Revolver tradutor Inglês
755 parallel translation
... Kurşunlar burada ve tabanca orada... "
The bullets are here and the revolver there...'
Saygın seyircilerin gözleri önünde kendi tabancası ile vurulacak ve ölecek..
Before respected audience's eyes he will shot himself dead with his own revolver...
Silahın dipçiğini iyice kavra.
Hold the butt of the revolver firmly in your hand.
Onu bir bıçakla mı yoksa bir tabancayla mı öldürdünüz? - Adınız H-U-Y F-E-I diye mi heceleniyor?
Did you kill him with a knife or a revolver?
Diyelim ki sizi bu tabancayla başbaşa bıraktım.
Supposing I left you alone with this revolver?
- Ona tabancadan bahset.
Tell him about the revolver.
- Ne tabancası?
What revolver?
Ne zaman bir tutuklama yapacak olsak gangsterlerin kurşun yağmurlarına maruz kalıyorduk sanki bizim silah kullanmamız yasakmış gibi hiçbir şey yapamıyorduk...
Often when we made an arrest we had to walk into a rain of hoodlum machine-gun fire though we were forbidden by law to carry a revolver.
O da sapsarı olurdu silahına sarılırdı.
He was pale, too, clutching his revolver.
"Arizona Jim aniden tabancasını masanın üstüne koydu cebinden çıkardığı ufak kırmızı kutuyu açtı ve dedi ki İşte bu haplar bana cesaret veriyor!"
Suddenly, Arizona Jim put his revolver on the table... "and taking a little red box from his pocket... " he opened it and said :
Arkaya da bir tabanca.
And a revolver at the back...
Elinde silah, arabasıyla uçurumdan aşağı attı kendini.
They found his car gone over a cliff and a revolver in his hand.
Kardeşiniz tabancayı temizliyordu ve ve birden ateş aldı, neredeyse kardeşinizi korkudan öldürüyordu.
Your sister was cleaning a revolver and it went off and scared her.
- Şanslıymışsın ki silahın varmış.
- Lucky you had that revolver.
Sousè, acil durumlar için taşıdığı tabancasını çekiyor ve McNasty'yi vuruyor... "
Drawing his revolver... which he carries for such emergencies, he struck McNasty... "
- İşte tabanca.
- Here's the revolver.
Aniden şu sandığın çekmecesindeki Robert'in tabancasını hatırladım.
Suddenly I remembered Robert's revolver in the drawer of that chest.
Ta ki ; küçük, tuhaf bir "klik" sesi duyana kadar. Ve tabanca boşalmıştı.
... till there was a funny little click, and the revolver was empty.
- Tabanca oraya nasıl geldi?
- How did the revolver happen to be there?
Bu yüzden tabancayı ele geçirdim ve ateşledim.
... so I seized the revolver and fired.
Floyd ceketinin cebinde daima yedek bir silah tasirdi.
Floyd always carried an extra revolver in his coat pocket.
Piyano üzerindeki belirli bir nota duvar panelinden geçen bir iple bir tabancaya bağlanmıştı.
A certain note on the piano was wired to a revolver concealed in the wall paneling.
Bu polis tabancasıdır.
This is a police revolver.
asistanım kaybolacak.
With one shot from this revolver the subject will disappear.
Aradığınız... tabancanız mı?
Looking for something? Your revolver perhaps?
Silahım var mı dediniz?
Did you say you had a revolver?
Hayır, silahım yok.
Why no, I haven't got any revolver.
- Tabancan var mı?
- Have you got a revolver?
Seni bekliyordum ama tabancamla değil.
Well I expected you but not with my revolver.
Artık silahını kaldırabilirsin Watson.
You can put your revolver away now, Watson.
Evet, vücudunda bulunan mermi bir İngiliz tabancasından çıkma.
We're certain, the bullet found in his body came from a British service revolver.
- Bir tabancası var.
- He has a revolver.
- Silahın var.
- You have that revolver.
Tabancan yanında mı? - Evet.
Have you got your revolver?
Tabancaya da kelepçeye de ihtiyacın olmayacak.
You won't need your revolver nor handcuffs.
Tabancamı almadan önce o şey üzerimdeydi.
Before I could get my revolver the thing was upon me.
Tabancanı önündeki yere koy ve ellerini kaldır Sherlock Holmes.
Throw your revolver on the floor in front of you and raise your hands Sherlock Holmes.
Birimizin tabancası olmadığını nereden biliyoruz?
How do we know one of us hasn't have a revolver?
- Niye tabancanız olduğunu söylemediniz?
Why didn't you tell us that you had a revolver?
Bu silahı vermek tek hatan oldu.
You made one mistake, giving me this revolver.
- Tabancan yanında mı? - Evet.
Got your revolver?
Lestrade, sen Kaptan Simpson'un tabancasını alıp ona bir bakar mısın?
Lestrade will you pick up Captain Simpson's revolver and have a look at it?
Bir tabanca.
It was a revolver.
Edwardes'ın hayatını 21 Klübü'nde tehdit eden yer sahibi onu sırtından vurduktan sonra tabancayı kara düşürdü.
The proprietor who threatened Edwardes'life in the 21 Club dropped a revolver in the snow in Gabriel Valley after shooting Dr. Edwardes in the back.
Yine de cebimde her daim bir tabanca taşırım.
Although I'm always carrying a revolver in my pocket.
Bu adam üç gün önce buradan ayrıldığını kabul ediyor ve 32'lik bir tabanca taşıyor.
Only this guy admits he left here three days ago... and he's packing a.32 revolver.
Altıncı, Waldron'un üzerinde bulunan tabanca 32 kalibrelik bir silahtı ve merhumun başında bulunan merminin ateşlendiği silahtı.
Sixth, a revolver found on Waldron... was a.32-caliber weapon... and was the gun from which a bullet... found in the head of the deceased was discharged.
- Bana silahı ver!
- Give me the revolver.
Sevgili Tim, yaptığın rapora göre 38 kalibrelik Smith Wesson tabanca- -
"Dear Tim... " regarding your inquiry on the.38 caliber Smith Wesson revolver... "
Colt marka bir silah görevde değilken çalınmış.
The stolen piece was a compact Colt revolver, pinched right after firing practice.
- Tabanca mı?
- A revolver?