Random tradutor Inglês
4,834 parallel translation
Yani hayat anlamsız ve tüm acılar ve dertler kör, rastgele bir kaos öyle mi?
So life is meaningless, and all the pain and suffering is just blind, random chaos.
Tanımadığın sıradan bir kurye uğruna böyle bir risk almak mı istiyorsun?
With some random-ass courier chick?
Hayat bir karışıklıklar silsilesidir, sonra da birden ölüp gidersin.
Life is just random chaos, and then you die.
Aklıma geldi...
Random question...
Sayin yargiç, çocugu tehlikeye atma ve mal bulundurma suçlarinin kabulü karsiliginda eyalet Bayan Gallagher'a rastgele zorunlu uyusturucu testi içeren üç yillik sartli saliverme ile birlikte, 200'er saatlik ebeveyn egitimi ve adsiz uyusturucu bagimlilari toplantisi cezasi vermeyi teklif ediyor.
Your Honor, in exchange for a guilty plea of child endangerment and possession, the state is willing to offer Ms. Gallagher a three-year probation with mandatory random drug testing, as well as 200 hours of both parenting classes, and Narcotics Anonymous meetings.
Sıradan bir çocuk bulup bize onun seçilmiş kişi olduğunu mu söyleyeceksin?
Find some random child, and tell us he's the baby?
Yaptıklarını hatırlamak üzere ve bir hastane çalışanının kulak misafiri olmasını göze alamazdık.
She's on the verge of remembering what you did, and we couldn't afford to have some random orderly at the hospital overhear it.
Onun gibi harika bir savaşçının sıradan bir hırsız tarafından öldürüldüğünü kabullenmek zaman aldı.
Took some time to accept it- - how such a great warrior was killed by a random burglar.
Walsh'un karısını ve oğlunu öldüren Howard Clark bundan üç ay önceye salınması ayarlanmış ama Walsh Florida'yı terk etmeden önceki gün idman avlusunda çıkan sıradan bir hapishane kavgasında öldürülmüş.
Howard Clark, the guy who killed Walsh's wife and son, he was scheduled to be released 3 months from now, but he was killed in a random prison fight in the exercise yard the day before Walsh left Florida.
Rastgele insan öldürüyor.
He's killing random people.
Rastgele veya kanserimsi değil.
It's not random or cancerous.
Rastgele kelimeler mi söylüyorsunuz?
Are you all just saying random words?
Bu kaya duvar bir şekilde rastgele saklanma yeri değil.
This rock wall is very clearly not a random hiding place.
Neden her şeyi birkaç otuzbir uğruna fena ettin?
What made you want to throw it all away for a couple of random jerk-off sessions?
Günün en kötü kısmı, ablamın kırmızı hikaye kitabıyla odama gelip rasgele bir sayfa açıp okumaya başlamasıydı.
The worst part of the day was when my sister came to my room with her red book of stories, open a page at random and start reading.
Biz sürekli, bu gece tanıştığımız o barda oluruz.
We'll always have that random bar we m... we met in to... tonight.
Dünyadaki en kötü şey tek çocuğunu kaybetmek olmalı ama Tanrı'dan geldiğine değil de cinayet olduğuna ve katilin cezasını çektiğine inanarak biraz da olsa huzur bulabilecek.
It must be the worst thing in the world to lose your only child. But he might gain some comfort from believing that it was a crime, not some random act of God and that the murderer had been punished.
Araba kullanırken aklına birden alakasız bir düşünce gelir ya hani.
You know when you're driving in your car and you have a random thought, like...
Kasten veya değil, rastgele bir çantanın, çalıntı Denizci tüfekleriyle dolu fırın aracına çarpmasının kozmik şansı nedir?
Well, deliberately or not, what are the cosmic chances of a random bag hitting a bakery truck that's hauling stolen Marine rifles?
Bir şekilde onu odadan uzaklaştırdın. Güç dalgalanmasını oluşturdun ama rasgele birkaç disket aldın, değil mi? Ve Cameron'inkilerle değiştirmeden önce onların manyetikliğini yok ettin.
You got her out of the room somehow, you made the power surge happen, but you grabbed a bunch of random disks, didn't you, and demagnetized them all before swapping them for Cameron's?
Ara sıra duvarı izlerken rastgele delinmiş delikler görüyordum.
