Salam tradutor Inglês
852 parallel translation
Bana salam ve peynirli sandviç ve bir bardak bira gönderin.
Please order me a salami and cheese sandwich and a glass of beer.
Selam aleyküm.
Salam aleikum'.
Akşam yemeğimiz. Mısır çorbası, patates salatası, salam ve sucuk.
Cream of corn soup, potato salad, salami and liverwurst.
# Rembrandt? Salam?
A Rembrandt?
- Tabii, ben de salam satarım.
- Sure, I'll be selling salami
Salam ve haşlanmış yumurta mı?
Bacon and eggs sunny-side up?
Salam dükkanının açılışı olduğunu bilmiyor muydunuz?
Didn't you know there's the opening of the salumeria [salami shop]?
Hey, çocuklar, bir kilo salam, yarım kilo peynir ve iki şişe şarap alın.
All right, buy salami, 1 / 2 cheese and two bottles of wine.
Artık salam yiyemiyorum.
I can't swallow anymore salami.
Harold, Bayan Glovetsky'e biraz salam getirir misin?
Harold, will you get Mrs. Glovetsky some of that salami?
Bayan Glovetsky, salamınızı aldınız demek.
Mrs. Glovetsky, you got your salami I see.
Salam?
Salami?
Yarım kilo salam, lütfen.
A pound of ham, please.
– Salam.
– Salam.
- Pakette acılı salam olacaktı.
- Must be strong salami.
Cinzia kavun ve prosciutto alıyor - salam demek.
Cinzia is getting melon and prosciutto - That's ham.
- Bir kez. Kızarmış salam yüzünden.
- One time, that's all.
Kızarmış salam ve sosisli sandviç.
Fried salami and hot dogs.
- Salam isteyen?
- Anyone for salami?
Yine salam.
Salami again.
Kıyafet, yiyecek, pek çok salam.
Clothes, food... a lot of salami.
O kadar çok salam yedim ki isilik oldum.
I ate so much salami that I broke out in a rash.
Eve giderken, kendine yemek hazırla ve Luigino için de biraz salam kes.
When you're through go to the house and get yourself some food and for Luigino some slices of salami.
Salam dolu, 20.000 Lira eder.
It's salami, 20,000 lire at least.
- Benden salam çaldınız.
- You even stole salami from me.
Jambon ve salam verdi.
She's given me ham and salami.
Sosisi çok sever, özellikle salamı.
He Ιoves sausage, you know, especiaΙΙy saΙami.
Senin gibi Hélene, ancak sen Parma salamını seversin.
Like you, HeΙene, except you prefer Parma ham.
Başkasının sandviçindeki salamı almıyorsun değil mi?
You taking the jam out of somebody's sandwich?
- Selamün aleyküm ağalar.
- Salam Ailekum, agha.
- Aleyküm selam Osman ağa.
- Ailekum Salam, Osman agha.
Salam, peynir, kalan ne varsa?
Ham, cheese, or whatever you got left over, huh?
O salamı üç aydır saklıyor.
She saved that salami for three months.
- Selam.
- Salam.
Çok yaşa yeni Sultan Al Salam Kerim!
Long live the new Sultan Al Salam Kerim!
30 yumurtadan bir omlet, 2 dilimlenmiş salam, 4 kilo peynir en az 40 tane ekmek, ve 30 şişe bira.
30 eggs, 2 sliced? ham, 4 pounds of cheese 40 loaves of bread at a minimum, and 30 bottles of beer.
Farkettim de salam bitmiş.
I was just noticin` that you`re outta salami.
Seni indirmek için salam gibi bağlamak zorunda kaldılar.
They had to tie you up like a salami to get you down.
Alman askerleri olarak isteğimizi alabiliyorduk. Peynir, salam, jambon. Kara borsada her şey vardı.
Did you ever get the feeling that the people you patronized, for example, shopkeepers, hoteliers and the like were compromising themselves in the eyes of other Frenchmen?
Salam da olur.
Salami is okay, too.
Bir salam gibi paket halindeyken mi?
You're all tied up like a salami.
Meşhur King, bir salam gibi bağlanmış.
The famous King tied like a sausage,
- Evet, sana bedava salam da verirdi.
- Yeah, and give you a free salami.
Salam, lahana salatası ve patates salatası.
Salami, coleslaw and potato salad.
Yani, salam ve patates salatası masada yenecek şeyler değil.
Salami and potato salad and stuff, that's not table food.
Biraz daha salam yiyeceğim.
I'm taking some more of your salami.
Ciğer salamı mı, efendim?
Liverwurst, sir?
Evet, yağda pişmiş yumurta, salam ve tarçınlı ekmek.
Yes, I want scrambled eggs and bacon and cinnamon toast.
Yumurta ile biraz salam hazırlıyorum.
I'll fix some bacon and eggs.
- Neden bana öyle bakıyorsunuz? - Salamın üstüne hardal sürülmez.
- Why do you look at me like that?
Salam ve peynir.
Oh, salami... salami and some cheese.