Randevü tradutor Inglês
23 parallel translation
Belki çifte randevü yapabiliriz : Senle Theresa, benle Denise.
MAYBE WE COULD DOUBLE DATE - YOU, THERESA, ME AND DENISE.
Paul, eğer o randevü Stone'laysa inan senin için çok tehlikeki.
Paul, if that appointment is with Stone, it's dangerous to you. He's bad news.
Yeni bir randevü ayarlayabilir miyiz?
Can we arrange a meeting soon?
Yeni bir randevü ayarlayamaz mıyız, Iütfen?
Can't we make another date, please?
Bilgisayarı incelediğimizde... gizli hesapların kanıtlarını, kimlikler ve sahte isimler, online randevü ajanslarına üyelik veya abonmanlar, ve bu ajanslar vasıtasıyla yaptığı e-mail alışverişi ile görüştüğü insanları tespit ettik.
In the case of the computer, we found evidence of a host of secret accounts, identities and false names, memberships or subscriptions to online dating agencies and e-mail exchanges with people he'd met through these agencies.
Bay Lane okuma gözlüğünün ayarı için bir randevü almıştı.
Mr. Lane had booked in his reading glasses for adjustment.
Randevü siteleri.
Like what?
Bu bir randevü, ha!
This is a date?
Bir yıl önceden randevü verdiler.
They're booked up a year in advance.
Ne kadar para kazanıyorsun... randevü başına?
How much money did you make per... assignation?
Randevü günü gelene kadar bu sefer de benim düşüncelerim değişti.
And while we're waiting for it to come up, I start getting cold feet.
Tamam, lütfen bana açıklayabilir misin... neden bu tek adamın bir randevü bile istemeden gitmesine izin verdin?
Okay, can you please explain to me... why you just let that very single guy out of here without even asking for a date?
Belki Joey ile randevü arka planımdı.
Maybe date Joey, my back-up plan.
Bir randevü mü istiyorsun?
You want to date now?
Ee, randevü diyordun?
So, what about this date?
Daha önce hiç çifte randevü yapmamıştık.
We never double.
Matt Johnson, cuma günü öğle yemeği için randevü istiyor.
Matt Johnsοn wants to schedule a lunch fοr Friday.
Hayır, hayır, hayır, hayır bu bir randevü değil. Bu öğle yemeği!
No, no, no, no, no, no, this isn't a date, this is lunch!
- Harika, randevü alın.
Make an appointment. - No problem.
Bu bir randevü değil.
This isn't a date.
Haftalık randevü gecemiz.
Our weekly date night.
Randevü gecemizi planlama sırası bende ama unuttum, Ve Castle onun yaptığını geçemezsem Sürekli böbürlenecek kendi yaptığıyla.
It's my turn to plan date night, but I forgot, and Castle's gonna lord it over me if I don't outdo what he did last week.
Nasıl randevü aldın?
How did you get that appointment?