Salı tradutor Inglês
21,352 parallel translation
Tamam, salı günü trene biniyordum.
Okay, well, Tuesday, I was riding the A train.
Toplu taşıma müdürlüğünde üç farklı korumayla görüştük ve onlardan birisi çarşamba günkü güvenlik görüntülerini salı günküyle değiştirmek için Toby'nin para ödediğini itiraf etti.
We interviewed three different guards at the MTA, and one of them admitted that Toby paid him to switch Wednesday's A train security footage with Tuesday's.
- Ker-rah, sesimizi kısalım lütfen.
Ker-rah. Inside voice. Please.
Kyptonite tozunun kuvvetli bir biçimde salınması bazı kayıplara yol açacak.
The concussive force to properly displace the Kryptonite dust will result in some losses.
Niyetiniz bu durum değişinceye kadar beni, babamı ve kardeşlerimi bırakmamaksa asla salınmayabilirler. Ben de buradan asla ayrılamayabilirim.
If your intention is to wait until that changes to deem whether it's safe to free my father and brothers, they may never be released, and I may never get to leave.
Onlar, biz izleyiciler olarak hareket, ormanda onları salıvermek Oradan iş büyüdü.
They let them loose in the jungle, we acted as trackers, grew the business from there.
Evet salı akşamları çoğunlukla güney sokağında oluruz.
Yeah, we're usually at South street on Tuesday nights.
Salı gününe kadar fermuarı açamayacaksın.
You'll have to keep it buttoned up till Tuesday.
Her salı günü babanızla görüşmelerimi iple çekerdim.
I so looked forward every Tuesday to my audiences with your... dear papa.
Ayrıca Yan Shen'i salıvereceksiniz.
In addition, release Yan Shen!
Mavi kutular geri dönüşüm için salı günleri sokak temizliği günü ve verandamda eroin kullanma.
Blue bins are for recycling, Tuesdays are street cleaning, Don't do heroin on my porch.
Bence Salı gününe bağlı kalalım.
I-I-I think we should stick to Tuesday.
Salı günü söyle bunu bana.
Tell me Tuesday.
Salı günü.
Tuesday.
- Salıya her şeyi öğreniriz.
We'll know more by Tuesday.
Bırak salık kalsın.
Let it be the way it is.
Salın
_
- Salınmasını sağlayacağım. İlk fark ettiğim şey ağzına tıkılmış Amerikan bayrağıydı.
Okay, so unlike before, when our unsub displayed the Australian's ears just down the street near City Hall, these were left right in the inside of San Fermín Cathedral.
Ancak Levi'ın salıverilmesinden 48 saat sonra, aniden öldürüldü.
But then, within just 48 hours of Levi's release, he suddenly turns up dead.
Dağıtım kanalları açmasını sağladım ki salıverildiğimde dağıtacak bir malımız olacaktı.
Got him working the distribution lines so there'd be product to move when I was released.
Temizlikçim salı günleri gelmiyor.
My cleaner won't do Tuesdays.
İki gün bir gece boyunca hapis hayatı yaşayan ve salınan yüzbaşımız için merkezdeki depoda bulunan tofuları hazırlayıp soldaki tofu güvecini ve sağdaki kimçili tofuyu pişirdik.
For the captain that spent a night and two days in the guardhouse... and was safely released, we have prepared the block of tofu in the centre, tofu stew on the left and tofu with kimchi on the right.
Salındı mı dedin?
Did you say released?
Salıncakların orada gömülüler.
He's buried by a swing set.
Mutlu Salılar!
Happy Tuesday!
Biz sana onun kim olduğunu söyledik, sen ise onu salıverdin.
But we told you who he was, and you still let him go.
Şartlı salıverildin, unutma.
You're on probation.
O salı boş yere inşa ettim!
I built that raft for nothing!
2009'da emekli olunca Yeni Başlangıç adında bir yerde gönüllü olmuş. Yeni salınan mahkumların topluma alışmasına yardımcı olan bir yermiş.
After he retired in 2009, he went on to volunteer at a place called New Start, which helps recently released inmates transition back into society.
Salınmadan önce Meeks'in psikoloğu demiş ki "Meeks gizli öfkeyle dolu ve her an patlamaya hazır bir bomba."
And before he was paroled, Meeks'psychologist said, "Meeks if full of latent rage, for all intents and purposes, a ticking time bomb."
Pek fazla bilinmez ama bir rivayete göre Papa karanlık çağlarda Aziz Petrus Bazilikasının bodrumunda birkaç tane şeytan zincire vurulmuş ve halkın içine cehennem korkusu salmak için halkın arasına salıyorlarmış.
And what's not so common knowledge is that the Pope actually had a couple of them chained up in the basement of St. Peter's Basilica in the dark ages which they would trot out through the countryside every now and then to put the fear of Hell into the populace.
Daha çok muhafız salıp sürüyü çoğaltacağım.
I'll release more prisoners, add bodies to the herd.
Nick'i tekrar arayalım, nerede olduğunu bulmaya çalışalım.
So let's give Nick a call again, find out where he is.
Oylayalım mı yoksa tartışalım mı?
So shall we vote or have more discussion?
Lütfen? Üstüne tartışalım.
Please, at least just discuss it.
- El sıkışalım, Bay Coates.
We'll shake on it, Mr Coates.
- İnternet sitem üzerinde çalışalım hadi.
- Let's just work on my website, okay?
Bu haftanın sayısal loto numaraları 10, 42, 75, 3. Bu da ne?
"Your lucky numbers are 10, 42, 75, and 3."
Bekleyelim, nöbet tutalım. Kitchi'yi görmeye çalışalım.
We should wait, keep watch, see if we can catch a glimpse of Kitchi.
Bulu sonra tartışalım.
Let's save this for later.
Ama daha demin sistemlerine girmiştim, yani sayısal sabotaj çok göze batar ve hapsi boylayabiliriz.
But I was just in their system, so digital sabotage would be too obvious and could land us in prison.
- Ve sayısal disleksi.
- And numerical dyslexia.
"Tanışalı 27 gün 9 saat oldu."
"It's been 27 days and 9 hours since I met you."
Bu amacımızı değiştirmiyor ama, bu nedenle biraz nefes alıp sorunu çözmeye çalışalım.
But that doesn't change our objective here, so let's just take a breath and figure this out.
- Yargısal dokunulmazlık sınırsız olmalıdır.
Judicial immunity has to be unlimited.
Duruşun üzerinde çalışalım hadi. Dik dur.
I wear like a cute top or laugh at one of his terrible jokes or show him a close-up photo of my junk.
Centilmence tartışalım.
We do a gentlemen's debate.
# Nerede bir kir görürsen, şalınla yüzümü sil. #
"Wipe my face with your shawl, wherever you spot some dirt."
Fakat bunu daha sonra tartışalım.
But let's discuss this later.
Onu ele geçirmemiz lazım ki nasıl geçtiğini bulmak için üstünde çalışalım.
We gotta get ahold of it so we can study it, figure out how it got through.
Tanışalı üç ay oldu.
Three months since we met.