard grownups quarrel like that before.
Bu bir atışma değil, tartışma.
This isn't a quarrel, it's a discussion.
- Kavga mı?
- A quarrel?
Benim seninle bir kavgam yok.
I got no quarrel with you.
Billy ile bir kavgan yok senin.
You got no quarrel with Billy.
Senin karımla ne kavgan vardı peki?
What quarrel did you have with her?
Zor günler geçiriyoruz. Tartışmanın sırası değil.
The theatre troupe's stranded, so let's not quarrel now.
Eve saat 21 : 00'de, kavgadan hemen sonra geldim.
I came home right after the quarrel at 9 : 00.
- Onunla tartışmış mı?
- Did she quarrel with her?
Canımı sıkan da zaten bu ya!
Yes, that's why we quarrel more damnably.
Annenle tartışmamalısın.
You can't be like this. How can you quarrel with her?
Geçmişte yaptığımız kavgalara bakınca üzülüyorum.
Sometimes I think about those moments, why should I quarrel with her then?
Sevgili kavgası işte.
You might call it a lovers'quarrel.
Kavga mı ettiniz?
Did you quarrel?
- Ortaklar tartışmamalı.
- Partners shouldn't quarrel.
Niye kavga ettiniz?
Why did you quarrel?
Neden tartışmak zorundayız?
Why do we have to quarrel?
- İlk kavgamız.
- Our first quarrel.
Lütfen beyler, tartışmayalım.
Gentlemen, we do not want to quarrel over this.
Evet, ikinizle de bu durumu enine boyuna tartışabilirim... ama başbakanla da ters düşmek istemem.
Well, I may be able to argue with you two, but I can't quarrel with the prime minister.
Seninle tartışmak istemiyorum.
I don't want any quarrel with you.
- Lütfen, çocuklar, kavga etmeyin.
- Please, children, don't quarrel.
- Benim için kavga etmeyin, lütfen.
- Don't quarrel over me, please.
Bu bitli şey benimle takışıyor.
This lousy one is trying to pick a quarrel with me.
Geri al, yoksa bozuşuruz.
Take them back, or we'll quarrel.
Bu balıkçılar tekneleri için çok para ister ve Quarrel'inki en pahalısı.
These fishermen ask the Earth to charter. - And Quarrel's the most expensive.
Quarrel mı?
- Quarrel?
Quarrel'i nerede bulurum?
Where do I find Quarrel?
Adın Quarrel mi?
Your name Quarrel?
Quarrel bana yardım ediyor.
Quarrel's been helping me.
Strangways ve Quarrel kıyıdan uzak adalara baktı.
Strangways and Quarrel checked the offshore islands.
Onu getir Quarrel ve kamerayı da.
Get her, Quarrel, and the camera.
Quarrel, Crab Key'e gitmemiz ne kadar sürer?
How soon can you get us to Crab Key?
Hey Quarrel, eğer ejderha görürsen onu yakala ve yüzüne üfle, duydun mu?
Quarrel, if you see a dragon you get him first and breathe on him.
Quarrel, sazların bazılarını kes.
Cut some of those reeds! Give me the knife.
Hayaletleri unut, Quarrel.
Forget the spooks.
İlk işim Strangways'i ve Quarrel'ı öldüren adamı bulmak olurdu.
My first job would be finding the man who killed Strangways and Quarrel.
Ne de olsa ciddi bir kavga değildi.
Wasn't a serious quarrel after all.
Hala çok tartışıyoruz.
But we often quarrel with each other.
Beni terk etmemesi için uğraşıyordum.
We had an argument, a lovers'quarrel, and I was just trying to keep her from leaving.
- Merak etme Quarrel.
- Nothing but.