English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ S ] / Sattım

Sattım tradutor Inglês

4,949 parallel translation
Ben de kilise çanlarını kasabadaki yüz yiyen maymunları yok edebilmek için sattım.
And I only sold the town church bell to pay the exterminator to drive the face-eating monkeys out of the town.
- Hıristiyan tişörtü sattım bir süre.
- Sold christian t-shirts for a while.
Bu yüzden motorsikletimi sattım ve geldim.
Asi que vendi la moto, y aqui me tienes.
Sattım.
I sold it.
Şapkamı 50kuruşa Mansfield'a sattım.
I sold my hat to Mansfield for 50 cents!
Ve ağlayamıyorum çünkü cep saatimi 5 dolara sattım!
And I can't even cry about it right now because I sold my pocket square for a nickel!
Sattım onu.
Already sold.
- Çünkü, bunu onlara ben sattım!
- Because I sold it to them!
Hayat sigortamı sattım.
I sold my life insurance policy.
Bütün Büyük Göz tablolarını sattım.
I sold out all your big eyes!
- Neyi sattım?
- Did what?
Sonra her şeyi sattım ve taşındım, işte o zaman o mankafanın evlenilecek bir tip olmadığı ortaya çıktı.
So, after I've sold everything and moved, that's when the knobhead decides that he's not the marrying type.
Balıklardan bir pay aldım ve yarısını sattım.
I had a share of the fish, and then I sold half.
Bir kumarhanem vardı, sattım.
Yeah, I have a casino and I sold it.
Bir barım vardı, onu da sattım. İçki içmeyi, fazla âlem yapmayı falan k estim. Kumar oynamayı, her şeyi bıraktım.
And I have a bar, sold it also, and I stopped drinking, stopped good times with friends, like that and I stopped gambling, everything.
Tüm CD'lerimi sattım.
I sold all my CDs.
Bugle'a yeni resimler sattım. Bu iş görecektir.
Well, I sold another couple of photos to the Bugle, so that ought to help.
Ve günün sonunda, inanmazsın Baba. Tüm şortları sattım ve bazı ipliksiz olanları da.
And by the end of the day, get this, Dad, I sold all of the lace-ups... and some of the non lace-ups.
- Oyunu sattım.
Green light.
Orda bi ev sattım.
Hey, I just sold a house there.
Onları sattım.
Yes, I sold them.
Bayan Palmer'a, yaş ve gelir durumuna uygun bir poliçe sattım.
I sold Ms. Palmer a policy that was appropriate to her age and income.
Sattım.
Sold.
Satıyorum 1, satıyorum 2. Ve sattım!
Going once, going twice, sold.
Mevzudan sonra ona bokumu sattım.
After the teem-stress sold her my poop.
Ve izin verin, kilise çanlarını, lezzetli ulusal taco zincirleri için sattığımı söyleyerek bitireyim.
And let me end by saying, I just sold the church bells To a delicious national taco chain.
Havuzu elektrik santralindeki yangın hasarını tamir ettirebilmek için sattık. Çünkü elektrik santralinden gelen gelirler itfaiyeyi finanse etmemize yardımcı oluyordu ki buna ihtiyacımız vardı çünkü elektrik santrali yanmaya devam ediyordu.
We sold the pool to get the money to fix the fire damage at the power plant, because the income from the power plant helps us fund the fire department, which we need because the power plant keeps catching on fire.
20 rulo kağıt mı sattın?
You sold 20 rolls of wrapping paper?
Söyle bakalım Howard, ruhunu ne zaman Aryan amirliğine sattın ve seni özgür kılmam için, ne kadar para vermem gerekiyor?
So, tell me, Howard, when were you sold into captivity and how much would I have to pay to free you from your Aryan overlord?
- Çanta sattığım yalandı.
I was lying about that bag.
Şu ana kadar en çok ben sattım.
♪ Hey, must be the money I have sold the most so far.
Hayır evladım yeteri kadar sattınız.
No, no. You-You've done enough, son, really.
Kendi spermlerini internette sattığını anladın mı?
Why? So you do realize he was selling sperm on the Internet?
Kasabada bir sinema salonları vardı,... onu sattılar ben de harcımı öyle ödedim.
They owned the one movie theater in town, sold it so I could cover my tuition.
Kasabamızdaki sinema salonunun sahibiydi,... onu sattı ve ben de harcımı ödedim.
She owned the one movie theater in our town, sold it so I could cover my tuition...
Valla benim dizime gelen etek kızın kıçına geldiğinden hiç anlamadım ne aldı ne sattı.
A skirt down to my knees barely covers her bum. So I've no idea what she got.
- Sattın mı bizi?
- Did you rat on us?
Ajan Kim'in onu Çin'e sattığını söyledim ya.
I'm told agent Kim sold her off to China.
Hayallerim vardı insanlara sattığımız türden hayaller.
I had dreams... like the kind we sell to people.
Bu reklam kampanyası yüzünden insanların sattığım şeyi satın almak için kendilerini öldüreceği gerçeğini tasdiklememi istiyorsanız o zaman, evet.
If you're asking me to acknowledge the fact that through this ad campaign people will literally kill themselves to get their hands on what I'm selling... then yes.
Ona dondurma sattığım zaman.
When I sold him some ice cream.
O üç çocuğa da dondurma sattığımdan eminim.
I'm sure I sold ice cream to all three of those boys.
Tamam, o şeyleri bana sattığı için elemanı vurmayacağım.
Well, I ain't gonna go shoot the guy who sold them to me.
Los Angeles'teki müvekkilime toptan kokain sattığınız yıllar boyunca hükümet, Birleşik Devletlere tonlarca kokain kaçırdığınızın farkında mıydı?
The years you say you wholesaled cocaine to my client in Los Angeles... was the government aware that you were smuggling tons of cocaine into the United States.
Ruhumu Yunanistan'a sattığım söylenebilir.
Well, some could say that I've sold mine to Greece.
Bu çok fazla sattığımız bir kitap.
This is a book that we're selling a lot more of.
Hanımelinden soda yapıp limonata gibi sattığım o günleri hatırlıyor musun?
Remember that time I tried to make honeysuckle soda and sell it from a stand like lemonade?
Hiç ev sattı mı?
She sold a house yet?
Sattın mı?
You moved the pearls?
Diğerlerini sattınız mı?
Have you sold the others?
Hükümetiniz bu teknolojiyi Saddam'a sattı mı?
Did your government sell that technology to Saddam?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]