Satmıyorum tradutor Inglês
446 parallel translation
Peki, diyelim ki ben evimi satmıyorum.
Well, now, suppose I won't sell my place.
Bir şey satmıyorum.
I'm not selling anything.
Veresiye benzin satmıyorum.
You know I ain't selling gas on time.
Ben de bir şey satmıyorum.
And I am not selling anything.
35'e satmıyorum, 30'a alamazsın...
I won't stell it to you for 35, you can't have it for 30...
Resimlerimi satmıyorum.
I don't sell my pictures.
Sigorta poliçesi satmıyorum.
I'm not a salesman.
Satmıyorum zaten.
- I'm not selling it.
Ayrıca hikâyemi de satmıyorum size.
I'm not selling the story, either, to you.
Hiçbir şey satmıyorum.
I'm not selling anything.
- Satmıyorum.
- I ain't selling.
- Ve satmıyorum.
- And I ain't selling.
- Bir şey satmıyorum.
- Selling? - Nothing.
- Sigara satmıyorum.
- Don't sell cigarettes.
Satın alıyorum, satmıyorum.
I'm buyin', not sellin'!
- Satmıyorum.
I'm not sellin'!
Öyleyse size ekmek satmıyorum.
Then there's no dough for you.
En azından ilaç satmıyorum, ben.
At least I don't sell medicine.
Ben mal satmıyorum.
I don't sell a piece of goods.
Dedim ki " Figo, sana bir düzine yumurta satmıyorum.
I said "Figo, I'm not selling ya a dozen eggs."
Karga yemi satmıyorum burada.
Naturally they got spirit.
- Seni satmıyorum.
I'm not sellin'you.
Hayır, satmıyorum.
No I ain't gonna.
Sam köpeğini satmıyor. Ben de kalbimin kanını üzerine akıttığım toprağımı satmıyorum.
Sam don't sell his dog and I don't sell my land that I've poured my heart's blood into.
Ne yazık ki çiçek satmıyorum.
Too bad I don't sell flowers.
Fakirlere satmıyorum ki.
I don't sell to the poor people
Evet ama ben satmıyorum. İzninizle.
But that's other places, I am very busy and please excuse me.
Satmak isteseydim çok cömert bir teklifti, fakat satmıyorum.
That's a very fair price if I wanted to sell, but I don't.
- Satmıyorum.
- Not interested.
Formülü satmıyorum.
I'm not selling my formula.
Verdiğiniz fiyat buysa satmıyorum.
At that price, I'd rather keep it.
Mülk satmıyorum. Anlaşıldı mı?
I don't sell the land, all right?
Burası satılık değil, satmıyorum.
I can't sell it, it's my business
Hayat sigortası satmıyorum.
I do not sell life insurance.
- Ben hatıra eşya satmıyorum.
- I'm not selling souvenirs.
Üzgünüm. Ama gerçekten at satmıyorum.
I'm sorry, but I really don't sell horses.
Bay Denby ben cahil değilim ve toprağımı satmıyorum.
Mr. Denby... I'm not ignorant... and I'm not selling my land.
Ben artık uyuşturucu satmıyorum.
I'm not dealing dope any more.
Hayır, bir şey satmıyorum.
- No, I don't sell.
- Artık satmıyorum. - Şunu göstersene.
Let me see the one with pictures.
Hiçbirini satmıyorum.
I'm not interested in selling it.
Ben o tür şeyler satmıyorum.
I don't deal in exotic weapons.
kimseye zorla satmıyorum, bu onların seçimi.
I don't make kids use drugs. It's their choice.
Artık tuvaletinde mal da satmıyorum.
I ain't selling dope in your bathroom no more.
Satmıyorum.
I'm not selling out.
Ben uyuşturucu satmıyorum.
I do not sell drugs.
Yüz dinara satmıyorum.
I don't sell out for a hundred dinars.
O emlakçıya da söyle, evi satmıyorum!
And you tell that realty company that I ain't selling! You hear?
- Bak. Satmıyorum.
I'm not selling.
Anlamıyorum, neyi satmış?
What did you say he sold?
Müdürü tanıyorum, ona perde halkası satmıştım.
I know the manager, I sold him some curtain rings.