Recete tradutor Inglês
1,014 parallel translation
Recete :
Prescription : :
Eğer 10 dakikada dispansere gelirseniz sizin için bir reçete veririm.
Now, if you'll be at my dispensary in ten minutes I'll have a prescription for you.
Belki de gerekli olan tek reçete, onun yanında olmanızdır.
It's possible that just having you around may be all the prescription required.
Hayatı tedavi etmem için reçete mi vermemi istiyorsun?
Do you expect me to give you a prescription to cure life?
Yeni bir reçete gerekli.
I'll need a new prescription.
Sana da az reçete yazmıyorum, Marion.
It seems to me that I write a lot of prescriptions for you every year!
Benim anlayamadığım, neden sizin gibi seçkin yetenekleri olan bir cerrah, çok kıymetli olan zamanını, bir grup sefil serseriye Hint yağı ve mide hapları reçete ederek harcar.
I can't understand why a distinguished surgeon of your ability... can squander his valuable time prescribing castor oil and stomach pills... for a group of miserable wretches.
Ve sonra Ollie'ye yatıştırıcı için bir reçete vereceğim.
And then I'm going to give Ollie a prescription for some barbiturates.
Ne var orada? İyiyim diye sana benim için reçete yazıyor demek.
I'M WELL, BUT HE GIVES YOU PRESCRIPTIONS FOR ME.
Bugün yazdığınız en iyi reçete Doktor.
Best prescription you've written today, Doctor.
Reçete yazdı.
He gave me a prescription :
Bir reçete mi?
A prescription?
Bir reçete.
A prescription.
Benim onlar için yazacağım reçete sızdıran bir cankurtaran botuyla gemiden atmak olur.
My prescription for them is to throw them overboard in a leaky lifeboat.
Bir reçete.
It's a prescription.
Castellan safra kesem için 4,500 Liretlik reçete yazdı.
About that with Castellan for that with the gall bladder, he prescribed me 4,500 liras of medicines.
Doktor tavsiyene tam uygun bir reçete.
Just what the doctor ordered.
Bundan daha iyi bir reçete yazamazdım.
I couldn't have prescribed better.
- İşim. Bu bir reçete meselesi.
This is prescription stuff.
Hemşiresi, ilaç için reçete lazım dedi.
His nurse told me, uh, that I needed a prescription for the medicine.
Size reçete yazamam.
I can't give you a prescription.
- Bu reçete kağıdını nereden aldınız?
- Where did you get this prescription?
Marcello, kaçakçılık, Spider, sahte reçete yapmadı mı?
And Marcello, the smuggler? And the Spider, by counterfeit notes?
Bu reçete, Ritalin alabilmeniz için.
Now this is for Ritalin.
Yukarıda, kör olası kaplan için sahte reçete hazırlıyor.
He's upstairs forging prescriptions For the sodding tiger.
Kontakt lensler için reçete kartvizitin arkasında yazılıydı.
The prescription for the contact lenses was written on the back.
Sana bir reçete vereceğim.
I'll give you a prescription, which you'll have filled.
Bir reçete yazacağı ve gidip... ilaçları eczaneden alacaksın.
I'm going to write out a prescription and then you'll take it to the drugstore.
Bayan Lucy için yazacağınız her reçete son derece ilgimi çeker.
Anything that you prescribe for Miss Lucy has the greatest interest for me.
- Reçete mi?
A recipe?
Belki bana bir reçete yazsan iyi olur.
Maybe you should prescribe something for me.
Ona reçete verdiniz mi?
Did you get her the prescription?
Temiz hava ve sağlıklı bir faaliyet işte size önereceğim reçete bu, leydim.
Fresh air and healthy activity that's my prescription for you, milady.
Robert, reçete elimde.
Robert, I have the prescription
Burada nasıl bir reçete var öyle.
Yeah, this is one hell of a scrip you got here.
Reçete için bunu ona veriyorsun, iyileşeceksin.
And you're giving him this for a prescription, and you'll be all right.
Ve ilaçlar için reçete.
And a prescription for the pills.
Uyandığında, yırtıp atacağı bir reçete buldu yanında.
When he awakes, there's a prescription which he shreds.
— Reçete falan olmadan mı? — Gerek yok.
- What about a subscription?
"Reçete" ise ilaçlar içindir ki buraya gelebileceğini sanıyorsan onlardan da bir sürü almışsın demektir. Haydi, Sean!
"Prescription" is drugs, which you're on if you think you're gettin'up here.
- Reçete yazıyorum.
I'll write a prescription for you.
Reçete içindeydi.
It's got my prescription in it.
- Reçete ile satılan ilaçlardan.
- Prescription drugs.
- Bir reçete yazayım...
- I'll prescribe...
Neyse Monoxidil almaya gelmiştim ama reçete gerekiyormuş.
Anyhow, I came down to get some Minoxidil, but you need a prescription.
Çok esaslı reçete yazardı.
He'd write like a major.
Yalnızlık için bundan daha iyi bir reçete duymadım.
That is the best formula for loneliness I ever heard.
- Yani? - Ayın 28'ine kadar başka reçete yazılmamış.
- It wasn't prescribed till the 28th.
Sadece bir reçete için geldiler.
She only came in for a prescription.
Sadece bir reçete almak için içeri girdi. Bazı antibiyotikler için.
She only went in to get a prescription for some antibiotics.
Uyuşturucu yazarken kırmızı reçete lazım. Bunun için vaktim olmadı.
There is paperwork required when you write a narcotic and I did not have time for that.