Reminds tradutor Inglês
5,178 parallel translation
Kimmy, bu bana neyi hatırlattı, biliyor musun?
Kimmy, you know what this reminds me of?
Evler birbirlerine çok yakın ama bana çocukken yaşadığımız yeri hatırlatıyor.
It is... you know, the houses are close together, but... It reminds me of that place we used to live in when I was a kid.
- Sarı bana kusmuğu hatırlatıyor, bilirsin.
- Yellow reminds me of puke, you know.
Bana her şey yolda ezilmiş hayvanları hatırlatır.
Everything reminds me of road kill.
Bana seni hatırlatıyor.
- She reminds me of you.
- Bana Maxwell'in hikayesini hatırlatıyor.
- Reminds me of Maxwell's story.
Sanırım bu ona beni hatırlatıyor.
I guess it reminds him of me.
Güzellik dedin de... aklıma dün görmeye gittiğiniz kız geldi.
Beauty reminds me, we went to see a girl yesterday.
Bu bana yaşlanma konusunu hatırlatıyor.
Oh, that reminds me. On the subject of getting old.
Ve o insanları hatırlatan şey tekrar mutlu olma şanslarının olduğudur.
And that reminds those people, We will have a chance to be Happy again.
Ki bu da bana gözünü hatırlatıyor.
Which reminds me, that eye of yours. At this moment, in accordance with your order,
Bu bana küçük bir kız olduğum zamanları hatırlatıyor.
This reminds me of when I was a little girl.
Bu bana Shahid Afridi'yi hatırlatıyor.
That reminds me of Shahid Afridi.
Aklıma gelmişken...
Which reminds me.
8.sınıfı hatırladım.
This reminds me of eighth grade.
İşini sevdim. Eskiden yazdığım şeyleri hatırlatıyor bana.
It reminds me of some of the shit I used to write.
Bana gençliğimi hatırlatıyorsun Rachid.
It's fine Rachid! It reminds him his youth! Right Claude?
Bay Pickle, her tuvalete girdiğimde bana bunu hatırlatıyor.
And Mr. Pickle here reminds me of that every time I take a shit!
O garip bakışların konuşma şeklin falan, bana eski bir arkadaşımı hatırlatıyor.
That crazy look you got. The way you talk like you're about to lose it reminds me of an old buddy.
Bana Cycle 3'teki Amanda'yı hatırlatıyor.
- She reminds me of Amanda from Cycle 3.
Bana başka bir hikayeyi hatırlattı da.
It just reminds me of another story.
Burada yediğin zaman oradaki anılarını canlandırdığından güzel gelir.
When you have it here, it's because it reminds you like the whole world of memory that you have... being there cos'this is like...
Şimdi hatırladım.
Oh, reminds me.
Dedin de aklıma geldi...
It reminds me of something.
Bu bana neyi hatırlattı biliyor musun?
You know what this reminds me of?
Bunu söylediğinde bana bir şeyi hatırlatıyor.
There's something when you sing that that reminds me of something.
Büyükannemin evini hatırlatıyor.
Reminds me of my grandmother's.
Aklıma geldi Rose.
That reminds me, Rose.
- New York'un bana L.A.'den ne kadar çok nefret ettiğimi hatırlattığını söylemiştim ya?
I don't know. Have I told you how much New York reminds of why I hate L.A. so much?
Senin hakkındaki makaleleri sakladığımı aklıma getirdi.
That reminds me. I've been keeping articles about you.
Bize ölümü çağrıştırır.
It reminds us of death.
Kokusu annemi hatırlatıyor.
The smell reminds me of my mother.
Sirkeye bandırılmış domuz ayaklarının kokusu da bana babamı hatırlatıyor.
The smell of pigs'feet in vinegar reminds me of my father.
Geena'yı aramam gerektiğini hatırlatıyor.
That reminds me. I gotta call Geena.
Meniyi aklıma getiriyor.
Reminds me of cum.
Babalar gününün, babasıyla ilişkisinin ne kadar kötü olduğunu hatırlattığını söylemiş, ve ona ihtiyacı varmış.
She says that father's day reminds her of how bad her relationship is with her father, and that she needs him.
Titan bana biraz da yuvamı hatırlatıyor.
Titan reminds me a little bit of home.
Bana bir gün solacakları gerçeğini hatırlatıyor.
It reminds me of the fact that they will fade.
Burası bana rahat ve aptal olduğum zamanları hatırlatıyor.
That reminds me of the time I was carefree and silly.
Hayat senin ağzına sıçarken elini tutacak bir arkadaşının olması ve sana sahip olduğun bedenin kiralık olduğunu hatırlatması.
You know, having a friend to hold your hand while life kicks you in the ass and reminds you that that body of yours is just on loan.
Bana bir sözünüzü hatırlattı.
It reminds me to a saying...
Bana eski günleri hatırlattı.
This reminds me of the old times.
Kuş yumurtasını anımsatıyor.
Reminds me of a bird's egg.
Kendi çizimlerimi hatırlattı.
You know, it reminds me, uh -
Herşey çok ciddileşmeden önce sadece kendime hatırlatmak istedim
It just reminds me of a time before everything got so fucking serious.
Seni hatırlatacak, bir bok buluyorum.
I find some crap that reminds me of you.
Bana gökyüzündeki o hayalet yıldızları hatırlatıyor. Hani şu, yok olduktan sonra bile ışıkları üzerimizde parlayan yıldızlar.
Reminds me of those ghost stars in the sky... you know, the ones that still shine their light upon us long after they're gone.
Evet, bana bir zamanlar sahip olduğum eski bir çift makosen ayakkabımı hatırlatıyor.
Yeah, it reminds me of an old pair of saddle shoes I once had.
Bana ise büyükannemin mutfak zeminini hatırlatıyor.
Reminds me of my grandmother's kitchen floor.
Bu bana Peeta ve Katniss'in aşkını hatırlattı. Kitapta, yani The...
You know, that reminds of the love shared between Peeta and Katniss in The...
- Bana her şey yemeği hatırlatır.
What? Everything reminds me of food.