"Watching the occasional light dart " in random directions across the walls...
iletisim takimimizin bizi uyardigi üzere birtakim alanlardan bazi dinlemeler alabiliriz sucularimiz halen açik
And our comms team tells us we could pick up some orphan signals from random cell towers or servers still online.
- Neden biz sorusunun cevabı yok... Sadece şans. Ama riski alacağım.
There's no answer to'why us. " It's just random luck, but I'll take it.
İnsanlar rastgele seçilmemeli.
Meaning you. ... not just pick people at random.
Neden biz sorusuna bir cevap yok. Tamamen tesadüf ama yine de hayhay.
- There's no answer to "why us." It's just random luck, but I'll take it.
- Yani gelişigüzel bir çifte veriyorlar?
So they just give them away to some random couple?
Tahminimce sen görsel veri topladıkça ihtiyaç fazlası bilgiler sinir ağı tarafından rastgele fotoğraflar olarak algılanıyor.
My guess is, as you accumulate visual data, the surplus can get reinterpreted by your neural network into random images.
Ya da delinin teki suratına kezzap atsa aniden, amaçsız bir saldırı olsa.
Or a madman threw acid in her face. A random, motiveless attack.
Ona ulaşmanın en iyi yolu çocuğun birinin Bar Mitsvasına dalmak mı?
Crashing some random kid's bar mitzvah's the best way to get her?
Motif gelisigüzel ve düzensiz görünse de bir amaçliligi, bir yönelmisligi maskeliyor.
While the pattern seems haphazard and random, it belies a purposefulness... A-an intentionality.
Rastgele insanlar seçmeye başladılar.
Started picking people out at random.
Ben, evden gizlice nasıl kaçar da bu kızı tanımadığın bir yerdeki partiye götürebilirsin?
Ben, how could you sneak her out of the house and take her to a party at some random apartment?
Tanınmadık değil.
Not random.
Rasgele bir sayfa seçelim.
Let's pick a random page.
Rastgele kurbanları açıklar.
That would explain the random victimology.
Ve zaman zaman Martin sabahın üçünde odaya bir kız getirip beni uyandırıyor.
And every now and then, Martin will bring some random girl to the room at 3 : 00 in the morning, wakes me up.
Dedim "Cidden mi?" Arasında kaldığım deli arkadaşların sayısı ve düzenli olarak aldığım alkol miktarı ve gittiğimiz bir sürü çılgın ve farklı yerler sayesinde daima sizin için hikâyelerim olur.
I'm like, seriously, between the amount of crazy friends that I have and the amount of alcohol I drink on a regular basis and the amount of crazy, random places we visit, I will always have stories for you guys.
Rastgele hikâyeler.
Random stories.
Oyunlar, rastgele kızlar.
Video games. Random girls.
Garrett'ın listesindeki adayları öncelik sırasına koyacak, yerlerini belirleyecek sonra da bizi rastgele takımlara eşleştirecek.
She'll prioritize the candidates on Garrett's list, locate them, then pair us off into random teams.
- Rastgeleydi Blake.
- It was random, Blake.
16 yaşında olan kararsız bir çocuğu kullandın kocanı öldürmesini sağladın ve sıradan bir şiddet olayı olarak göstermeye çalıştın.
You took advantage of a mentally unstable 16-year-old boy, you used him to kill your husband and you designed it to look like some random explosion of violence.
Ulusal piyango, elverişli aday havuzundan rastgele olarak 200 kadın seçecek.
The national lottery will select two hundred women at random from the pool of eligible candidates.
Ya birdenbire kan testi yapmaya kalkarlarsa?
What if they do a random blood test?
Ben ona iyi bir arkadaş gibi davranmaya çalıştım ama o bulduğu herhangi bir kızı bana tercih etti.
I mean, I try to be a good friend, and then he goes out and replaces me with the next random girl he can find.
Ne tesadüf.
That's so random.
- Rastgele seçilmişler, pardon.
It's random so far. Excuse me.
Duyarlı ve duygulu olduğumu düşünen rastgele bir hatunla çıkmama gerek yok.
I don't need to date a bunch of random hotties who just want me'cause I'm sensitive and have feelings and stuff.
Liam'a yalan söylemiyordum. Saul davet etmişti. Chloe da birinin partisine davet edilmişti.
I wasn't lying to Liam, Saul had invited me and Chloe to some random guy's party.
Çok uzun ve sıradan.
He's so tall and random.
Söylediğim gibi işte.
[Chuckling] Shut up, I know you liked kissing me, and I was like a random werewolf dude at the time. Like I said,