Rust tradutor Inglês
801 parallel translation
El değmeden paslanmasını önlemek için. yağlayıp paltosunun altında taşıyordu.
Observe coating of oil... used by property department to preserve blade from rust still intact.
Bu kir pas içindeki çapa zinciri kimin ola?
Whose anchor chain is that a-rattling like it's full of rust and roaches?
Ayrıca midenizi de bozabilir.
Besides, it'll rust in the lining of your stomach.
Yine paslanacaksın!
Youlll rust yourself again!
Çok fena paslanacaksın.
Youll rust so dreadfully.
Şunu itiraf etmeliyim ki... bu elbiseleri giydiğim zaman... boğazıma bir şey takılıyor.
I wouldn't admit this to anyone else in the world... but always when I'm dressing like this... there's a feel of rust in my throat.
Bunların yerine, paslanmış berbat bir gemide karar kıldım.
'Stead of that, I got assigned on a stinking ol'rust bucket.
Alışılmış pas boyalı ve siyah renkteydi.
She wore the customary coat of rust-streaked black paint.
Bu pas yığınına mı?
For that chunk of rust?
Pas yığını dediğin saat gibi çalışıyor.
That chunk of rust works just fine.
Laboratuarımız balık, pas tutmaz boya ve elbiselerinde tuz izine rastladı.
Our lab found traces of fish, rust-resistant paint, and salt in his clothes.
Otomatik ateşli tüfekler burada paslanmaya bırakılmamalı.
No use leaving all those repeating rifles lying out there to rust!
Buhar pompası kir pas doldu.
- Feed pump's full of scum and rust.
Durursam paslanırım.
If I sit still I rust.
Adımınıza dikkat edin. 40 yıllık pas güverteyi bataklığa çevirebilir.
You better stay alert. Watch your step. 40 years of rust can turn deck plates into quicksand.
Bu hurda yığınını onaralım.
Fix this rust bucket.
Su almaması büyük bir mucize.
The rust is keeping the water out.
Burada eşyalar çabuk paslanır. Veya çürür.
Things rust very quickly here or rot away.
Belki ozaman kokun biraz geçebilir, pislik içindesin.
Might wash some of the starch out of you, or rust.
Güverte birimi, raspaları çıkarın ve o pası temizleyin.
Deck division, bring out the chippers and scrapers and get after that rust.
Silahları paslanmış.
There's rust on his guns.
Kaplı üniforman hiç gitmemiş, üstünde hiç pas bile yok.
And that jug is out of uniform. It ain't wearing any rust.
Hayır, Erskine, borularımın patlamasını istemeyiz, öyle değil mi?
Why now Erskine, you don't want me to rust my plumbing, do you?
Paslanmayı kolaylaştırıyor.
It promotes rust.
Dünya nimetleri dünyada kalır biliyorsun.
Lay not up for yourself treasures upon earth... where moth and rust do corrupt.
Uzayda süzülen mikroskobik bir kum tanesinde bir adamın hayatının ufacık bir kısmı geçti.
IS A FRAGMENT OF A MAN'S LIFE, LEFT TO RUST AS THE PLACE HE LIVED IN, AND THE MACHINES HE USED.
Servetinizi sadece kendinize saklayarak, ruhunuzun tembelleşip, çürümesine engel olun.
"Lay not up treasures for yourselves on earth... "... where moth and rust doth corrupt... "... and where thieves break through and steal :
Ruhunuzu cennetin hazinelerine saklayın.
"But lay up for yourselves treasures in heaven... "... where neither moth nor rust doth corrupt...
Bu taka beni meteliksiz bırakacak.
As for this rust bucket, I wouldn't give two cents for it.
- Bu takayla mı gitmeyi düşünüyorsun?
Can you see me sailing this rust bucket?
Bu takaya 30.000.000 frank mı?
30 million francs for this rust bucket.
Yeni kesilmiş, telin uçları paslı değildi.
It was a new cut, no rust on the end of the wires.
Cesette pas izlerine rastlanmış.
Traces of rust were found in the body.
Hindistan'daki o pas tutmuş eski sütunlara ne demeli.
What about those ancient rust-resisting columns in India?
- Altın pas tutmaz.
Gold doesn't rust.
Yeryüzünde hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalar.
Do not lay up treasure on earth where moth and rust consume it, thieves break in and steal it.
Bunun yerine gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve yiyip bitirir, ne de pas. Kimse de çalamaz.
Lay up treasure for yourselves in heaven where there is no moth or rust, no thieves steal it.
- Bana 300,000 bin fitlik paslanmaz tel örgü getirin.
- Get me 300,000 feet of rust-proof chicken wire.
Bunların hepsi..... bu değneğin önünde can verdi.
All that's left of them... is rust on the blade in this cane.
Büyükannem, soluk pas renkli, ipekli sandalyede oturur.
Gran sits in faded rust, silk from deep chair.
Her tepenin çevresinde paslanmış demirlerle inşa edilmiş evler var. Fakirlerin şatoları.
Around each hill there are large houses made of black iron and rust, the castles of the poor.
-... tamamen korunuyor.
-... rust, erosion.
Ve öbürünü de sadece pas tutuyormuş.
And the other one's just being held in by rust.
Pas lekelerini, askerlik konusundaki her miskinliği hazla seyredecekler.
They will gloat over every rust streak down our sides, every sign of military slackness.
Menteşelerdeki toz gerçekti.
The rust on the hinges was real.
Yazmaktan kıpkırmızı gözlerin, bak...
You work till your eyes turn as red as rust...
Paslanmış olabilir.
Or rust, maybe.
O eski eğilmiş paslı kova, bir çöp şilebi gibi tasarlanmış.
That sagging old rust bucket is designed like a garbage scow.
Paslan orada, ben de öleyim.
There rust, and let me die.
Çürük gibi görünüyorlar.
Tiny, shriveled up, clotted with too much salt... and rust, even.
Hayır.
IT LOOKED LIKE IT HAD SOME RUST ON IT.