Serbestsin tradutor Inglês
510 parallel translation
İzin vermeyeceğim, madem serbestsin.
I won't let you, now that you're free.
Yeni ceza kanununa göre serbestsin. "
You hereby cease to be subject to penal regime. "
Gitmekte serbestsin.
You're free to go.
Sonunda serbestsin.
You're free at last.
- Bu serbestsin demek.
- It means you're free.
Serbestsin.
You have your freedom.
Serbestsin, Czaka.
You're free, Czaka.
Evet, serbestsin.
Yes, you're free.
Böyle düşünmekte serbestsin.
Well, you have a right to your personal opinion.
Serbestsin.
On your way.
Her halükarda, artık serbestsin.
In any case, you are now free.
Sana yönelirim, bir çığlık kadar serbestsin, o kadar kolay ki bu.
I bear down on you, you're as open as a cry, it's so easy.
Yemin etmekte serbestsin,.. ... ama git de bari önce biraz temizle. "
Swear on her grave all you want, but you'd do better just to clean the thing up. "
İyi ki böyle oldu.Şimdi serbestsin.
You can be lucky, that it happened this way, now you're free.
- Duruşmaya kadar serbestsin.
- You're released to me until the trial.
İnanıp inanmamakta serbestsin.
You don't have to believe it if you don't want to.
Artik serbestsin.
I'm releasing you.
Şu andan itibaren serbestsin. Mahkemeden çıkmakta özgürsün.
You are hereby discharged and are free to leave the court.
Şu anda serbestsin.
You're free now.
Serbestsin.
You are relieved.
Leylak Bar'da borçlandığın müşterilerin için 170,000 yen ödedim. Yani, burada benim için çalışmakta serbestsin.
I paid the 170,000 yen your guests owed at the Lilac so you'd be free to work for me here.
Askerlik bitince istediğini düşünmekte serbestsin.
WIhen you're a civilian you'II be able to tIhInk wIhateve r you want.
Serbestsin gidebilirsin.
You're free to go.
"Donanma vakit bulduğunda, gelip bizi ziyaret etmekte serbestsin."
"Whenever you're not busy boating with the Navy, feel free to visit us."
Artık konuşmakta veya istediğin bir şeyi yapmakta serbestsin.
You're free to talk or do anything you want.
- Serbestsin.
- You're relieved, Mr. Riley.
İyiyim. - Serbestsin.
Release him.
Beşte gitmekte serbestsin. Söz veriyorum.
I promise you'll be free to go at 5 : 00.
Tamamen serbestsin. Kazandın, Doktor.
You're free and clear You won, Doc
Sana gitmekte serbestsin dediğim zaman döneceksin.
You'll get back when I tell you you're free to go.
Johnny Akitanya'ya sahip olur olmaz serbestsin.
Once Johnny gets the Aquitaine, you're free. I'll let you out.
Gel, kal, yapmak istediğin şeylerde serbestsin!
You come, you stay, you are free to do what you like!
O yüzden bugün öğleden sonra gidip onu görmekte serbestsin.
So you're free to go and see him this afternoon.
Serbestsin.
You're free.
Esas parayı bir alalım, sonra serbestsin.
You go for the big money, and then you're free.
Dinle McKay, istediğini yapmakta serbestsin. Sen bilirsin.
Now, listen, McKay, you're here on a free ride and you know it.
Gitmezse, serbestsin.
If you don't, you're free.
Serbestsin, yoksa kalmak mı istiyorsun?
You're released, don't you want to go?
onları alır almaz, serbestsin!
Once we have them, we'll free you
- Serbestsin.
- You're dismissed.
Serbestsin.
You're free to go.
Serbestsin arkadaşım.
You are a free agent, my friend.
- Serbestsin. Senin için bu iyilik...
- What is going on, please?
Serbestsin.
Dismissed.
Bay Greenleaf, gitmekte serbestsin.
Mr. Greenleaf, you're free to go.
Bölge Mahkemesinin 10 gün sonraki sorgusuna kadar 5000 $ kefaletle serbestsin.
You're out on a $ 5,000 bond, pending a District Court examination in 10 days.
İstediğin her yere bakmakta serbestsin.
You are free to look anywhere for it.
İstediğini yapmakta serbestsin.
You're free to do what you want. That's what...
söylersen, serbestsin!
I will spare your life.
Yani hüküm giymeyeceksin, serbestsin! Bir daha suça bulaşmayın!
The central government decided not to pursue your case and hopes you'd turn over a new leaf
Serbestsin, eve gidebilirsin.
You're free.